04| loml

142 15 31
                                        


"Ne kadar cesurca bir haykırış,
ne iğrenç bir veda,
kendini aslan olarak tanıtan korkak bir adamsın.
Hayallerimiz yanıp, kül oldu ve o kasvetli gözlerinle ateşi sen körükledin."

...

"İyi ki doğdun Sirius!"

Yoldaşlık içinde mutlu bir hava hakimdi. Kasımın başı gelmişti, Sirius Black'in 36. yaş günüydü. Vaftiz oğlunun gülen yüzüne bakınca kendini gülümsemeye zorladı. Sadece onun için dayanıyordu bu şamataya.

Aslında bok gibi bir gece geçirmiş (çoğu gecesi gibi) ve öğlene kadar yatmayı planlanmıştı. Doğum günü olduğunu bile hatırlamıyordu.

Fakat sabahın erken saatlerinde yoldaşlıktaki gürültüye kalkmış, Harry ve Weasley'lerin geldiğini görmüştü. Harry birden ilk doğum gününü kutlayışımız! Diyerek ona sarılınca bozuntuya vermemiş ve ortama ayak sağlamıştı.

Kafası daha düzgün bir modda olsaydı Harry'nin sürprizine ağlayabilirdi bile. O vaftiz oğlu için bir şey yapamazken onun kendisi için yapmaya çalıştıklarını takdir ediyordu.

Molly güzel bir kahvaltı hazırlamıştı ve sofrada sıcak bir ortam vardı. Çocuklar Umbridge'i çekiştiriyor, Molly onları azarlıyordu. Özlediği sohbetlerdi.

"Ah Harry'de Cho ile görüşüyor zaten yakında hepimizi unutur." Ginny'in söylemiyle Harry kıpkırmızı kesilmiş Ron ve ikizler gülmüş, Hermione ise onaylamayan bakışlar atmıştı. Harry'nin normal ergenlerin yaptığı şeyleri yaptığını bilmek Sirius için en güzel doğum günü hediyesi olabilirdi. Harry'nin buna ihtiyacı vardı.

"Cho ile sadece arkadaşız. Siz fazla büyütüyorsunuz" sohbete dahil olmaya karar vermişti. Harry'nin renk değiştiren yüzünü görmek onu keyiflendirmiş daha da uğraşası gelmişti ki mutfağa giren ikili ile kelimelerini geri yutmuştu.

Remus ile Tonks gelmişti. Molly'nin ikiliye sarılmasından onun çağırdığını anlamış gözlerini devirmişti. Harry'de onları gördüğü için mutlu gibiydi. Kalkıp Remus'a sarılmıştı. Normal de hoşuna gidecek olan bu görüntü tahammülünü zorluyordu. Görmek istediği son iki kişi gelmişti. Tamam belki bir. Remus konusu hala karışıktı.

O gece ikisinin öpücüğünü görünce hızla alt kata inmiş ve biraz ses yapmış olacaktı ki arkasından Remus'un kim var orda? Diye seslendiğini duymuş aldırış etmemişti. Midesi bulanıyordu. Kıskançlık, öfke ve ihanet hepsi yüzüne çarpıyordu sanki. O an ikisine de lanet fırlatmak istemiş kendini durdurmuştu. Bunu yapmaya hakkı varmıydı ki? Aslında öfkesi Tonks'a değil sadece Remusaydı. Nasıl böyle bir şey yapardı? Hiç mi aşık olmamıştı ona? Onun evinde, onun odasının önünde nasıl başka birini öperdi? Tonks'un yerinde o olmalıydı. Ne de gurursuz bir istekti bu!

O günden beri kendini soyutlamış sadece yatıyor, kalkıyor ve içiyordu. Bir ara alkolü o kadar çok kaçırmıştı ki onu bulan Arthur kendi yöntemleri ile tedavi etmek zorunda kalmıştı. Neyse ki bir şey sormamıştı ya da kimseye anlatmamıştı.

"İyi ki doğdun Sirius!" Tonks'un neşeli sesi midesini bulandırıyordu. Gülerek kendisine bakıyor ve sadece iyi dilek diliyordu ama Sirius bu kıza katlanabileceğini sanmıyordu. Masadan izin isteyip kalkmalıydı. Ne var ki o kalkamadan korktuğu başına gelmiş, sevgili Aylağı elinde bir paketle yanına gelmişti.

"Mutlu yıllar Sirius. Tonks ve benden ufak bir hediye" Remus'u tanıdığı günden beri sarkastik ve alaylı biriydi evet ama şu anda ne bok yemeye çalıştığını anlamıyordu Sirius. Arka planda Harry tüm odağını onlara vermiş gibiydi. Ve Remus yüzünde aptal bir gülümse ile Tonks ile ortak hediyesini ona veriyordu.

the black dog - wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin