3. Bölüm II. Kısım

24 3 2
                                    

Geçtiğimiz onca geçitten sonra devasa büyüklükte ve üzerinde iç içe geçmiş motifler bulunan bir kapının önünde durduk. Birkaç saniye içinde kapı geldiğimizi anlamış gibi homurtular çıkararak içeriye çöktü ve ağır ağır sürgüsünü kaydırarak bizim için yer açtı.

Yol boyunca daha ne kadar şaşırabilirim diye düşünmüş ama her defasında daha büyük bir şaşkınlık yaşamıştım. Gerçi yanımda adının Vivien olduğunu öğrendiğim kız da ayrı bir soru işaretiydi.

Fakat ben kim oluyordum ki normalmişim gibi etrafımda olanları yargılıyordum? Sonuçta sinirlendiğimde siyaha dönen gözlerim, bir bulut kadar beyaz saçlarım ve benden bağımsız hareket eden güçlerim vardı. Etrafımda olanlara şaşırma lüksüm yokmuş gibi hissediyordum.

Vivien önde, ben arkasında toplantı salonuna girdiğimizde; ilk dikkatimi çeken yerden tavana uzanan insan figüründe ki kolonlar oldu. Gri kolonlar yer yer dökülmüş ve çatlamıştı fakat her kimin elinden çıktıysa müthiş bir işçilikle işlenmişti. Bordo duvarların neredeyse yarısından fazlasını kaplayan pencereler siyah filmle kaplanmış fakat pencerelerin her iki yanına iliştirilmiş meşaleler ortamda ki ışık oranını dengelemişti; loş bir hava hakimdi odaya.

Vivien önümden çekilip salonun ortasındaki masaya ilerlediğinde, şaşırarak masanın büyüklüğüne ve etrafına dizilmiş insanlara bakakaldım. Vivien kolumdan çekiştirerek geç kaldığımız için özür diledi ve elips şeklinde ki siyah masada boş olan sandalyelere oturduk.

Masa da tam olarak altı tane sandalye bulunuyordu fakat ikisi hariç hepsi doluydu. Boş olan sandalyeler masanın başında yani sağımda bulunurken sol tarafımda ise Vivien oturuyordu.

Kafamı kaldırıp karşımda oturan ikiliye baktığımda bunların koridor da gülüşen çocuklar olduğunu gördüm. İkisinin de kıvırcık turuncu saçları ve kahverengi gözleri vardı. Hayatımda ilk kez ikiz görmenin hafif şaşkınlığı üzerimden atamadım. Neredeyse tamamen birbirlerine benziyorlardı. Sadece biri diğerine oranla daha cılızdı fakat ikisi de aşırı derecede iri ve kalıplıydılar. Vivien'in onlardan bahsettiğini hatırlar gibiydim.

Yan taraflarında ayakta duran kahverengi saçlı ve parlak mavi gözlü bir çocuk duruyordu. Gözleri o kadar çok parlıyordu ki; bir cam gibi yansımamı görebiliyordum.

Ben onları incelerken ikizler gülüşerek bana baktılar. Biraz daha kalıplı olan, "Bu kadar şaşırmana gerek yoktu," dedi ve saçlarıma bakarak devam etti. "Sonuçta sende pek normal sayılmazsın."

Şaşkın bir şekilde dudaklarımdan sadece "Efendim?" kelimesi döküldü. Bir diğeri kardeşinin lafını devralarak bana döndü ve gözlerini devirerek açıklama yaptı. "Yani demek istiyor ki; tüm bu olanlar ve biz en az senin kadar normaliz. Sadece biraz rahatlamayı dene, güvendesin." Bana karşı sıcacık gülümseyerek devam etti. Bu gülümseme itiraf edemeyeceğim kadar içimi ısıtmıştı. "Bu arada ben Shane ve bu da kardeşim Shawn."

Uzattıkları ellerini masanın üzerinden uzanıp sıkarken yanımda ki Vivien'in homurdanarak "Bende iki saattir onu anlatmaya çalışıyorum ya." dediğini duyar gibi oldum.

Bunu Shawn'de duymuş olacak ki bıyık altından gülümsedi fakat konunun üzerinde durmayarak ayakta ki çocuğu işaret etti. "Bu da grubumuzun süper beyni Caleb."

Bir şeyler söyleme ihtiyacı duyarak "Blodwyn." diye mırıldandığım da ikinci bir soru sormadan hepsi gülümsedi, Caleb dışında.

Caleb buz kütlesi gözleriyle bana döndüğünde ondan hoşlanmadığıma çoktan karar vermiştim. Onda beni iten bir şeyler vardı fakat ne olduğunu çözemiyordum. Shawn'in dediği gibi grubun süper beyniyse bu onu zeki biri yapardı, peki ya bizi toplayan o muydu? Sezgilerim bunun aksini iddia ediyordu ve masada hala boş olan bir sandalye daha vardı. Ve yanlış hatırlamıyorsam Vivien bizi toplayanın Dwayne diye biri olduğunu söylemişti. Peki o neredeydi ve bizi toplama amacı neydi?

CheysanthosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin