Nil Karaibrahimgil-Seviyorum sevmiyorum
•
Bazı günler vardır, farkında olmazsın sen, ama o gün sen değişirsin, o gün senin hayatın değişir. O gün biri gelir sen farkında olmazsın. Sen, birşey bilmezsin, gelir ve sana değer.Doğudan doğan güneşe bakan gözlerim kapanmak için direniyordu. Bende kalkmak için. Bazı sabahlar sorarım kendime, güneş hep aynı, yıldızlar aynı, gece karanlık ve aynı. Neden bu sıradanlık? Neden insanlar hep aynı. Ben aynı hiç değişmedim, değişmem de. En azından artık sağımdan kalkmalıyım diye düşünüyorken yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledim. Makyajımı istisnasız her gece silmeden yatan ben, aynanın karşısında kirpiklerime yapışan rimeli nasıl temizleyeceğimi düşürken ölmek üzereydim.
Rimelimle boğuşurken odama dalan şu iki aptal kızı öldürmek istiyorum.
Buse ve Banu benim çocukluk arkadaşlarım. Ben ise Sena. Sena Mermerci. Aslında öyle çokta önemli bir şahsiyet değilim. Bir icadım Yok. Kitap yazarı değilim ya da doktor yada önemli bir mühendis. Bunların hiç biri değilim. önemli bir şahsiyet olmak için illa tıp ya da mühendis olmaya da gerek yok ama hayırlı bir evlat bile değilim. Benim önemli olduğum tek nokta magazin gündemidir. Her gün onlarca yorum, dm, mail alan birisine magazin köşesindeki bazen uydurma - ki gazeteler çok iyi senaryo yazıyor- bazende gerçek ama bir o kadar ucuz haberleri pek ciddiye almıyorum.Benim birde anne versiyonum var. Bir büyük boy. Daha entrikalı. Namı diğer Firdevs Yöreoğlu.
Annem güzel ve genç bir kadın.
Babam ise annemin yanında görünmeyen, sönük, kendini iş hayatına adamış iş adamı.Babam farklıyani. Sıradan. Her zaman ben ona daha düşkündüm, onu daha çok severdim, merak ederdim. insan babasını merak eder mi? ederdi, çünü aynı evin içinde kayıp ruhalrdık biz, aynı evin içinde bile pek sayılmazdk alında çünkü kimi zaman babam gelmez kimi zaman annem bazen de ben uğramazdım. Zaten büyüdükçe aileden kopuyosun. Birbirine hiç bağlanmamış bir 'aile' ise zaten kopuksundur.Ve beni büyüten babaannem; hayatta bana en çok değer veren tek varlık herhalde. Sevgiyi, şefkati, merhameti, o bana öğretti. HER NE KADAR ONA VEFASZILIK ETSEM DE.
Annem beni 18 yaşında dünyaya getirdi. Bu döneminden hiç bahsetmezdi bana. Beni hangi psikolojiyle yaptıklarını anlatmazdı.
Derler ki eğer anne emzirirse, çocuğuyla arasında bağ kuvvetlenirmiş. Bu teze bakılırsa annem beni emzirmemiş. Memeleri sarkar diye korktuğuna and içERİM.
Uzun bir dönem -5 yıl falan- babanemle Trabzon'da yaşadım. Okul için annemle İstanbul'a yaka paça geldiğimi hayal meyal hatırlıyorum. Okul için mi olduğuna emin değilim. Her yaz biz -Sena, Banu ve Buse birlikte geçirirdik. Okulların açılmasına az bir süre kala dönerdik artık her nerde isek.
"Benim ne zaman okulun ilk günü okula gittiğimi gördün? Ben sana söz verdiğimi hatırlamıyorum." dedim Banu'ya.
"Sena bence sen şu soldan kalkma işini bırakmalısın. Sana yaramıyor."
''bugün sağımdan kalktım'' dedim buseye bakarak.
Uzun bir tartışmanın ardından okula gitmeyi kabuk ettim. Banu'yu kırmak ne haddime? Aklında tilkilikler vardı. Bunlardan bazıları da benimle ilgiliydi besbelli. Otoparktan çıkarken Banu sanki ağzında bakla varmış gibi çıkarmaya çalışıyordu.
"Bugün okula inanılmaz bir veliaht geliyor. Hani sana bahsetmiştim Sancaktarlar, yurtdışındaki oğulları, o işte." dedi Banu. Kollarıma yapılarak. Bana hep bahsederdi birilerinden zaten.
"Banu o ailede bana bahsettiğin gibi bi çocuk yok. Onları biliyorum." dedim banuya bıkkınlığımla birlite. gerçekten de yoktu. eminim.
"Ben çocukla tanıştım diyorum. Hayal görmedim ya!"
"İlgilenmiyorum." dedim katlarda dolaşırken.
"Geliyor musun, gelmiyor musun Sena?" bakışları ile keserken.
"Buse, Banu'ya söyler misin zaten okuldayız. Eğer Banu hayal görmemişse veliahtı da görebiliriz. Bir yere gelmeme gerek yok."
Eğer Banu bu çocuğu böyle dilinden düşüremiyorsa bu çocukta vardı birşeyler. Buse konuyu değiştirmek için,
"Annenler nasıl?" diye sordu. Annem Yaren, babam Okan. konuyu değiştirme çabası alkışı ahk ediyordu.
"Akşam gelmemiştir annem. Babam da erken çıktı büyük ihtimalle. Dün de görmedim." okulda volta atmaya devam ederken. yditepe de okulun ilk günü bok gibi geçer çünkü ücretliler gelmez muhtemeln hala yazlıklaırnda ya da tatildelerdi ve dönmemişlerdi, burslular ise oratlıklarda ıkulu tanımmak için şaşkınlıkla geziniyorlardı. burslular delet lisesinden böyle bir okula düşmenin şaşkınlığı ile deliriyorlar şu an.
"Aranız nasıl Sena?" dediğinde Buse'ye dönüp;
"Her zamanki gibi."
"Bak bi sorun varsa bize anlatabilirsin." bir srun olamsı mı gerekiyordu?
"Her zaman ki annem ve ben iste. Değişen bi durum yok. Bu duygusal cümleler ne?" dedim.
Okula dolaşırken kızların ve erkeklerin 'ilk gün' bakışlarına fazlaca maruz kalmak beni geriyordu. beni tanıyanlar şaşkındı. bu kızın ne işi var burda? derslere geliyor mu acaba tarzı soruları hissediyordum. Okulda ki kızların hiç biri birbirlerinden hoşlanmaz (Yeditepe sırrı) hatta nefret ederlerdi. Özellikle benden. Hepsi bir şekilde popüler olmak peşindeydi. kıskınç bakışlardan hiç hoşlanmıyordum. bu zamana kadar alışmam gerekiyordu asasen çünkü dışarda ki hayatımda da böyle bir durum vardı.
Büyük kiremit rengi okulun içinde merdivenleri çıkıyorduk ki, karşılaştığımda şaşkınlıktan ağzımı açtıracak birini gördüm. Görmemen gerek biri. Daha önce hiç bu kadar şaşırmamıştım belki de.
•
XoXo Sena Mermerci