3 gün sonra...
"Hassiktir yavaş olsana." Dedim ağzımdan ufak bir inleme kaçarken. Doktor, ilaç gibi bir şey sürülü olduğu için çok soğuk olan ellerini kollarımdaki morluklarda gezdirdi. Masaj yapar gibi sürdü.
"Her akşam uyumadan önce sürün."
"Uyumuyorum ki çoğu zaman."
"Neden? Uykuya dalma zorluğu çekiyorsanız ilaç yazabilirim."
"Yok ondan değil," dedim yorgun gözlerimi ovalayıp. Tabii biri yumruk yediğim için morarmıştı ve ona pek dokunamamıştım. "Özel sebepler işte doktor, sorgulama."
"Sporcusunuz siz, uyku sizin için çok önemli olmalı."
Önemliydi zaten. Ama uyuyamazdım işte. Bile isteye psikolojik bir işkenceye atamazdım kendimi. Bu yüzden hayatta kalmama yetecek kadar uyusam yeterliydi.
Doktor omuzumdaki yaralara da sürdükten sonra kolumu ve omuzumu sargı bezine sardı.
Üç gündür her akşam iki tane maça girmiştim. Normalde Ezel iki gün üst üste maça girmeme bile sıkıntı çıkarıyordu ama şimdi o Koray sorunuyla uğraştığı için bundan haberi bile yoktu büyük ihtimalle. Garip bir şekilde fazla dalgındım ve bu yüzden çok darbe almıştım. Elbet ki kaybettiğim maç olmamıştı henüz ama ucundan döndüğüm olmuştu.
İtiraf etmek zoruma gitse de dalgın olmamın sebebi Ezel'di. Bana o şekilde bağırması, o şekilde bakması sinirlerimi bozmuştu. Normalde çok sert biriyken bana karşı daha ılımlıydı, ama üç gün önce bana herkese bakar gibi bakmıştı. Hep nedenini bilmediğim şekilde ayrıcalıklıydım ve buna alışmıştım, herkes gibi olmak hoşuma gitmemişti.
Şu anda olduğum hastanede Ezel'e aitti. Etrafta benim gibi sporcular vardı tek tük. Buradan ücretsiz yararlanabiliyordum. Zaten elimdeki zümrüt yüzüğü gören herkes hemen önümde dikleşiyordu Bu yüzük harbi taşaklı bir şeydi.
Doktor işini bitirince bana almam gereken krem ve ilaçların reçetesini verdi.
"Akşama kadar burada kalın, sizi birkaç saat sonra tekrardan kontrol etmek istiyorum."
Başımı salladım ve ayağa kalktım. Üç gündür uyumadığım için uykum geliyordu. Gidip bir kahve alacaktım.
Ayağa kalkıp çıktım odadan. Gözlerim koridorun sonundaki, önünde bir sürü takım elbiseli koruma dizilmiş odaya kaydı. O tarafa ilerledim düşünmeden. Bunlar Ezel'in çevresinde sık gördüğüm yakın korumalardı.
"N'oluyor, ne bu kalabalık?" Dedim yanlarında durup. Üstüm çıplaktı ve altımda da eşofman vardı ama bunu umursamadım. Hastaneydi sonuçta burası. Zaten vücudumdaki yaralara bir şey temas edince canım acıyordu.
"Koray ile patron içeride." Dedi bunların başı gibi duran adam. Başkası olsa söylemezdi elbet ama beni tanıyorlardı artık ve önemli biri olduğumu biliyorlardı. Tabii Ezel'in gözünde öyleydim yalnızca. Neden olduğumu bile bilmiyordum.
Kaşlarım yükseldi. "Koray'ı buldunuz mu?"
"Evet, birkaç saat oldu daha."
Dudaklarımı yaladım. "Uyanık mı şimdi Koray?"
"Evet, patronla konuşuyor."
Girip bir geçmiş olsun diyecektim. Neden bilmiyordum ama ikisini de görmek istiyordum. Bu yüzden burnumu çektim ve gözlerimle çekilmesini işaret ettim. Adam yana kayınca hastane odasının kapısını tuttum ve açtım yavaşça.
Gözlerim ilk yatakta uzanan ve bir makineye bağlı Koray'ı buldu. Üstü benim gibi çıplaktı ve vücudunda yaralar vardı. Aynı şekilde yüzünde de. Pek iyi gözükmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR -BXB
RandomKara gözleri derin bir girdaptı ve ben içine sürükleniyordum. Ezel Kara Aslan'ın ismi gibi kara gözleri üzerimde olduğu sürece de sürüklenmeye devam edecektim... Her şey örgüt lideri Ezel Kara Aslan'ın, yeraltı dövüşçüsü olan Demir Ak'la çalışmak i...