Bir; zerzele.

81 14 31
                                    

"Sevemem, ya ölürsek?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sevemem, ya ölürsek?"

Ekim ayını çok severim. Eylülle pek aram iyi değildir ama benim için ekim, sonbaharın öncüsüdür. O sıcak çikolata, tarçınlı kekler, akşam filmleridir. Sıcaktır, ailedir ekim. Mutluluklarımdır veya... Astrolojiye takık kafam yüzündendir belkide, aylık burç yorumlamam her defasında ekimin bana haberci olduğunu söyleyip beni daha çok aşık ettirir, ekime. Son anlarında bile renkli bir bayramı sığdıran bu ay aslında hepimizim bildiği o atasözüne hazırlar bizi. Diğer deyişle, onu ima eder.

Fırtına öncesi sessizlik.

Kasım öncesi ekim.

Kasıma gireriz sonra. Kasımı sevmem. Bisikletle ayağımı kırdığım aydı kasım, zehirlendiğim, arkadaşımla kavga ettiğim, aldatıldığım, sınavından kaldığım... Kasım buydu. Lanetti. Sonbaharın laneti. Gererdi havası beni mesela. Haziran çocuğuydum ben, yazın habercisiydim. Kasımın hüznü hep beni boğardı. Belki o da bana bu yüzden gıcıktı, haziran çocuğu olmamdan. Sabahları sisten gözükmezdi etraf, soğuktan ellerim donar, vitaminlerimi arttırmak zorunda kalırdım.

Kasımın ilk günüydü.

Bir kasım.

Akşam saat beşe doğru dersim vardı. Beşe doğru hava kararıyordu, beşte hava mı kararırdı ya! Kafamda canlılığını kaybetmiş sarı saçlarımı saklayan bordo bir bere ve kalın kabanımın üstünden sarkıttığım bordo atkımı takmıştım soğukla savaşmak için. Baktım olmuyor, burnum ve dudaklarımı hissetmiyorum bile, atkımı sardım yüzüme. Ellerimi cebime koyarķen, sırtımdaki ağır çantam bana yüktü. Ders çıkışı akşam sabahlayacak, ders çalışacaktım. Ondandı bu çantamın yükü, ağzına kadar doluydu çünkü...

Fakülte pek dolu değildi, üniversitede an az kapasiteye sahip fakülteydik zaten. Yüz elli kişiydik ve hepimiz birbirimizi tanıyorduk. Hocalarımız az ama en iyisiydi. Seçkin bir okuldu ve burayı her kazandığıma minnet ediyordum. Bizim fakültenin kahve dükkanı hepsinden büyüktü ona rağmen. Genelde burada buluşurdu okullular. Ona rağmen fakülte sakindi. Kafam buradan sıcacık ve cezbedici duran kafeye döndü. Kısa bir bakış atıp durdum ve saate bakmak icin telefonumu çıkardım cebimden, belki kahve içmek ve ısınmak için vaktim olurdu.

Beşe on var.

Kafamı oflaya puflaya kaldırdığımda, kafenin kapısı her açılıp kapandığında çalan o zili çaldı her zaman ki gibi, biri çıktı dışarıya.

Bir doksana yakın boyu, siyah deri ceketi ve kaba postallarıyla dışarıya üflediği hava buharlaşıyordu. Kaba saba bir şeydi. Daha önce hic görmemiştim onu buralarda.

Görseydim zaten...
Neyse.

Burnu kızarık duruyordu ve hararetliydi. Küçük gözleri, sakin bakışları vardı. Bizim fakülteden değildi evet ama bizim okuldan da değil gibi gözüküyordu. Aşinalığım asla yoktu. Etrafına yaydığı o karamsar hava bana bile geçmişti. O kısa saniyede inceleyebildiğim kadar inceledim onu çünkü hemen harakete geçti. Hızla yolu takip etti ve sola dönerek gözden kayboldu.

Kimdi, neyin nesiydi bilmiyordum ama karşıma kasımda çıkmıştı.

Kasım ayını sevmezdim ben...

Kasım ayını sevmezdim ben

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


♤♤♤

selam,
ben yazmayı ve duygularımla beraber hayal gücümü size göstermeyi çok seviyorum ama bunu daimi yapamıyorum.
sadece ben yazayım ve siz okuyun.
gerisini yapamam çünkü.
bana hatırlatın arada yazar olduğumu, yazmam gerektiğini.

her neyse sarı söz'den bahsedeyim az...
bu kurgu kalp kırıklıklarını bir bulmaca gibi birleştirmeye çalıştığımız bir kurgu olacak. sonbaharın ve kışın melankolikliğini iliklerinize kadar işlemesini istiyorum. karakterlerin aniden aklınıza gelecek kadar anlamlı olmasını.

kurguyu okurken kafanızda herhangi bir şarkı çalarsa bana yazın, olur mu?

iyi okumalar,

lolita.

sarı söz, sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin