İHANET

85 4 2
                                        


17.01.2009.

"Hadi acele edin. Çabuk,çabuk! Herkes otobüse...!" Dedi ellerini arkasında bağlamış, emirlerini sıralayan adam.

"Komutanım, tim hazır artık gidebiliriz."

Cevabını aldığında memnunmuşçasına kaşlarının çatık biçimini bozdu.

Küçük bir orduyu anımsatan, biraz kalabalık bir aileden oluşan özel bir tim vatanını koruma görevini üstlenmişti.

Komutan olarak aile büyükleri olan beyaz saçlı fakat gayet dinç olan adam başlarında duruyordu. İçlerinde en küçükleri 14 yaşında olmasına rağmen diğerleri gibi yetiştiriliyordu.

Kendilerini vatanın selametine adamış bir aile... Canlarını hiç düşünmeden feda edebilecek bir otobüs dolusu insandı onlar..

Emirlerini emniyet müdürlüğünden alıyor ve yapabileceklerini sonuna kadar zorluyorlardı.

Evlerinin garajı silahlarla doluydu. Çeşit çeşit silah özenle dizilmişti. Adeta bir silah müzesini andırıyordu. Boş vakitlerinde ailenin genç bireylerini eğitmek için bir antrenman sahasına benzeyen arka bahçelerinde olurlardı.

Atışlarını geliştirmek için çeşitli oklar ve keskin nişan için özel tüfeklere sahiplerdi. Devletin dışında sivil halkın bilmemesi gereken özel çatışmalarına katılıyorlardı.

Tek istedikleri ve tek hedefleri bir çatışmada şehid olan dedelerinin görevini devam ettirmek ve ülkeyi kalkındırmaktı.

Evlerinde otururken telsizden yükselen sesle hepsi birden ayaklanmıştı.

"Dikkat acil sınır kapısına yönelin. Müttefiklerimiz anlaşmayı bozdu. Acil savunmaya geçin. !!!

"Anlaşıldı, tamam !"

Aniden hareketlenen ev halkı yaklaşık 3 dakika içerisinde hazırdı. Herkes kendine özgü silahını kuşanmış, büyükbabalarının komutanlığında seri bir şekilde otobüse biniyordu.


...ve yola çıktılar.

Elimde yayımı tutuyordum.Ok atışlarımı bayağı geliştirmistim. Küçük olmama rağmen annem her zaman kendimi korumayı öğrenmem gerektiğini söylerdi.


Otobusle sınır kapısına gidiyorduk. Daha vardı. Geceyi daha çok karartan silah sesleriyle irkildim. Birileri otobuse ateş saçıyordu. Bu çatışma da neyin nesiydi. Daha sınıra bile yaklaşmamıştık ki. Anne hayır. Hayır. Baba beni korumaya çalışma. Bana siper etti sırtını ve hayatını hiçe sayarak önüme atladı.

Babam da vuruldu hem de onlarca yerinden. Ablam bana gözleriyle koltuğun altına girmemi işaret etti. Islak ve parlak gözleri beni korumaya çalışıyordu. Ablam! Heryerinden kanlar akıyordu.
Çok korkuyordum, gelip beni bulacaklardı. Ailem , teyzem büyükbabam gözlerimin önünde kanlar içinde yere yığılmışlardı.

Ölüp ölmedikleri hakkında hiçbir fikrim yoktu.Yada kimlerin ciğerlerine dolan nefesin kesildiğini bilmiyordum. Tek bildiğim yerimden ayrılmamam gerektiğiydi.

Kulaklarımı dört açıp araba seslerini takip etmeye başladım. Duyularıma göre araba kapıları açılıp kapanıyordu. Kafamı dikkatli bir şekilde pencerenin altına yaklaştırıp gözlerimke arabaları taradım.


Gördüklerim adeta kalbime saplanan onlarca hançerden daha dehşet vericiydi. Daha korkunç, daha acı... Dışarıya bakarken arabaların arkasındaki kendi ülkemin bayrağı, uğradığım ihaneti haykırırcasına parlıyordu. Kendi askerlerimiz mi bizi vurmuştu?Bu nasıl bir ihanetti. Biz vatan uğruna savaşırken kendi milletimizden mi yemiştik en keskin kurşunu?

Yaptıklarımızın karşıliğı bu muydu? Herşeyimi kaybetmiştim.
Yaşlı gözlerle pencereden bakmayı bırakıp arkamdaki sıcak cesetlere döndüm. Babama doğru yaklaştım.

Yüzüne dokundum.Belki bu son el sürüşümdü koruyucu meleğime. Bu böyle bitmeyecekti. Bitemezdi.

Çünkü ihanetin bedeli intikam olacak....

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

MAKTÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin