GİRİŞ

1.2K 112 110
                                    

17 Ağustos 1997

Dar odanın kapısının tamamının kapalı olmasına rağmen sesler dışarıya da taşıyordu. Köyün ortasındaki kalabalık saatler geçtikçe artıyor, bunun yanı sıra sıkıntılı bekleyişi de yanında getiriyordu. Son bir bağırış yükseldiğinde tüm gözler kapıya odaklandı. İçeride kırk yıldır beklenen bir doğum saklıydı. Herkes bu bebeği bekliyor, ona ve annesine dua ediyorlardı. Bu bebek onların, köyün ve tüm ülkenin kurtuluşuydu.

Özel bir bebek dedikleri tam da buydu işte. Scan köyüne ilk defa uğruyordu. Onca nükleer patlamadan sonra, bazı öncül kadınların rahimleri zarar görmüş, değil özel bebek normal bir bebek doğurmaya güçleri yetmiyordu.

Scan köyü sakinleri başka ülkelerin kadınlarıyla evlenerek nüfusun devamını sağlıyorlardı. Buna ilk zamanlar yönetim el koysa da özel bebeklerin meydana gelme olasılığının azalmaması için izin verdiler. Bir çok kadın bu yüzden eşlerinden boşanmak zorunda kalmış, çocuklarıyla bir başlarına kalmışlardı. Hükümetin buna da bir çözüm bulmasını beklemekten başka çareleri yoktu kadınların.

Kapının eşiğinde bekleyen kadının kulağına bir şeyler fısıldadı genç bir çocuk. Onlarda gelenek böyleydi. Doğum anında bir kadın içerideki durumu bir çocuğun haber vermesini bekler.

Bu telaşın kötü sonucu, saçları yavaştan ağarmaya başlayan kadının gözlerinin kasılmasından anlaşılabiliyordu. Bir kaç saniye yere baktı. Kalabalıktan bir adam el kaldırıp, "Sonuç ne?" diye seslendi. Yaşlı adamın heyecanı dur durak bilmiyordu. Kadın kendine bir kaç dakika müsaade etti. Kendisini toparlayarak halka döndü. "Biliyorsunuz ki kırk yıldır bizim köyümüze 40.Bebek gelmesini bekliyoruz."Ortamda evet, haklısın kelimeleri duyulurken kadın sesini yükseltti.

"Onun erkek olması gerekirdi değil mi? Bu konuda da hem fikiriz." Elini cevap beklermiş gibi ileriye doğru uzattı. Tüm halk birden evet diyerek bağırdı. "Ne yazık sonuç şu ki o bir kız 40.Bebek. Bunun anlamını biliyoruz değil mi Argus kitabından?" Milletin yüzü endişeli bir hal almış ne olacağını bekliyorlardı. Aslında sonun ne olacağı gayet belliydi. Argus kitabının bir çok yerinde 40. bebeğin kız olabileceği belirtilmişti ama bu nadir olmakla birlikte kötü sonuçların da doğabileceği anlamına geliyordu.

Bu durumla ilgili söylenen en belirgin cümleler Argus kitabında şöyle belirtilmiştir.

Lanetlenmiş Ölüm: (1)

'En kötü ölüm şekillerinden olmakla birlikte, lanetlenmiş bir bebeğin hayatı çok acımasız olur. Daha fazla direnmemesi için öldürülmesi şart konulmuştur.

Kız bir 40.Bebek: Bu ihtimal düşük de olsa mümkündür. Onun olduğu bir ortamda çevresindeki kişiler de istemedikleri halde zarar görürler. Tedbir için ölüm şart!

Bay Joseph'in aklı bu konuya tam yatmamıştı. Kız bir 40.Bebek farklılık olabilirdi.

Kasabanın ileri gelenlerinden Bay Joseph kalabalık alanın içinden sıyrılıp ana meydanın orada durdu. Karşısında bu olay üzerinde dil döken komşusunun yanına gitti.


"Onu dört yaşında alacağımızı biliyor değil mi?" Arkasından çıkan komşusuyla yerinden sıçrayan Bay Lifter konuştuğu diğer adamı sıcak bir gülümsemeyle yolcu ettiğinde huysuz komşusuna geri döndü. "Ben bu kadını tanıyorsam..." Derinden bir iç geçirdiğinde ona eşlik eden rüzgarın tatlı uğultusundan kalan dağılmış saçlarıydı. "Bu çocuğu ne sana ne de senin gibilerine teslim eder."

Eğer bebek erkek olsaydı birçok şey değişebilirdi ama kız olması tüm kasaba üzerinde kötü bir etki yaratmıştı. İçerideki sesler öncekine oranla artmıştı. Kadının, kulakları inleten tiz sesi köyün eskimiş dar sokaklarından bile duyuluyordu.

Ağlamayı yetenek olarak gören bu çocuk, şimdiden karanlıklarla dolu kötü bir hayatın başlangıcını anlamış gibi daha şiddetli ağlamaya başladı. Onun acımasız hayattan tek farkı 40.Bebek olmasıydı. Bu, onu diğer insanlardan ayıran özellik olmakla beraber, alışılmamış bir merakın son habercisi olmanın eşiğine de itiyordu. Farklı olmak ayrıcalıklı ve bir o kadar da eşsiz gözükse de bu onun için yorucu ve bir hayli sıkıntılı bir durum haline gelecekti.

Geleceği göremezdiniz ama tahmin edebilirdiniz.

"Teslim edeceğini kim söyledi?" Bu bir tür soru değildi. Adam o iğrenç, çarpık gülüşü ile sorduğu sorunun cevabını zaten çoktan kendisi vermişti. İnsanlar ne yapacaklarını bilemedikleri zaman kendini sessizliğe teslim ediyor ve kısa süreliğine de olsa, insanların o bitmek bilmeyen sorularından kaçmayı başarabiliyorlardı. Nankör ama zeki olan tek varlık insanlardı.

"Teslim etmeyecek, ben kendim alacağım." Bay Joseph, bu konuda oldukça ısrarcı davranmıştı. Bay Joseph'in asık suratı kendini düşünceli bir ifadeye bırakırken, hemen arkasında kafasında binlerce soru işareti olan bir insan topluluğu olduğunu bilmiyordu bile.

"Dağılın şuradan." Diyerek geveze insanları birkaç dakikalığına da olsa susturdu. Bu olağanüstü durumu hiç beğenmemiş, iyiden iyiye içindeki şüphe kırıntıları bir deniz misali sert çehresine vurmaya başlamıştı.

Bebeğin onda kalmasının şu an için gayet iyi olabileceğini düşünerek kapıda bekleyen kadına seslendi;

"Bebeği getirin!"










40. BebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin