İki; tesadüfler ve orkideler.

73 14 40
                                    

"Her şakanın altında bir aslan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Her şakanın altında bir aslan."

Bazen mesleğimin bana yük olduğunu düşünürdüm. Onca senemi heba edebileceğim bir yük... Daha dördüncü senesindeydim ve iki senem daha vardı mezun olmama, daha sonra ise uzmanlık alanımı seçecek ve daha da okuyacaktım. Bu uzun yol öyle çiçekler ile döşenmemişti, zorluydu. Sınavları, gelişimi ve anlamasi hepsi birbirinden zorlayıcıydı.

Kimi kandırıyorum, öyle de olması gerekiyordu.

İnsanların hayatı bizim elimizdeydi çünkü.

Arada bir aklımı kurcalayan o saçma düşünceleri attım. Mesleğimi seviyordum, aşıktım hatta. Arada kendime eğlence çıkarmak veya sıkılmamak için aklıma koyduğum düşüncelerdi hep bunlar. Daha bebekken doktor olacağım diye gelen geçene bir şeyler batırıp iğne yaparmışım, laf mi edeceğim birde mesleğime? Yorulduğum ve bazen çaresiz hissettiğim oluyordu ama bunlar hedefe yürürken aşılması gereken bir kaç çelmeden ibaretti.

Her önlüğümü omuzlarımdan geçirip, steteskopumu boynuma astığımda beynim resetleniyordu zaten.

Şuan olduğu gibi.

İki kasım.

Kasım yine bir işler çeviriyordu.

Fakültede herkes birbirini tanırdı dediğim gibi ve hepimiz üniversitenin sponsor olduğu hastahanelerinde asistanlığımızı yapardık. Sıcak, ailevi bir ortamda mesleğimi yapmak benim için müthişti... Lakin yorgun ve bitkin olduğum bir günde değil. Akşam dokuz saatlerinde, sabah kahvesi arkadaşım Caehyon beni aramış ve acilde yerine geçip geçemeyeceğimj sormuştu. Yorgun ve uykusuz olduğumdan başta reddedecektim ama kardeşinin bir kavgaya karışıp evi terk ettiğini duyunca ona bana bırakmasını söyledim. Onun ailevi mevzusu her şeyden önemliydi, benim evde bekleyenim zaten yoktu bu yüzden rahatça nöbetini devralabilirdim.

Bu yüzden sabah beşe karşı hala uyanık ve hastahanedeydim. Daha doğrusu, bu soğuk havaya rağmen ayılmak için bahçesindeydim. Kendime gelmeye çalışıyor ve daha fazla kahve içmemek için çabalıyordum. Uykum asla kaçmıyordu.

Düşünceler beni alıp daha farklı mekanlara veya inmemesi gereken yerlere inmeden önce kendime gelmiştim. Burnumun soğuktan donduğunu ve yüzümün uyuştuğunu daha iyi hissedebiliyordum. Daha fazla oyalanmadan acilin kapısından içeri girdim. Bordo hastahane takımımla bence oldukça uyuşan lacivert crocs terliklerime bakarak yürüyordum. Kırmızı alana geçtim ve az önce gelip tedavisini yaptığım hastamı kontrol ettim. Kendisiyle biraz lafladık ve elimdeki dosyasını bırakmak için sekreterlere gittim. Oraya dosyayı bıraktım ve acilin kalabalık alanına döndüm geri. Her zamanki gibi bir hararet ve acele vardı herkeste. Hepimiz can derdindeydik çünkü.

sarı söz, sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin