Selamlar, nasılsınız? Nasıl gidiyor?
Okuduğunuz tarihi ve saati buraya alabilir miyim?
Oylarınızı vermeyi ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayınız.
Umarım buraya kadar keyifle okumuşsunuzdur, bana bu hikayenin yoonmini çok iyi geldi. Umarım size de öyle gelmiştir. Daha nice mini mini minnoş ficlerde görüşmek dileğiyle.
Herkese iyi okumalar.
🍊
Jimin, Tangerine Bookstore'a birkaç gün sonra yeniden gittiğinde bu kez her zamankinden daha başka bir heyecan taşıyordu göğsünde. Kapının üzerindeki küçük çanın sesi kulaklarını doldurduğunda yüzüne de güzel bir gülümseme yayılmıştı. Kaçamak bir oyuna başvurmak gibi bir planı yoktu o gün, gerek görmüyordu buna çünkü.
Kitapçıdan son ayrılışında Yoongi'nin yanağına kondurduğu öpücük, ona verebileceği en büyük işaret olmuştu sonuçta. Nitekim Yoongi de bu işareti almıştı bu kez de o metrodan indiğinde telefonunun ekranında kayıtlı olmayan numarasından bir bildirimin düşmesini sağlamıştı.
O andan itibaren de sürekli mesajlaşmışlardı Jimin'le. Havadan sudan sohbetler etmekle başlayan konuşmaları günlük hayatlarına gelmiş, boş oldukları her anda konuşacak bir sürü şey bulmuşlardı.
Sürekli iletişimde olmaları Yoongi'nin Jimin'i özlemesine engel olmamıştı elbette, bu yüzden olacak o gün Jimin öğle yemeği niyetine yediği elmasını ısırmakla meşgulken ona birkaç gündür neden kitapçıya gelmediğini sorarak ufak bir şok yaşatmıştı. Hemen ardından da orada eksikliğinin epey belli olduğundan bahsetmişti. Halinden epey memnundu tabiki Jimin de.
Birbirlerine karşı dolambaçlı yollar seçerek eğleniyor olsalar da açık davranıyorlardı. Bu yüzden Yoongi onu davet etmek için yine dolambaçlı bir yol seçmiş, ama gelmesini istediğini de belli etmekten geri durmamıştı. Eh, Jimin'in payına da dersleri bittikten sonra kitapçıya gitmekten başka çare bırakmamıştı.
Kitapçıda tıpkı okulda olduğu gibi bir yoğunluk vardı Jimin girdiğinde. Yağmurlu hava öğrencilerin okullara gitmesine sebep olduğu gibi okulun ardından da kitapçıya doluşmasına sebep olmuş gibiydi. Bu yüzden içeriye girdiğinde doğrudan kasaya yönelmiş olsa da Yoongi'yi orada görememişti.
Kalabalığa rağmen içerisi her zamanki gibi huzurlu hissettirmişti Jimin'e. İnsanların uğultusu içeride çalan müziği bastırıyor olsa da rahatsızlık verecek kadar yüksek de değildi. Rafların arasında dolaşanların çoğu öylesine bakınıyormuş gibi görünse de birisi Yoongi'den yardım istemiş olmalıydı.
Jimin, sırtını tezgaha yaslayarak pencereden dışarıda gittikçe hızlanan yağmuru izlemeye koyuldu. Bir yandan da etrafındaki alçak sesli konuşmalara kulak kabartmaya çalışıyordu. Tam da o anda Yoongi'nin sesi kulağına çalınınca heyecanı biraz daha artarak ne söylediğini duymaya çalıştı. Bunda başarılı olamadığında biraz yaklaşmaya karar vermişti, en azından kendisini Yoongi'ye gösterme şansı olacağını da düşünmüştü.
Aslına bakarsanız Jimin yaklaşmakta da iyi etmişti zira yaklaşmasaydı tam olarak orada neler döndüğünü öğrenemezdi. "Oppa, bu senin için şaşırtıcı olabilir ama bir süredir senden çok hoşlanıyorum. Seninle çıkmak istiyorum. Lütfen benimle bir kahve iç. Lütfen senin için hazırladığım bu küçük hediyeyi kabul et." Parlak kırmızı bir kağıda sarılmış küçük hediyesini Yoongi'ye takdim ederken eğilerek selam vermişti ona. "Bunu senin için hazırladım. Umarım beğenirsin ve duygularıma karşılık verirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tangerine bookstore | yoonmin 🍊
FanfictionKampüsün popüler dedikoduları her zaman Jimin'le ilgili olmuştu ta ki yakınlarda açılan kitapçının sahibi herkesin diline dolanana kadar. Jimin ise bu kitapçının rafları arasında geçireceği kaçamak öpücüklerle dolu günlerden habersiz minik bir ziyar...