"Peki ya sonra?" Sakura Naruto'nun hikâyesini neredeyse soluk almadan dinlemişti. "Neler oldu? Pain'i yenebildin mi?"
"Bilmiyorum..." diye yanıtladı genç ninja ."Hafızam çok... Bulanık. Son hatırladığım anla gözlerimi yeniden açışım arasında çok büyük boşluklar var... Ama bir şeyden eminim ki o da artık ne Pain ne de Kyuubi hakkında endişelenmemiz gerekmediği..." Dalgın gözlerle pencereden dışarı baktı. Saat sabahın altısı olmuştu ve dışarıda harika bir gün başlıyordu.
"Nasıl?"
"Bu da başka bir uzun hikâye... Daha sonra Tsunade-hime'ye anlatmam gereken uzun ve karmaşık bir hikâye. Sanırım o bütün bunların ne anlama geldiğini çözebilir." Derin bir iç çekerek devam etti. "Bilincim yerine geldiğinde Iwagakure'nin kuzeydoğu sınırında bir yerdeydim. Ağır yaralıydım, üstüm başım kan içindeydi ve çok bitkin hissediyordum. Bir sığınak bulup geceyi orda geçirdim. Ertesi gün kendimi biraz topladığımda yakınlardaki bir kasabaya gittim. Savaşın üstünden iki yıl geçmişti ve herkes Jinchuuriki Uzumaki Naruto'yu ölmüş sanıyordu..." Boşalmış bardağını masaya bıraktı. "... Kimliğimi gizleyerek uzun bir süre boyunca orada saklandım. Elime geçen ilk fırsatta da Konoha'ya doğru yola çıktım." Elinde olmadan alın bandına dokundu. Saklanması gerektiğine karar verdiğinde onu takmayı bırakmıştı. Ama yine de onu asla yanından ayırmamıştı. Sonuçta o halen bir Konoha ninjasıydı ve onsuz kendini yarım hissediyordu.
"Evet..." dedi geçmişi dibe gömerek. "Ben hikâyemi bitirdim. Şimdi sıra sende. Ben yokken neler oldu?"
Pain'le ikinizin yok oluşundan sonra Akatsuki üyeleri bozguna uğrayarak kendi canlarını kurtarmaya çalıştılar. Kaçanların peşlerine düştük ve birkaçını canlı ele geçirmeyi başardık. Bazıları bizi atlatmayı başarıp kayıplara karıştı. Kalanı da takip sırasında öldü. Yakalayabildiklerimizden epey bilgi elde etmeyi başardık Akatsuki'ye ait tüm sığınakları en ufak fare deliğine kadar araştırdık fakat tüm deliller önceden ya taşınmış ya da yok edilmişti. Biz de saklanabilecekleri tüm sığınakları yok ettik.
"Savaş Konohagakure'yi fena vurmuştu. Maddi ve manevi kayıplar oldukça büyük olmasına rağmen köy 7-8 ay içinde kendini toplamayı başardı. Her şey görünürde eskisi gibiydi fakat herkes artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını biliyordu." Naruto Sakura'nın ne demek istediğini anlıyordu. Savaşta binlerce Shinobi can vermiş; binlerce insan annesini, babasını, kardeşini, eşini, çocuğunu kaybetmişti. Üstelik sadece bir grup güç saplantılı katilin yoluna çıktıkları için... Naruto eğitmeni Jiraiya-sensei'yi düşündü. "Peki ya diğerleri?" diye sordu. "Kakashi-sensei, Kaptan Yamato..."
"Durumları iyi." diye yanıtladı Sakura gülümseyerek. "Her ikisi de savaştan yara almadan kurtuldular... Shikamaru taktik geliştirme becerisi sayesinde savaşı lehimize çevirmeyi başardı. Yaralarının çoğunu iyileştirmeyi başardık fakat yüzündeki bir ikisi geride iz bıraktı. Şu anki haliyle takım arkadaşları ve birkaç kişi haricinde hemen hemen herkes onu babası Shikaku-sama'yla karıştırıyor.
"Ino akıl transfer jutsusu sayesinde casusluk yaparak epey bilgi topladı. Karnından ciddi bir şekilde yaralandıktan sonra görevinden alındı fakat iyileştikten sonra da medikal-nin olarak oldukça faydalı oldu.
"Chouji tam 25 kunainin hedefi oldu fakat hiçbirinin giysisini ve vücudundaki yağ tabakasını geçemediği anlaşıldı. Hastane yemekleri ona yetmemeye başladığında onu taburcu etmek zorunda kaldık." Naruto ve Sakura bir süre birbirlerine bakarak güldüler. Sakura anlatmaya devam etti:
"Rock Lee dövüşürken sol koluyla bacağını tekrar kırdı. Herkes onun ninja hayatının sona erdiğini düşünüyordu fakat o ölümü göze alarak Tsunade-sama'nın uyguladığı volkanik kaynak tedavisi sayesinde iyileşti. Kemikleri eskisinden de iyi görünüyor.
"Neji takip ekibinin liderlerinden biriydi. Kovalamaca sırasında Akatsuki elemanlarından biri onu öldürmeye çalıştı fakat son anda Tenten önüne geçerek Neji'yi ölümden kurtardı. Tenten'in durumu ciddiydi, 3 ay boyunca hastanede kaldı. Şu an iyi durumda."
Naruto "Peki ya Hinata-chan nasıl?" diye sordu. Konoha'dan ayrı kaldığı zamanlarda ona verdiği söz, tek yaşama sebebi olmuştu. Ona minnettardı. Güçlü bir Konoha ninjası olarak geri dönebilmesinde onun da payı vardı.
Bir şeylerin ters gittiğini anlaması uzun sürmedi. Sakura'nın yüzü hüzünle solmuştu. Başını sessizce öne eğdi. Naruto'nun kasları tanıdık bir önseziyle gerildi. "Ona ne oldu?"
Sakura gözlerini ondan kasıtlı bir şekilde kaçırıyordu. "Hinata..." diye söze başladı fakat gerisini getiremedi. "Ona ne oldu?" diye sorusu tekrarladı Naruto "Hinata'ya ne oldu?"
Sakura'nın garip sessizliği gittikçe uzayarak sinir bozucu bir hal almaya başlarken Naruto'nun sinir katsayısı da giderek artıyordu. Sakura yutkunarak tekrar denedi. "Hinata... O..."
Naruto sonunda dayanamayarak masadan fırladı ve takım arkadaşını boğazından kavrayarak havaya kaldırdı ve kendine bakmaya zorladı. Sakura ona baktığında korkunç bir manzarayla karşı karşıya kaldı: Naruto Kyuubi onu ele geçirmeye başladığında olduğu gibi değişim geçirmişti. Kızıl gözleri öfkeyle yanıyordu, yüzü vahşi bir ifade almıştı. Buna rağmen dudaklarından çıkan üç sözcük oldukça netti: "Hinata'ya... Ne... Oldu?"
Sakura çırpınarak zorlukla "Bil... Bilmiyoruz." diye yanıtladı. "Her şey savaştansonra başlamış, ne olduğunu biz de anlayamıyoruz... Naruto lütfen bırak beni, canımı yakıyorsun!" Naruto ne yaptığının farkına vararak onu serbest bıraktı. "Bana neler olduğunu anlat."
Sakura boynunu ovalayarak bir sandalyeye çöktü ve anlatmaya başladı. "Anlayabildiğimiz kadarıyla her şey savaştan sonra başlamış... Hanabi-chan ablasının çok çabuk yorulduğunu, zaman zaman bitkin düştüğünü söyledi. Sorun chakra sistemindeki zayıflamadan kaynaklanıyor. Çözemediğimiz bir nedenden dolayı chakrası günden güne azalıyor. Araştırma için hastanede kalmasını istedik fakat reddetti. Şubat'ın başlarına doğru hastaneye getirildi. Neji onu sokakta baygın halde soğuktan donmak üzereyken bulmuş. Chakra seviyesinin düşüşünü durduramıyoruz. Eğer böyle ilerlemeye devam ederse çok geçmeden..." Cümlenin sonunu getiremedi.
Naruto "Lanet olsun!" diye küfretti. Ne yaparsa yapsın üzerine soğuk bir kucaklama gibi yapışan kaderinin önüne geçemiyordu. Korumaya çalıştığı herkes ya ölüyor ya da zarar görüyor, sahip olduğu her şey ellerlinden kayıp gidiyordu... Tıpkı avucunda tutmaya çalıştığı yağmur damlaları gibi...
Hayır, buna izin veremezdi, vermeyecekti. "Beni onun yanına götür." dedi. Sesi kararlıydı.
Sakura ayağa fırlayarak "Sen delirdin mi?" diye sordu. "Bırak geri döndüğünü, daha kimse yaşadığını bile bilmiyor. Elini kolunu sallaya sallaya ortalıkta dolaşabileceğini mi sanıyorsun?"
Naruto "Beni bir şekilde onun yanına sokmak zorundasın." dedi. "Onu iyileştirebilecek tek kişi ben olabilirim." Onu görmeliydi. Onu kurtarması gerekiyordu ve anladığı kadarıyla fazla zamanı kalmamıştı.
"Ama..."
"Endişelenme..." diye dalga geçti genç ninja. "Üç yıl boyunca herkesten saklanmak zorunda kaldım. Artık bu konuda ustalaştım diyebilirim."
"Tamam." Sakura sonunda pes etmişti. "Beni bekle. Gerekli bir iki şey alacağım, fazla sürmez.Islak Konohagakure sokaklarında ilerlerken Sakura usulca "Buraya gelirken kimse seni fark etti mi?" diye mırıldandı.
"Hayır" Naruto siyah seyahat pelerinini üzerine atmış başlığını da gözlerine kadar çekmişti. Sakura'nın yanında tuhaf görünüyordu. Öylesine boy atmıştı ki attığı her çabuk adım için Sakura yanında koşturmak zorunda kalıyordu. "Geldiğimde sabahın erken saatleriydi ve kimse ortalıkta yoktu. Nasıl karşılanacağımı bilemediğim için doğruca sana geldim."
Sakura ters ters "Güvenine çok teşekkürler." diye homurdandı. "Neyse, yaklaşıyoruz. Seni arka girişlerden birinden sokacağım. Bulaşıcı olabilecek bir hastalık hikâyesi herkesi senden uzak tutacaktır. Mümkün oldukça konuşmamaya çalış.
"Tamam." Hinata'yı yeniden görebilmeyi sabırsızlıkla bekliyordu. Neden bilmiyordu, fakat aradığı pek çok cevabın onda olduğunu hissediyordu.