"Yakala!"
Koray'ın bana doğru attığı daha doğrusu fırlattığı çantayı yüzüme gelmesin diye ellerimle engellemeye çalışmıştım. Çanta avuç içlerime çarpıp yere düşerken sınıf büyük bir kahkahayla doldu. Onların hepsine gözlerimi devirerek yerdeki çantayı alıp sırtıma taktım. Her ders çıkışında bana bunu yapıyordu ve sınıftakiler bu olay sanki ilk kez tekrarlanıyormuş gibi kahkahaya boğuluyordu. Tekrar ve tekrar...
"Üniversitede ikinci sınıftasın seni ahmak! İlkokul ikinci sınıf değilsin." Dedim, Sesim oldukça sakin çıkmıştı. Hâlbuki biraz sinirli çıkması için uğraşmıştım. On sekiz yaşında olan bendim o değildi. Neden benden birkaç yaş büyük olmasına rağmen olgun olmak zorunda olan taraf ben oluyordum?
Diğer herkes 'o' sesleri çıkartırken "Sadece şakaydı." Diye sırıtarak yanıma doğru geldi. Bu sırada ellerini havaya kaldırıp masumca bakmayı ihmal etmemişti.
Kaşlarımı çatarak ona baktım. Bu işlevi bugün çok fazla tekrarlamıştım. "Pekâlâ Koray. Öyleyse neden ben gülmüyorum?" Diye sordum. "Şakalar komik olunca insanlar güler. Ben neden gülmüyorum?"
Tekrar sırıtarak kolunu omzuma attı. Omuzlarım onun kolunun ağırlığıyla ezilirken kolunu çekmesi için hamle yaptım ama o hayvan gücünü göstererek onu birazcık bile ittirmeme izin vermemişti.
"Sen hiçbir şeye gülmezsin ki."
Dudaklarımı yukarıya doğru kıvırdım. Haklıydı. Gülmezdim ama bu olayın komik olduğunu yine açıklamazdı. Benim güldüğüm anlar çok nadirdir ve o buna şahit olan nadir inanlardan biriydi. Bugüne kadar mahremime aldığım tek insandı. Benimle ilgili her türlü ayrıntıyı biliyordu. İki yakın arkadaştık ama onun hakkında bildiğim tek şey kavgayı fazla seven biri olmasıyken, o çorap markamı dahi biliyordu. Aslında bilinecek pek bir yanı yoktu. Fazla sıradan biriydi.
Ona cevap vermeyerek önüme baktım. Okuldan çıkmak için koridordan geçerken neredeyse herkes bir kere bile olsa dönüp bize, daha doğrusu Koray'ın omzumdaki eline bakıyordu. Bakanların çoğu kızdı. Ve hepsinin gözünde 'sevgilimi çaldın' bakışları vardı. Bu bakışlar gerçekten küçük düşürücü bakışlardı. Annemden bile kötü bakıyordular. Sırf onlar ve bakışları yüzünden korayla arkadaşlığımı kesmeyi bile düşünmüştüm. Ama bu iki dakika sonra bana oldukça aptlca bir fikir gibi gelmişti.Koray bana asılmamış ya da başka bir şey yapmamıştı. Arkadaşlığımız uzun bir süreye dayalıydı. Bunu kendini bilmez insanlar için mi bozacaktım?
Onunla bazen çok samimi davranabiliyoruz. Bu yüzden bunu gören bütün eskiler bizi sevgili olarak sanabiliyordu bazen. Koray'la sevgili sanılmak berbat bir şeydi. Bir kere onun kasları var ve ben kaslı erkeklerden hoşlanmam. Sürekli spor salonuna giden, hatta oradan hiç çıkmayan biri, çok konuşkan ve bana sürekli karışan biri. Eğer bir sevgilim olsaydı bu asla ve asla hatta katiyen Koray olmazdı, olamazdı. Ama annem her zaman eğer bir sevgilin olacaksa bu Koray olmalı ya da en azından Koraya benzemeli der. Bir nevi Koray'ın kişiliğine âşık. İnanların arasında oldukça nazik olan bu herif baş başa kalınca beni rezil eden ama kendisinden başka birisi üzerime güldüğünde ona bağıran, gerekirse de döven bir adama dönüşüyordu. Bana karşı fazla korumacı ve bazende kırıcı oluyordu.
Gözlerimi yere sabitleyerek insanlara bakmayı kestim. Bir gün beni tek başıma yakalayıp, üzerime atlayacaklarından korkmuyor değildim. Kavga deneyimim vardı ama buradaki tüm kızlarla başa çıkamazdım.
Ben yere bakarak yürümeye dalmışken, Koray'ın omzuma düşmüş olan bir tutam saçımı eline aldığını gördüm. Ne yaptığına bakmak için ona döndüğümde eline almış olduğu saçı kokladığını gördüm.Bu beni rahatsız etmişti. İnsanların içinde böyle bir şey yapmasına izin veremezdim. Zaten çoğu kişi bizi sevgili zannederken, biz onlara bunu kanıtlamak için fırsat veriyorduk. Birkaç kızın gözünde oluşmuş olan hayal kırıklığına üzülerek dirseğimi Koray'ın karnına geçirdiğimde acıdığına dair bir ses çıkarttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUPA KIZI *beklemede*
Novela JuvenilO geçmişinin intikamını almak istiyordu. Acı çektirmek istiyordu. Onun acı çekmesini istiyordu. Bu intikam belki onu rahatlatmaya yetmeyecekti ama en azından geçmişini kirletenlerin mutluluğunu söndürecekti. Ama hesap etmediği bir şey vardı. Ya aşık...