1. Bölüm

151 18 12
                                    

"Blodwyn, okula geç kalıyorsun tatlım!"

Alelacele sürdüğüm elmalı balmı parmağımla dudağıma yayarken bir yandan da gömmeli dolabımdam öksürerek çıkan Lily'e bakıyordum. Üzerinde tek bir tane toz zerresi kalamayana dek saydam gri ellerini eteğinin pilelerinde dolaştırdı.

Büyükanneme, "Iki dakikaya aşağıdayım büyükanne!" diye bağırdığım sırada Lily minik elleriyle dolabımı işaret edip "Orada bir tane örümcek bile gördüğümü söyleyebilirim. Tanrım, kıyafetleriniz bu toz yığınının içinde çürüyüp gidiyor! Tabii bu paçavralara kıyafet denilebilirse!" diyerek gündelik rutin söylemlerine devam etti.

Lily'i severdim. Üvey babası onu 1972 yılında şuan bana ait olan oda da öldürerek, gömmeli dolaba sakladığından beri hayaleti bu eve sıkışıp kalmıştı. Bunda bir sorunum yoktu; her ne kadar çok konuşuyor olsada, bu eve taşındığımızdan beri benimleydi ve bundan kesinlikle şikayetçi değildim. Fakat o dönemin kıyafetleriyle benim kıyafetlerimi kıyaslamasa onu daha çok sevebilirdim.

Derin bir nefes alarak arkamı döndüm ve sırt çantamı tek omzuma takıp, hala konuşmakta olan Lily'i öylece arkamda bırakarak odamdan koşarak çıktım.

"Hey, size diyorum bayan! Bir tartışmanın ortasında öylece kaçıp gidemezsiniz. Hemen buraya dönün ve..."

Lily'in sesi gittikçe uzaklaşırken adımlarımı hızlandırdım ve tırabzanlardan aşağı asılı olan Bay Raymondla karşılaştım. "Ah, ciddi misiniz Bay Raymond, yine mi?"

Bay Raymond eşi onu aldattığında büyük bir buhrana girerek, kendi canına kıymış kırkların başında bir adamdı. Her perşembe sıkı bir halatla bağlanmış kırık boynuyla, salona açılan merdivenlerin tırabzanlarında bir anda meydana çıkardı. Ben büyük basamaklardan hızlı hızlı inerken garip bir açıyla bükülmüş başını bana doğru çevirip, ölü gözleriyle yüzüme baktı.

"Biliyorsun Blodwyn, o lanet fahişe buraya gelip yaptığının sonuçlarını görmeden amacıma ulaşmış olmayacağım!"

Merdivenlerin sonuna geldiğim de kafamı kaldırarak tırabzandan sarkan bedenine baktım. "Sizde biliyorsunuz ki Bay Raymond, o lanet fahişe bir daha bu eve gelemeyecek." Mutfağa giden yolda omzumun üzerinden dönerek bu ölü adama kocaman gülümsedim. "Eğer öyle bir salaklık yapacak olursa, söz veriyorum o lanet kıçına tekmeyi ben basacağım." Önüme dönmeden önce soluk gri yüzünde yıllardan sonra ilk defa ışıldayan bir gülümseme görmüştüm.

Kızarmış ekmek kokuları yayan mutfağa girerken dönüp arkama bakmadım. Çünkü arkamı döndüğüm anda, orada olmadığını bilecek kadar tecrübe edinmiştim artık.

Mutfağa girdiğimde büyükannemi tezgahta dilek kibritleri ve onun dışında birkaç ıvır zıvırı kolilerken buldum. Büyükannemin cadı olması tek geçim kaynağımızdı. Internette ve sokağın aşağısında ki sözde 'büyü' dükkanına dilek kibritleri ve şans tılsımları satarak gelir elde ediyorduk. Neyse ki böyle şeylere insanların çokça ilgisi vardı ki ek bir işe gerek kalmıyordu.

"Günaydın büyükanne, sana yardım etmemi ister misin?"

"Ah, işim neredeyse bitti zaten ama yinede sorduğun için teşekkür ederim tatlım."

Büyükannem omzunun üzerinden dönüp mahcup bir şekilde gülümsediğinde, kolileri dükkana götürmem gerektiğini çoktan anlamıştım.

Hazırlanmış kahvaltı masasından ağzıma zeytin atıp büyükannemin kolilediği paketleri alarak hızlıca verandaya çıktım. Büyükannemde peşimden gelirken her zamanki rutin cümleleri tekrarlıyordu. Akşam yemeğinde evde ol, giderken kendine dikkat et, yabancılarla sakın konuşma ve buna benzer yığınla bir ton laf kalabalığı. Büyükannem daima yeteneklerimden dolayı başkalarının beni fark etmesinden korkardı. Bu yüzden üstü kapalı 'kendine hakim ol' uyarısında bulunuyordu.

CheysanthosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin