Selamlar, nasılsınız? Nasıl gidiyor?
Bölümü okuduğunuz tarihi ve saati alabilir miyim?
Umarım keyifle okursunuz.
Yorumlarınızı benimle paylaşmayı, oy vermeyi unutmayınız.
İyi okumalar.
🍊
Jimin ertesi gün yeniden Tangerine Bookstore'un minik çanının tıngırdattığında bu kez yanında başka kimse yoktu. Tamamen yalnız başına gelmişti. Kapıyı kendiliğinden kapanması için serbest bırakmış, sonra da ahşap döşemeleri gıcırdatarak kendisini bu kez rafların arasına atmıştı doğruca. Üzerindeki kot ceketi çıkarıp bir koluna asarken bir yandan da gözlerini raflarda gezdiriyordu. Pek aceleci davranmıyor olsa da rafların arasındaki boşluklardan yakışıklı kitapçının nerede olduğunu aramakta olduğu bir gerçekti.
Bu kez önceki günkünden daha temkinli olduğu da bir gerçekti. Bilmediği bir dildeki bir kitabı bir kez daha satın almak zorunda olmamak için Fransızca kitapları bulana kadar biraz hızlı davranmış, sonra da kasayı doğrudan görebileceği bir yerde olduklarını fark edince de minik bir zafer gülümsemesi için izin vermişti kendine.
Bu gün önceki güne göre daha kalabalık olmasına rağmen Jimin onu tezgahın öteki tarafındaki sandalyesinde oturmuş, porselen fincanından kahvesini yudumlarken bulmuştu onu. Bu, dükkana yayılan kahve kokusunu da açıklayıvermişti ona.
Jimin gözlerini fazla uzun tutmadı onun üzerinde. Yalnızca onun geldiğini fark edip fark etmediğini anlayacak kadar bekledi ve sonra içinden bir ses fark ettiğini ona söyleyince bakışlarını bu kez gerçekten raflara çevirdi. İlk adımı Jimin atmayacaktı, Yoongi gelecekti ona. Kararlıydı bunda Jimin.
Kitapların arasında birkaç dakika geçirdi Jimin fakat Yoongi henüz oturduğu yerden kalkıp onun yanına gelmeye karar vermiş gibi görünmüyordu. Sanki kahvesini yudumlamaya devam ederken Jimin'in oyununu fark etmiş ama bunu umursamıyormuş gibi sakince oturmayı tercih ediyormuş gibi bir hali vardı. Emindi buna Jimin.
Jimin gerçekten de dikkatini alması gereken kitaplara çevirdi bir süreliğine ve işaret parmağını kitapların sırtlarında gezdirerek ihtiyacı olan kitapları seçti tek tek. Tam da Roland Barthes'ın üzerine geldiğinde gözleri istemsizce rafın diğer tarafındaki kasaya kaydı. Yoongi de o anda ona bakıyor olmalıydı ki bakışları birbirine kenetlendi kısa bir an için. Jimin irkilmiş olsa da hiç de paniğe kapılmadan gözlerini aheste aheste kitaplara çevirdi yeniden. Yine de onunla göz göze geldikleri anda Yoongi'nin dudaklarına ufak bir tebessümün yayıldığını fark edecek kadar bakmıştı ona.
Yalan söylemeyecekti Jimin, Yoongi'nin bu umursamazmış gibi görünen tavrı fazlasıyla hoşuna gitmişti. Jimin, içindeki rekabetçi yanın tetiklendiğini hissedebiliyordu. Dün onunla hiçbir şey konuşmadan çekip gitmesinin hesabını sormaya çalışıyor olmalıydı. Bundan emindi Jimin, açıkça görebiliyordu bunu. Ve Yoongi, onun pes edeceğini sanıyorsa, Jimin onun büyük bir yanılgının içerisinde olduğuna yemin edebilirdi. Acelesi yoktu sonuçta.
Yoongi'nin elindeki fincanı tezgahın diğer tarafında bir yere koyarken bakışlarının üzerinde gezindiğini hissedebiliyordu Jimin. Kitapların sırtlarında parmaklarını gezdirirken onun aynı gülümseme ile birlikte oturduğu yerde yavaşça kalktığını da görebiliyordu. Yanına gelecekti, artık başka bir açıklaması yoktu bunun.
Jimin dikkatini bir üstteki raftaki kitaplara çevirdiğinde tam da beklediği gibi Yoongi'nin yanına geldiğini hissetmiş, ahşap döşemeler sayesinde duymuştu da. Bakışlarını ona çevirmeden kitapları incelemeye devam edecekti fakat Yoongi konuşmaya başlamak için hiç de vakit kaybetmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tangerine bookstore | yoonmin 🍊
ФанфикшнKampüsün popüler dedikoduları her zaman Jimin'le ilgili olmuştu ta ki yakınlarda açılan kitapçının sahibi herkesin diline dolanana kadar. Jimin ise bu kitapçının rafları arasında geçireceği kaçamak öpücüklerle dolu günlerden habersiz minik bir ziyar...
