Çalışma masamda uyuya kalmıştım.
Sabah uyandığımda yüzüm masaya yapıştığı için kızarmıştı. Boynum tutulmuştu. Esnerken omzumun acımasıyla ah dedim.
Masamdaki kitapları, defterleri ve kalemleri topladım. Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Neyseki yatağım bozulmadığı için toplamak zorunda değildim. Odamdan çıktım ve aşağı kata indim.
Karnım aç olduğu için mutfağa bir şeyler yemeye gittim. Annem kahvaltı hazırlıyordu. Babamın da omzunda kravatı sarkıyordu ve merdivene çıkmış ampul takıyordu. Sanki bir yere gideceklermiş gibi giyiniklerdi.
-Günaydın.
Dedim karga gibi bir sesle.Mrs. Smith -Günaydın Maggie.
Babam alnının terini silerek merdivenden indi.
-GünaydınMasaya oturdum ve tabağıma bir şeyler koymaya koyuldum. Annem de babamın kravatını bağlamaya koyulmuştu.
Maggie -Bir yere mi gidiyorsunuz?
Mr. Smith -Evet, canım. Borçlarımızı kapatmak için bir yerlere uğramamız gerek, alışveriş yapacağız vee bir kaç daha işim var benim. Şimdi sana sıkıcı işlerimden bahsetmeyeyim. Ne yazık ki evde kalıyorsun çünkü senlik bir mesele yok ve yorulmana da gerek yok. Bugün istediğini yapabilirsin ve bir istediğin varsa söyle de annen alsın - ha derslerini de ihmal etme.
Maggie -Tamamdır.
Kahvaltı etmeye başladım. Annem ve babam gitmeden önce beni öptüler.
Annem kapının önünde birikmiş bir kaç tane mektup yığınına baktı.-Seninle ilgili bir mektup var mı kontrol et canım.
Benimle ilgili mektuptan kastı neydi bilmiyordum. Mektup arkadaşım falan olacağı mı? Annem hep arkadaş edinmem için uğraşırdı. Sınıfta elbette konuştuğum arkadaşlarım vardı ama hepsinin bir ana arkadaşı vardı sanki, ben hep yedekteydim ve benim hiç ana arkadaşım yoktu. Sınıfta nefret edilen birisi falan da değildim ama, sosyal birisi de değildim. Annem sosyalleşmemi istiyordu.
Mektuplara bakmaya gerek duymadım. Bana hiç mektup gelmezdi nasıl olsa.
Neyse ki çıktılar. Babam merdiveni sırtlanıp garaja götürdü. Onların arabaya binip gitmelerini izledim.
Kahvaltımı ettikten sonra masayı topladım. Bulaşıklar hariç ev tertemizdi. Annem çok titiz bir kadın olduğu için tek bir çöp bile bulmak imkansızdı zaten.
Bulaşıkları yıkayıp kuruladım. Tam çıkarken buzdolabının üzerinde bir kağıt fark ettim. Daha önce yoktu sanki.
Çöpü çıkarmayı unutma.
Annem o kadar titizdi ki evde tek bir pisliğin barınmasını önlemeye çalışıyordu. İç çekerek çöpü aldım ve dışarı çıktım.
Hava güneşliydi. Hemde fazlasıyla kavurucu bir güneş. Gözlerimi kısarak yürüdüm. Güneşe çıkınca resmen kör oluyordum.
Çöp konteynerine yürüdüm. 4 numaradan sesler geliyordu. Dudley'nin sesi.
-Baba, h-h-hepsi o-o-nun suçu o her şeyi m-m-mahvediyor!
Hıçkırıklarla söylemişti ama yalandan bir ağlama olduğu çok belliydi. Çöpü konteynere attım.
-Üzülme Duddy'ciğim anneciğin her şeyi düzeltecek. Onun gününü mahvetmesine izin vermeyecek.
Bir takım sesler duyuldu. Anlaşılmaz tartışma sesleri geliyordu. En sonunda Vernon Dursley gürledi. O gürlemeden öylesine nefret ediyordum ki.
-ÇIK ŞURADAN SENİ NANKÖR ÇOCUK! YEMEK YOK! DOLAPTA YOK ÇÜNKÜ İĞRENÇ VARLIĞINI EVİMDE HİSSETMEK İSTEMİYORUM, DEFOL!