"Please I've been on my knees
Change the prophecy
Don't want money
Just someone who wants my company
Let it once be me
Who do I have to speak to
About if they can redo the prophecy?"...
Kalbinin neden hızlandığını anlamıyordu kız. Mesela buraya gelene dek neden aynada kendisine yüzlerce kez bakmıştı? Neden ne giyeceğini bilememiş ve eli ayağına dolaşmıştı? Neden hava tüm yüzünü kırmızıya döndürecek bir soğuklukta olmasına rağmen muggle dünyasına gidip sırf onun için bizzat sevdiği dükkandan karamelli donut alma gereği duymuştu ki?
Nymphadora Tonks sert bir kızdı. Daha çok annesi öyle derdi o da uyum sağlardı buna. Henüz 24 yaşına yeni girmişti ve İngiltere Sihir Bakanlığına alınması oldukça kolay olmuştu. Babası yaşıyor olsaydı onunla gurur duyardı. Annesi böyle demişti.
Ama annesinin dediklerine küçük bir kızken olduğu gibi inanmıyordu artık. Babası ölüm yiyenler tarafından öldürüldükten sonra Annesi Andromeda Black bir muggle köyünde cadı olduğunu unutmuşcasına bir yaşam sürüyordu. Bunca yıl Tonks'u da peşinde sürüklemişti. Kadın o bir bibloymuş gibi davranıyor babasının başına gelenler kızının da başına gelecekmiş gibi davranıyordu.
Bu zamanla Tonks'un içine kapanmasını sağlamış ve kişisel ilişkilerini de etkilemişti. İngiltereye geldiğinde yalnız bir ucube gibi hissediyordu kendini. Bir Moody vardı. Babasının eski bir dostuydu ve çoğu konuda yardımcı oluyordu Tonks'a.
Sonra aslında yalnız olmadığını öğrendi. Kendisini yalnız bir ucube olarak gören tek büyücü o değildi. Şu an Remus Lupin'in kapısında dikilme sebebi de buydu. Şimdiye dek Tonks onunla konuşmak için çabalamış fakat bir sonuç alamamıştı. Adam ısrarla kendisinden uzak duruyordu. Bu da Tonks'un onunla arkadaş olmak konusunda ki arzusunu arttırıyordu.
Kapı açıldığında yüzüne kocaman bir sırıtış koydu. Adam gülümse gereği bile duymamıştı.
"Tonks selam bir şey mi oldu?" Bakışlarından rahatsız olduğunu görebiliyordu. Normalde Tonks asla uzatmazdı. Ama artık yalnızlıktan sıkılmıştı ve bu adamla iyi anlaşabileceklerinden emindi. Ayrıca heyecanla çarpan kalbine bir mana veremiyor fakat bundan zevk alıyordu.
"Hayır Remus sadece sana donut getirdim. Sıcak şarabın var mı?"
Onun bir şey demesine izin vermeden eve girdi. Uzun süredir yalnız olan bir insanın hemen açılmasını beklemiyordu. Ama zamanla bu adamın en yakını olabileceğini hissediyordu.
...
"İnanmıyorum bu konu hakkında yanında kaç kez dert yandım ve sen bana Sirius Black'i tanıdığını mı söylüyorsun Remy! Saf kötüsün"
Remus'un Hogwarts'tan istifasını verdiği günün akşamı moralini yerine getirmek için yemeğe çıkmışlardı. Kız oldukça mutluydu bu durumdan. Onunla vakit geçirmek en güzeliydi. Remus ile her şeyi konuşabilirdiniz. Asla yargılamazdı. İnsanı rahatlatan bir yanı vardı.
"Üzgünüm ama seherbaz olduğun için sana söylemek istemedim. Ona öpücük verilme düşüncesi beni mahvediyordu"
"Bir arkadaşının bu hale geldiğini görmek seni mahvetmiştir canım. Ama neyse ki artık masum olduğunu biliyorsun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the black dog - wolfstar
Fanfiction"Evet millet sanırım hepinize söyleme zamanımız geldi ben ve Remus birlikteyiz!" Yoldaşlık üyeleri ve hatta vaftiz oğlu dahi Tonks ve Remus'u tebrik ederken Sirius Black nefes almakta güçlük çekmeye başlamıştı. 14 yılda değişen şeyler yüzüne çarpma...