ÖZEL BÖLÜM 3

74.2K 3.3K 287
                                    

Gözümden akan yaşlara engel olamıyordum. Sanırım bir annenin hayatında yaşadığı en güzel anı yaşıyordum. Gözlerimi bir an bile oğlumun üzerinden ayırmadım. Efe bu kadar insan arasında gözlerini benden ayırmadan bana ''İyi ki varsın,'' anneciğim derken gözlerimi ondan nasıl ayırabilirdim ki?

Sınıfının birincisi olduğu için bu yıl sonu balosunda konuşması olacağını biliyordum ama tüm bu konuşmayı bana adamasını ve herkesin önünde beni çok sevdiğini söylemesini beklemiyordum. Bu çok onur vericiydi.

Onu bir gün olsun Selma'dan ayırmamıştım. Selma nasıl benim canımsa Efe'de öyleydi. Bir insanı sevmek için arada bir kan bağı olmasına gerek yoktu .Efe ile benim yüreklerimiz birbirimize bağlıydı. Onun canını yakan her şey benim de canımı yakıyordu.

''İyi misin?''

Ahmet'in endişeli ses tonuyla hafifçe ona doğru döndüm. Gözümden hala yaşlar akarken başımı sallamakla yetindim. İyiydim ben. Ahmet bu cevabımı yeterli görmeyerek beni kendisine doğru çekti ve alnıma sevgi dolu bir öpücük bıraktı.

''Sen harika bir annesin.''

''Gerçekten mi?''

Bu sorum karşısında yakışıklı çehresinde güzel bir gülümseme belirmişti. ''Gerçekten...''

Kendimi toparlamaya çalışarak hafifçe gülümsedim. Ahmet'in uzattığı selpakla yüzümü sildikten sonra törenin geri kalananını izlemeye devam ettim. Yarım saat sonra tören bitmişti. Herkes yavaş yavaş çıkışa yönelirken Efe'de yanımıza gelmişti. Hiçbir şey söylemeden ona sımsıkı sarıldım. Güzel kokusunu içime çektim. ''Bende seni çok seviyorum Efe.''

''Babamı sevdiğinden daha çok değil mi anne?''

Sesinde hafif bir alay vardı. Bu çocuk... Tıpkı Ahmet'in küçük bir kopyasıydı. Aynı alaycılıkla ona gülümseyerek ''Babanı sevdiğimden daha çok evet,'' diye cevapladım ve o an Ahmet'in kulağıma ''Bunu unutma Deniz Hanım,'' diye tehditvari fısıldadığı sözlerikarşısında titrememe engel olamadım.

''Annemi rahat bırak baba.''

Ahmet şakacı bir tavırla ellerini kaldırarak ''Tamam oğlum sakin ol... Bıraktım anneni,'' diyerek benden uzaklaştı ve elini Efe'nin omuzuna koydu. Yüzünde ki gururlu ifade içimi okşuyordu. Oğluyla gurur duyduğu her halinde belliydi. Nasıl duymasındı ki? Efe küçük yaşta annesini kaybetmiş bir çocuktu. Buna rağmen hayatının her anını neşeyle ve başarıyla geçiriyordu. Yenilip, hayata küsmek yerine elindekilerin kıymetini biliyordu. Belki de bu huyu annesinden gelen bir şeydi. Çünkü gerçekten Efe'nin annesi içinde kötülük barındırmayan, elindekilerle yetinmeyi bilen bir kadındı.

''Hadi gidelim,'' diyen Ahmet'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. ''Gidelim,'' diyerek saatlerdir uslu duran kızıma doğru döndüm. Selma'nın aslında sessiz durması bir mucizeydi. Küçük hanımefendi böyle yerlerde genellikle durmaz, hep bir sorun çıkartırdı ama bugün sessiz bir şekilde durmuştu.

Selma'ya doğru döndüğümde sessizliğinin nedenini anlamış oldum. Benim küçük prensesim uyuya kalmıştı. Gülümsememe engel olamayarak onu korkutmadan uyandırdım. Uyku mahmuru gözlerle bana bakıyordu. Sonra gözleri yanımda ki Efe'ye kaydı. Ona gülümseyerek ''Uslu durdum abi bak,'' dedi. Efe de ona gülümsemişti.

''Uyumuşsun da ondan.''

Selma dudaklarını büzerek ''Ama çok sıkıcıydı...'' dedi ve koltuğundan kalkarak abisinin koluna girdi. Onlar yanımızdan uzaklaşırken Ahmet'de bir eliyle belimi sararak onların peşinden yürümeye yönlendirdi beni.

''Bazen çok şanslı bir adam olduğumu düşünüyorum.''

Hafifçe ona doğru döndüm. ''Bazen mi?''

Benim sorum karşısında sert çehresinde ukala bir gülümseme belirmişti. ''Evet, bazen... Ne de olsa Selma gibi bir baş belasına sahip olmak insanı her zaman şanslı hissettirmiyor.''

''Kızından şikayetçi misin?''

''Hayır, ama ileride şikayetçi olacağım.''

Kaşlarımı çatmama engel olamadım. ''O neden?''

''Çünkü bir gün adamın biri gelecek benim prensesimi ellerimin arasından alacak ve ben o zaman şanslı hissetmeyeceğim!''

Kahkaha atmama engel olamadım. Bu adam gerçekten aklımı başımdan alıyordu benim. ''Efe de birgün bir babanın prensesini alıp gelecek ama.''

''Aynı şey değil.''

''Aynı hayatım... Birgün ikisi de hayatlarını kuracaklar.''

''Daha çok küçükler.''

''Sen yaşlanıyor musun?''

Yürümeyi bırakarak bana doğru döndü. ''Ben mi?''

''Evet.''

''Bunu nereden çıkardın?''

''Fazlasıyla duygusallaştın da.''

''Yaşlandığım falan yok bunu da her gece sana ispat ettiğimi düşünüyorum karıcığım,'' diyerek boynuma tutku dolu bir öpücük bırakarak yürümeye devam etti. Yanaklarımda ki yanmaya engel olamamıştım. Haklıydı, yaşlandığı falan yoktu. Hala ilk gün ki gibi beni böyle utandırabilirken nasıl yaşlanabilirdi ki?

-

Merhabalar arkadaşlar. O kadar çok özel bölüm mesajı aldım ki kısa da olsa yazdım bir şeyler. İnşallah beğenirsiniz :) Bir de sormak istediğim bir soru var. Sizce Güzelim kitap olmalı mı? Yorumlarınızı bekliyorum, seviliyorsunuz ♥




Güzelim!(Sevdanın Külleri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin