Baştan söyleyeyim uzun bir özel bölüm değil :) Ama inşallah beğenirsiniz.. Yorumlarınızı beklemedeyim :))
-
Yukarıdan gelen bağrış sesleri üzerine Deniz ve Ahmet neredeyse koşarak merdivenleri çıktılar ve seslerin geldiği, sevgili kızlarının odasına girdiler. Kapıyı açtıklarında gördükleri manzara karşısında ağlasınlar mı, gülsünler mi bir an bilememişlerdi. Üç yaşında ki küçücük, güzel kızlar pembe yatağının üzerine çıkmış ve ellerini beline dayayarak, öfkeli minik gözlerini abisine sabitlemişti. Abisi ise yatağın kenarında aynı öfkeyle ona bakıyordu.
Deniz kendini toparlayarak ''Selma, kızım...'' dedi. Sesini olabildiğince yumuşak tutmaya çalışmıştı. Kızına karşı sabrı artık her geçen gün biraz daha azalıyordu. Küçük kız sanki büyümüşte küçülmüş gibi her gün yaptıkları ile annesini biraz daha şaşırtıyordu. Ve annesi ona sert çıkarsa daha beterini yapıyordu. Deniz bizzat bu durumu yaşayıp onayladığı için kendini sakin olmaya zorlamıştı.
''Yakyaşmayın atayım kendimi.''
Kızlarının bağırarak söylediği bu cümle karşısında biran ifadesiz bir şekilde ona baktılar. Yatağından kendini atması demek en fazla bir beş dakika ağlaması demekti. O kadar yüksek değildi ama küçük hanım bunu umursamayacak kadar sinirliydi şuan. Yoksa kızlarından daha dahiyane bir şey bekliyorlardı.
''Ne oldu kızım?''
Ahmet'in sesi Deniz'in kine oranla biraz daha katı çıkmıştı. Ama bu evde ki herkes Selma'nın bir tek Ahmet'ten çekindiğini çok iyi biliyordu. Dolayısıyla Ahmet'in bazen böyle olması daha iyiydi bütün ev halkı açısından.
Küçük kız babasının sert sesiyle biran kirpiklerini kırpıştırsa da hemen kendini toparlayarak eliyle Efe'yi gösterdi. ''Bana kayışıyor.''
Ahmet afallamış bir şekilde ''Ne yapıyor?'' dedi. Küçük kız yine aynı kararlılıkla ve biraz daha fazla bağırarak ''Kayışıyorrrrrr.'' dedi.
Deniz artık olaya el atması gerektiğini düşünerek Efe'ye doğru çevirdi bakışlarını. ''Ne oluyor oğlum?''
''Anne karışıyor demek istedi.''
''Evet, kayışıyor bana.''
Deniz tıpkı kızı gibi konuşarak ''Ne yaptı da kayıştı abin sana?'' dedi.
Küçük kız minicik pembe dudaklarını öne doğru uzatarak sesli bir nefes verdi ve bıkkın bir ifadeyle ''Bayışla oynayamaymışım ben.''
Genç kadın kızının kurduğu cümleden anladığı kadarıyla bakışlarını oğlunu çevirdi. Efede bir açıklama yapması gerektiğini anlamış olacak ki babası gibi umursamaz bir yüz ifadeyle ''Barışla oynama dedim.''
''Neden?''
''Anne o erkek.''
Deniz artık kızgınlıktan mı yoksa şaşkınlıktan mı bilemez bir halde kaşlarını çatmıştı. ''Ne demek bu?''
Küçük adam sanki bir sırrı açığa çıkaracakmış gibi huzursuzca annesine bakarken, söylemesi gerektiğini anladı. Annesini üzemezdi.
''Babam dedi ki Selma'yı bütün erkeklerden korumam gerekmiş.''
Kadın ağzı açık bir şekilde kocasına döndüğünde onun umursamaz bakışlarıyla karşılaştı.
''Ahmet!''
''Güzelim, oğlumuz kardeşine sahip çıkmış.''
''Babaaaaaaaaaa!''
Selma'nın çığlığı ile birbirlerine bakmayı bırakıp kızlarına doğru döndüler. Küçücük yüzünde gözyaşları inci tanesi gibi parlıyorlardı.
''Baba ben Bayışı seviyoyum. Ayıyma biziii''
Deniz kocasının bu itiraf karşısında kasıldığını fark etti. Bu anın tadını çıkarmak amacıyla araya girmemeye karar verdi. Baba kız sorunlarını kendileri çözmeliydi dimi?
''Sen çözersin hayatım.'' Dedi ve Ahmet'in öfkeli bakışlarına aldırmadan hızlı adımlarla odadan çıktı. Bir yandan da kahkaha atmasına engel olamamıştı. Ahmet Bey'in hakkında gelecek bir kızı olması gerçekten çok hoştu.
Ah, hayat yaşanmaya değer!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzelim!(Sevdanın Külleri)
RomanceGeçmişin sırları her gün biraz daha açığa çıkarak her gün biraz daha ilmik, ilmik kanatarak yaralayacaktı herkesi. Yaşanan hayal kırıkları, geride kalan sevgiler, yaşanamamış bir aşk...En önemlisi de ortada kalan bir çocuk! Nefret ve aşkın arasında...