M.A.D 14. Bölüm~

517 30 25
                                    

"Programdan bazı üyeler ayrılmak zorunda kaldı. Size haber veremedikleri ve vedalaşamadıkları için hepsi çok üzgün."
Guk derin bir nefes vererek elindeki kağıda baktı.
"V ve J Hope konser için Japonya'ya gitti. Sungyeol ve L'in dizi çekimleri başlamış. Bu yüzden gittiler. Onew ve Taemin de müzikale katılmış. Yani anlayacağınız sadece on iki kişi kaldınız."
Hepimize boş gözlerle baktı.
"Gitmem lazım. Bugün ne yapacağınızı size mesaj atarım."
Çok yorgun görünüyordu. İşi bu kadar ağır mıydı? Yanımızdan ayrıldıktan sonra biz de kendi halimizde takılmaya başladık. Kısa süre sonra hepimizin telefonuna mesaj geldi.

Kimden: Guk
Bugün Duygu'nun doğum günü. Ona hediye almanız gerekiyor tabi onun bundan haberi olmayacak. Ona Make A Dream'in geri dönüşü olduğu için hediye alacağınızı söyledim. Bu yüzden dikkatli olun!!! -Park Jong Guk

"Bunu Chanyeol için de yapmıştık değil mi?" diye sordu Kris.
Luhan koluna vurdu.
"Sessiz ol duyacak."
"Aynı odada bile değiliz."
"Hadi hazırlanalım."
Kızlar bir odada erkekler iki odada hazırlandı. Malum onlar dokuz kişi, bir odaya sığamazlar. Hava soğuk olduğu için ve hastalanma olasılığımız olduğu için sıkı giyinmiştik kızlarla. Ben ve Duygu o kadar çabuk hasta olmazdık ama Zeynep çabuk hasta olurdu. Kabanımı üstüme giydikten sonra odadan çıktım. Şapka falan takmayacaktım hava soğuktu ama o kadar değildi. Soo ile diğerlerini beklerken sıkıntıyla sallandım.
"Çabuk olun biraz!" diye bağırdığım da hepsi odadan çıktı. Bağırmamı mı bekliyorlarmış? Arabaya zar zor sığdıktan sonra yola çıktık.
"Güzel hediye seçin Make A Dream grubuna." dedi Guk bize imayla gülümseyerek.
Arabadan indiğimizde herkes birbirine baktı.
"Gruplara ayrılalım."
Minho kolunu Zeynep'e attı. Kris de beni yanına çekti.
"Ben D.O ile olmak istiyorum." dedi Sehun.
"Biz de Kai ile olalım." dedi Jongdae, Jongin'in yanına giderek.
Ortada kalan Junmyeon ve Duygu'ya baktık.
"O zaman biz de Suho ile-"
"Suho da bizimle." dedi hızla Jongdae ve kolundan tutup oradan hızlıca ayrıldı. Duygu'nun gözleri beni bulunca Kris beni çekti.
"Biz gidiyoruz."
Biz giderken Zeynepler de bizim tam tersi tarafımıza gitti.
"Çok korktum bir şey anlayacak diye."
"Rahat davranmalıyız."
"Evet."
"Sence ne alsak?
"Bilmiyorum. Nelerden hoşlanır ki?"
Karşımıza çıkan Luhan ve Chanyeol ile durmak zorunda kaldık.
"Biz hiçbirinizi beklemeden gittik. Bir şey anladı mı?" dedi Luhan.
"Bilmiyorum umarım anlamamıştır."
"Ne alacağız?" diye sordu Chanyeol.
"En yakın arkadaşı yanında." dedi Kris, Luhan'ı göstererek.
"Ama hiçbir fikrim yok."
"Güzel olan her şeyi beğenir. Bileklik alsan sonsuza kadar çıkarmaz bunu bana EXO aldı diye."
"Siz bizim hayranımızdınız değil mi? Öyleyse... Buldum! Hadi gidelim Chanyeol."
Hızla bizden uzaklaşırlarken arkalarından bağırdım.
"Ya! Bize de söyleyin!"
Arkalarına bile dönmediklerinde Kris ile yürümeye devam ettik.
"Şuraya girelim."
Bir mağazaya girdik ve giysilere bakmaya başladık.
"Bu nasıl?" diye sordu Kris elinde tuttuğu elbiseyle.
"Bu onun tarzı değil."
"Bence çok güzel." diye mırıldandı elbiseyi yerine bırakırken.
Burada Duygu'nun tarzında olan hiçbir şey yoktu.
"Hadi çıkalım."
Mağazadan çıktık ve bir başka mağaza aramaya başladık.
"Oyuncak alsak nasıl olur?" diye sordum heyecanla.
"Çocuk mu o?"
"Niye? Çocuk olmayanlar oyuncak sevemiyor mu?"
"Hemen de kızarmış." dedi yanağımı çekerken.
Bir mağazaya girdik.
"Şapka mı alsam?" diye sordum kendime şapkalara bakarken. Hediye alırken çok kararsız oluyordum.
Sonunda bir tane şapka beğendiğimde gülümseyerek görevliye gittim.
"Bunun fiyatı ne kadar?"
"75.000 won. (173 tl)"
"Ne?" diye sordum şaşkınlıkla.
Henüz o kadar kazanmıyorduk ve bu şapka kesinlikle çok pahalıydı.
"Ne oldu?" diye sordu Kris yanımıza gelirken.
"Şapkanın fiyatını sordum ama almayacağım."
"Ben alırım."
"Hayır. Başka bir şey alacağım."
Şapkayı yerine koymaya giderken Kris de peşimden geldi. Beğendiğim şapkayı elimden aldı ve kafama taktı.
"Çok yakıştı. Bunu sana alacağım."
Şapkanın aynısından bulup kendi kafasına taktı.
"Bunu da kendime alacağım."
"Gerek yok Kris."
"İçimden geldi Allie." dedi uzatmamı istemediğini belli eden bir ses tonuyla.
Kasaya gidip parayı ödedi ve dışarı çıktık. İkimiz de şapkaları çıkarmamıştık. Aklıma ilk zamanlar da yaptığımız sahte buluşma geldi. Orda da peluş hayvanlı şapka almıştı ikimize. Tabi o zamanlar kahkülüm vardı şimdi ise yana alıyordum. Gülümsediğimi görünce o da gülümsedi.
"Niye gülüyorsun?"
"Hiç."
Mağazalara bakarken bir oyuncakçı dikkatimi çekti. Gülerek içeri girdim ve oyuncaklara bakmaya başladım.
"Oyuncakları çok seviyorum." dedim sevinç ve heyecanla.
Kaç yaşında olursam olayım oyuncaklara olan düşkünlüğüm değişmeyecekti.
"Aleyna?"
Soo kafasını beni görmek için öne uzattığında gülümsedim.
"Sen de mi buradasın?" dedim kafasını gözümün önünden iterken.
"Evet. Sen de mi oyuncak alacaksın?"
"Evet hadi birlikte alalım. Beğendiğin var mı?"
"Onun hangi hayvan olduğuna karar veremedim."
Bir yandan konuşuyor bir yandan da oyuncaklara bakıyorduk.
"O zeki. Bu yüzden baykuş olabilir."
"O sizin lideriniz. Aslan da olabilir."
"Aslan sevmez."
Gözüme bir ayı çarptığında gülümsedim ve üst rafa uzandım.
"Alamıyorum."
Bir kol üstümden uzandı ve ayıyı aldı.
"Al." dedi Kris ayıyı bana uzatarak.
"Teşekkür ederim zürafa."
"Zürafa Chanyeol."
"Sen ondan daha uzunsun."
Ayıya biraz daha bakıp Kyungsoo ve Kris'e döndüm.
"Çok tatlı öyle değil mi?"
"Duygu'ya benzemiyor."
"Bu benim için. Ona baykuş alacağım."
Baykuşu da alıp elimde tuttum.
"Bence kendine koala almalısın."
"Neden?"
"Çünkü çok tembelsin."
Gözlerimi devirdim.
"Hadi sen de beğen sana da alayım." dedim Kris'e.
O bana hediyeler almıştı ama ben ona daha önce hediye almamıştım.
"Bunu al. Baktıkça seni hatırlarım." dedi koalayı alarak.
"Çok benziyorlar."
Oyuncağı yanıma tutarak bir fotoğraf çekti.
"Bunu bir yere koyarsan ölürsün."
Bize bakan Soo'yu görünce gülümsedim.
"Sana da bunu almak istiyorum." dedim raftan bir baykuş daha alarak.
"Gözleri ve dudakları sana benziyor." dedim baykuşu ona uzatırken.
"Baykuş istemiyorum." dedi elimden aldığı baykuşu yerine koyarken.
Üzüldüğümü belli etmeden bir penguen oyuncağı aldım.
"Öyleyse bunu alıyorum. İtiraz etme şansın yok."
Oyuncakları alıp kasaya gittim. Hediye işlemleri tamamdı. Geriye sadece bunları Duygu'ya vermek kalmıştı.
###
"Kimin aldığını tahmin edemezsem ne olacak?" diye sordu Duygu.
"Allie ve Daejin'e verilecek."
"Chanyeol da olduğu gibi verirsiniz bana da değil mi?"
"Bu sefer böyle bir şey olmayacak." dedi kadın sert ses tonuyla.
Biz ekrandan Duygu'yu izlerken Luhan kahkaha attı.
"Yüz ifadesi çok komik!"
Duygu dudaklarını büzüp hediyelere baktı. Bir paketi eline aldı ve açtı.
"Bu bir şapka."
"Aa benim baktığım şapka!"
"Onu ben aldım." dedi Jongdae.
"Bunun bir benzerini Kris ve Allie takıyordu. İkisinden biri almış olmalı."
Şapkaya bakarak bir süre düşündü.
"Şapka pahalıya benziyor. Biz henüz o kadar kazanmıyoruz. Kris diyorum."
Kadına umutla baktı.
"Yanlış." dedi kadın yine sert ses tonuyla. Bu kadının normal sesi mi böyleydi?
Duygu üzüntüyle şapkayı yere koydu.
"Kötü bir başlangıç oldu." dedi kendi kendine.
Diğer paketi açtı bu sefer.
"EXO pijaması?" dedi sorar bir şekilde.
"Bu çok güzel!" diye şakıdı.
"Bunu kaybetmek istemiyorum."
Uzun bir süre düşündü.
"Luhan." dedi en sonunda korkarak.
"Doğru."
Büyük bir kahkaha attı ve giysiye sarıldı.
"Sen benimsin."
"Bu kadar sevineceğini bilseydim ben de EXO eşyası alırdım." dedi Jongin.
Diğer paketi açtığında benim hediyem çıktı.
"Allie." dedi direkt.
"Bunu nasıl bildi?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Bunu alırken görmüştüm." dedi kameraya sırıtarak.
"Ne zaman görmüş ya? Ben onu hiç görmedim."
"İlginç."
Diğer paketi açtığında içinden ayakkabı çıktı.
"Kai." dedi bir saniye bile kaybetmeden.
"Bunları nasıl biliyor?" diye yakındım.
Jongin ayağını kaldırdı.
"Çünkü aynısı bende de var."
Gözlerimi devirdim. Çift ayakkabısı ha?
"EXO hırkası! Çok güzel."
Bir süre düşündü.
"En çok EXO eşyalarında düşünüyor." dedi Zeynep.
"EXO pijamasını Luhan almıştı. Luhan ile birlikte olan kimdi?"
Başını elleri arasına aldı.
"Hatırlayamıyorum."
Elleriyle bir şeyler hesapladı.
"Chanyeol!" diye bağırdı.
Bağırmasını beklemediğimiz için hepimiz yerimizden sıçradık.
"Beni öldürecek sandım." dedi Chanyeol şaşkınca gülümseyerek.
"Ve bu da bir şapka." dedi Duygu diğer paketi açtığında.
"Bu pahalı bir şeye benziyor. Suho." dedi kendinden emin bir şekilde.
"Hayır onu ben aldım." dedi Sehun.
"Benim doğum günümde çok saçma şeyler alıp onun doğum gününde neden güzel şeyler alıyorsun?" diye atar yaptı Chanyeol.
"Üzgünüm."
"Neden hep şapkaları kaybediyorum?" dedi Duygu bu şapkayı da yere bırakırken.
Hediyeleri tahmin etmeyi bitirdikten sonra pastayla yanına gitmiştik. Tabi mumları o değil biz üflemiştik. O da bu duruma sinirlenip hepimizi dövmüştü. Bol kahkahalı bir gün olmuştu. Tabi gün daha bitmemişti.
••••
Bugün Zeynep ve Minho'nun ikinci yılı olduğu için dışarı çıkmışlardı. Minho güzel bir sürpriz hazırlamıştı ona. Tabi Zeynep bunu bilmiyordu. İkinci yıllarını unuttuğunu düşünüyordu. Onlar orada romantik anlar yaşarken biz de altı kişi bara gidiyorduk. Tabi bu sefer kameralar bizimle değildi. Bunu çekerlerse uygunsuz olurdu bu yüzden şu an yalnızca altı kişiydik. Bara girdiğimizde çoğu göz bize -daha çok Kris, Sehun, Kyungsoo, Jongin dörtlüsüne- dönmüştü.
"Keşke burayı kapattırsaydık. Bu kadar göz üzerimizdeyken rahat değilim."
"Ben de." diyerek Sehun'a katıldım.
Gözlerden uzak bir masaya oturduk.
"İçki mi içeceğiz?" diye sordum.
"Sen süt iç." dedi Kris dalga geçerek.
"Çünkü barda süt içilir." dedi Sehun Kris'e katılarak.
Gözlerimi devirip arkama yaslandım. Garson içkileri masaya koyduğunda şaşkınca bizimkilere baktım.
"Ne ara sipariş verdiniz?"
"Girer girmez." dedi Kris gülerek.
Ben de güldüm. İçkileri bardaklara doldurduk.
"Böyle içmek hiç eğlenceli değil."
"Oyun oynayalım o zaman."
"Ama değişik bir oyun olsun. Biz uyduralım." dedi Duygu düşünerek.
"Taş kağıt makas yapalım. Kaybeden istediğimiz bir şeyi yapsın ve söylediğimiz kadar içki içsin."
Kyungsoo'ya anlamayan gözlerle baktık.
"Taş, kağıt, makas yapalım."
"Taş, kağıt, makas!"
Sehun kaybettiğinde Soo hafifçe gülümsedi.
"2 bardak iç."
"İçkiye dayanıklı değilim." dedi Sehun.
"Bardaklar küçük zaten. İtiraz etmek yok."
İki bardağı da kafasına dikerek içti.
"Şimdi de Duygu'yu öp."
Hepimizin gözleri açılırken Jongin araya girdi.
"Duygu'yla sevgili olduğumuzu biliyorsunuz değil mi? Böyle bir şey nasıl istersin Soo?"
"Dudaktan değil yanaktan."
"Sorun değil. Bu sadece bir oyun." dedi Duygu Jongin'i sakinleştirmeye çalışarak.
Sehun, Duygu'yu öptüğünde Jongin sinirle Soo'ya baktı. Soo dediğine birazcık pişman olmuş gibiydi. Dikkatle Sehun'u incelerken aklıma gelen şeyle şaşkınca Soo ve Kris'e baktım.
"Ne oldu?" dedi Kris merakla.
"İnanmıyorum." dedim hala ağzım açıkken.
"İyi misin?" diye sordu bu sefer.
"Hadi devam edelim." dedi Sehun bana çekinerek bakarken.
Taş, kağıt, makas yaparken bu sefer Kyungsoo ve Sehun kaybetti.
"Beş kadeh için ve sahnede şarkı söyleyin." dedi Jongin soğuk bir sesle.
"Beş kadeh biraz fazla değil mi?" diye sordu Sehun.
"İç."
"Abartma." dedi Kris Jongin'e.
"Üç kadeh için."
Üç kadeh içtikten sonra birbirine baktılar.
"What If söyleyelim." dedi Sehun.
"Öyle bir şarkı mı var?" diye sordu Duygu.
"Biz yazdık." dedi Soo.
Sahneye çıktıklarında merakla şarkıyı söylemelerini bekledik. Sehun oradaki birinden gitar aldı ve Soo'nun yanına oturdu.
"Bu şarkıyı biz yazdık. Umarım beğenirsiniz."

Make A Dream (EXO Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin