Okumaya geçmeden önce yıldızları parlatın, lütfen 🌟
&
DİRE
Bölüm:1 – Ölüm Sana Yakışmıyor!
Ateş düştüğü yeri yakar! Nitekim canı yananın acısını başka biri aynı ölçüde hissetmez, hissedemez. Feryatları, ağlayışları gelip geçicidir. Birkaç saat, bir gün, bir hafta... Oysa canı yananın acısı ebedidir. Hiç dinmez ki yüreğinde hep ince bir sızı olarak kalır.
Kimi sözler vardır; bir romanın, bir filmin, bir tiyatronun veya bir insanın hayatının özeti gibidir. İlk duyulduğunda kulak ardı edilip geçtikleri nice sözler vardır ki, hayat sillesini vurduğunda o söz gelip yüreklerinin baş köşesine kurulur. Bak der; bak senin hayatının özeti benim!
Ateş düştüğü yeri yakar!
Dün gece iki canın hayatı tepetakla olmuşsa bu kimi etkiledi? Tabii ki hiç kimseyi! Nihayetinde Gaziantep sokakları güzelliğinden bir ödün vermiş miydi? Hayır! Sokak aralarında koşturan çocukların neşesinden bir eksilme olmuş muydu? Hayır! Veyahut sabah kahvaltısı için koşturan kadınların telaşında bir eksilme olmuş muydu? Yine ve yine hayır.
Bilâkis bu sabah Şahlar ailesinin evinde ayrı bir koşturma vardı. Ayrı bir sevinç vardı, ayrı bir heyecan sarmıştı evin her ferdini. Dün Dağhan Şahlar evlenmişti. Ailenin ilk göz ağrısı olan Dağhan dün görkemli bir düğünle evlenmişti. Gaziantep'in bilinen iş adamı, önde gelen ailelerinden olan Dağhan Şahlar dün evlenmişti.
Dağhan henüz on yaşındayken üç yaşındaki halasının kızıyla evlilik hükümleri bizzat rahmetli babası tarafından verilmişti. Kız kardeşini ve eniştesini talihsiz bir kazada kaybeden Mehmet Bey yeğenini ölmeden önce oğluna emanet etmiş, oğlu henüz küçükken hükmünü verdiği evliliği vasiyeti olarak belirtmişti. Alin'in küçük olduğunu belirten Dağhan yıllarca beklemiş, nihayet eşi olarak alacağı kadın yirmi ikisi yaşına bastığında da düğünlerini yapmıştı.
Gaziantep'in en gözde otelinde halkın dilinden düşmeyen görkemli bir düğünle dünya evine girmişti. Dünyanın en mutlu çifti ilan edilen gelin ve damat düğün gecelerinin sonunda cehennemin ta kendisine atılmışlardı. Fakat bilindiği üzere ateş düştüğü yeri yakar. İşte o ateş onlarının hayatlarının tam ortasına düşmüştü düşmesine de bu ateşten onlar dışında kimim bağrı yandı ki? Kimin yüreği cehennem azabına döndü? Kimin geleceği geçmişiyle cezalandırıldı?
Onlar dışında mı, tabii ki hiç kimsenin!
İki can cehenneminde yanarken ev halkı dünkü düğünün heyecanını, tatlı yorgunluğunu dolu dolu taşıyordu. Tatlı bir koşuşturma vardı görkemli Şahlar malikanesinde. Düğün için uzaktan gelen akrabalar için kahvaltı telaşı herkesi sarmıştı. En güzel şekilde o sofra hazırlanacak, misafirler en iyi şekilde ağırlanacaktı.
Zeynep büyük görünmesine imayla bakarken, elindeki peynir tabağıyla ona doğru yürüdü. Kahvaltılık kaselerine yeşil zeytin koyan Elif'in yamacına kadar girdi. Burnunu çekerken, parmağını burnuna götürüp ucunu kaşıdı. "Dağhan ağabey daha inmedi, değil mi?"
Dudaklarından firar eden kıkırtısıyla tüm bakışları üzerine çeken Elif avucunun içini dudaklarına bastırıp yengesine uyarıcı bakışlarını attı. Annesi mutfaktayken rahat değildi ki yengesi sağ olsun annesinin bakışlarını da üzerlerine çekmişlerdi.
"Sabah namazıyla şirkete giden adama bak," derken kaynanasının bakışlarını fark etmeyen evin küçük gelini tek kaşını imayla kaldırıp görümcesine muzip bir edayla gülümsedi. Kafasını iki yana sallarken, "Öğlen oldu, bak hâlâ inmedi! Alin'in sıcak koynu tatlı geldiyse demek ki," diye eklediğinde minik bir kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRE
RomantizmBabasının vasiyeti üzerine halasının kızıyla evlilik yoluna girer Dağhan Şahlar. Mutlu olacaklarını düşünürken ihanete uğradığı düşüncesiyle her şey tepetakla olur. Gerçeği sorguladığında sessiz kalan karısı aklındaki şüphelerin artmasına sebep olur...