-2- Küçük

104 8 0
                                    

Multimedia - Duru Yücel


~


~ 1 Ay Sonra ~


Ankara'daki yeni evimize yerleşeli tam 1 ay olmuştu. Mahallemizdeki bir devlet lisesine naklimi yaptırdık. Ekim ayında olmamıza rağmen okula hiç gitmemiştim fakat müdürün yoğun isteği üzerine bugün okula gidecek ve yeni öğretmenlerimle tanışacaktım. Okulun müdürü olan biten her şeyden haberdar olduğundan bana ayrıcalıklı davranıyordu fakat bu isteyeceğim en son şeydi. Ne öğretmenler, ne de sınıftaki inek tipli öğrenciler - ki bu serseri olarak da değiştirilebilir - umrumda değildi. Tüm ilgilerin üzerimde toplanmasından ve toplum arasındaki eşitliğin acıma duygusundan ya da maddi seviyelerden dolayı bozulmasından nefret ederdim. Son yaşadığım olay, bunun tuzu biberi olmuştu. Kalbimi kocaman duvarlarla çevrelemiştim. Artık kimse gerçek Duru'yu görmeyecek, bilmeyecekti.

Sınıfımı bulup içeri girdiğimde tüm yüzlerin bana döndüğünü hissedebiliyordum. Ceketimin kapşonunu kafama geçirdim ve gördüğüm herhangi boş bir sıraya oturarak başımı yasladım. Teneffüs zilinin çalmış olmasına rağmen çoğu kişi sınıftan çıkmamış, test çözüyorlardı. Kesinlikle inek tipliler!

Kafamı sıraya koydum ve gözlerimi yumdum. Şansım varsa yanıma kimse oturmazdı ve ders bitene kadar uyurdum. 

Derken tok ayak seslerini işittiğim biri oturduğum sıranın yanında durdu ve sert denilebilecek bir şekilde sıraya vurdu.

"Kalk sıramdan." Sesi buz gibi ve oldukça kalındı. Ses tınısı içerisinde küçümseyen kırıntılar taşıyordu. Demek ki erkekti. Başımı ağır hareketlerle sıradan kaldırırken yüzümdeki ifadenin değişmemesi için özen gösterdim. Kahverengi saçları ve buğdaydan biraz daha açık teni vardı. Sakallarını yeni kesmiş olmalıydı, zira yüzü pürüzsüz görünüyordu. Alışılmışın dışında grinin büyüleyici tonunu taşıyan gözlerini de ilave edersek yüz hatları çekiciydi. Benden başka insanları büyüleyecek türden.

Aynı küçümser tavırla "Önce ben geldiysem, sıra benimdir." dedim. Ezen gözleriyle beni süzerek küçük ve alaycıl bir kahkaha bıraktı kan kırmızısı dudaklarının arasından.

"Demek kuralları bilmiyorsun, küçük. Yeni olmana şükretmeye başlasan iyi edersin." Bana 'küçük' kelimesiyle hitap etmesini bir kenara bıraktım. Söylediklerinin altında büyük bir tehtidin yattığının farkındaydım fakat umursamadım. Boş gözlerle ona bakarken sinirlendiği, çenesindeki damarlardan birinin seğremesiyle net bir şekilde anlaşılıyordu. Ama o da tıpkı benim gibi duygularını yüzüne yansıtmamaya çalışıyordu.

Yanımdan geçerken bana buz gibi soğuk ve bir o kadar da ölümcül olan bakışlarından attı. Ukala bir tip olsa da görünüşü gerçekten sıradışıydı. Gözleri gerçekten güzeldi.

O arkalarda bir sıraya otururken ben hiç bir şey olmamış gibi biraz önceki pozisyonda tahta sıraya kafamı koydum ve uğultuların arasından kendimi uykunun karanlık kollarına bırakmaya çalıştım. Fazla çabalamama gerek kalmadan uyuduğumu hatırlıyorum.


Dürtülerek uyandırıldığımda sanki gözlerimi kapatmamla açmam bir olmuş gibi hissediyordum. Başımı yine ağır hareketlerle kaldırdığımda dersin çoktan başlamış olduğunu fark ettim. Yanımda oturan kıza ölümcül bakışlar savururken tahtanın karşısında padişah edasıyla duran hoca seslendi.

"Sen yeni öğrencisin galiba." Cevap vermeden başımı hafifçe sallamakla yetindim. 

"İsmini bize lütfeder misin uyuyan güzel?" Sınıftan kıkırtılar yükseldi. Yanımdaki kız kulağıma eğilerek "Ne kadar erken cevap verirsen, o kadar çabuk kurtulursun." diye fısıldadı.

Kötü ŞansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin