Sevdanın Rengi Bölüm 2
İlk olarak bu bölümleri yazmak bizim için kolay değil. Biz bu bölümleri mesaj yoluyla yazıp buraya eklemeler yaparak geçiriyoruz fakat yinede bekleme için özürlerimizi sunuyoruz. Teşekkürler. -2yazardan2si
Bölüm sarkısı: Müslüm Gürses- Nilüfer
Anka ayağa kalkıp arabasına doğru ilerledi. Hayatında ilk defa bir erkeğe içini döküyordu. Kız kahkaha attı. Kim bilir ne kadar gülmüştü arkamdan diye düşünmüştü. Alnına avucunun içiyle vurdu ve hıçkırarak ağlamaya başladı. İyi değildi.
Doruk kızın arkasından baka kaldı. Neden gitti diye düşünmeden edemedi. Anlam veremedi bir yandan. Bir hışımla kalkmış ve arabasına doğru yürümüştü. O dudağının kenarındaki yaş damlasını parmağıyla silmeliydi şimdi. Elini tutmalı, ona onun yanında olduğunu, onu mutlu edeceğini söylemeliydi. Onun unutması zaman almıştı ama geri dönüşü hızlı olmuştu. Hiç bulaşmalıydı bu işe. Yine üzülmemeliydi bir bayan tarafından.
Anka kapının önüne geldiğinde anahtarı yerine sokarak yavaşça içeri girdi. Kardeşinin odasına ilerlediğinde tebessüm etti. Kapıyı sessizce açtı. Siyah saçlı yeşil gözlü 14 yaşlarındaki kardeşini izledi bir süre. Ardından ilerledi. Pikeyi kaldırıp kardeşinin yanına sessizce yattı. Aşık gözlerle onu izledi bir süre. Kardeşi ona 12 yaşındayken verilmişti. O ergen olması gereken yaşta iken anne olmuştu kardeşine. Ona bakmıştı. Kimsesi yoktu. 1,60lık boyuyla kafede çalışmasından kalan zamanlarda tekstilde çalışıyor, kardeşine bakıyordu. Yetimhaneye neden verilmemişlerdi, onun bile haberi yoktu.
Bir süre sonra uykuya daldı. Oysa Doruk hiç uyuyamamıştı. Gününü, gecesini düşündü. Acısıyla, tatlısıyla, güzeliyle, çirkiniyle...
Ankayı düşündü, o büyük mavi ile yeşilin aynı ortamı paylaştığı gözlerini, ince ile kalın arasında kalmış dudaklarını, eşsiz; benzersiz kıvırcık ile dalgalının arkasındaki yeni saç şeklini; saçını...
Kız ağız kuruluğuyla açtığı gözlerini yanındaki komidine çevirdi. Komidinin üzerindeki çok bekletilmesi yüzünden tadı değişmiş suyu ağzına götürdükten sonra yüzünü buruşturdu. Uzun, kalın ile ince arasında kalmış parmaklarından işaret parmağı telefonun açma kapama tuşuna getirdiği anda gözlerini kıstı. Saatin on olmasından dolayı aydınlanmış oda kızın kardeşini net bir şekilde görmesini sağlıyordu.
''Hadi kalk lan yakışıklı.Kahvaltı zamanı.''
''Yavaş. Bir taraflarımı kaldıracaksın.''
''Hadi lan. Kalk dedim höööst.''
Kardeşi homurdanırken kız mutfağa doğru ilerledi. Kardeşinin ayak sesleri duyulur safadaydı. İki kardeş kahvaltı hazırlamış. Mutlu olmuşlardı.
Doruk dışarıdan söylemişti. Yine. Çocuk geceden beri kızı düşünüyordu. Gözlerini kapattı ve uykuya daldı.
Anka dolabının önüne geçmiş ne giyeceğini düşünüyordu.
''Aybars, çabuk buraya gel kıyafet seçelim.''
Kardeşi anında gelmiş elini dolaba soktuğu gibi siyah sırt dekolteli elbiseyle koyu kırmızı ayakkabıları çıkarmıştı. Kıza uzatmış ardından altın rengi üçgen küpeleri çıkarmış ablasına uzatmıştı.
''Saçlarını tara ve yana at. ''
Ardından çocuk odadan çıktı.
Kız yatağın üzerindekileri üzerine geçirdi ve arabasına atladı. Bugün büyük gündü. 5 ay sonra ilk kez keman çalacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevdanın Rengi
أدب المراهقينKız, gelen seslerle salona doğru ilerledi. Salona adımını attığında belindeki silahı adama doğrulttu. "Sen... Sen ölüm nedir bilir misin ? Kaçıştır. Hayatın aksi yönüne depar, hayatın renklerine isyandır ölüm. "Lunaparklara..." Kız yutkundu. "Lol...