44 : Öpücük

35.7K 1.5K 318
                                    

Sevgili okurcanlar , bir önceki bölüm ilginiz ve yorumlarının beni musmutlu etti. Finalde size bir kere daha soracağım o zaman son kararı vermiş olacağız. Umarım bölümü beğenirsiniz. Aynı zamanda soru cevapları en kısa zamanda yayınlamaya çalışacağım. 

Multideki ise , sevgili Poyraz'ımız. 

İyi okumalar delikanlı kızlar !

İpek

Gözlerimi açmaya çalıştıkça daha çok yoruluyor , kendimi yatağa bağlamak istiyordum. Bir süre sonra gözlerimi araladım. Yavaşça yatağımdan doğruldum. Kızların yataklarında baktığımda boş olduklarını görmemle , kaşlarımı çattım. Kahvaltı saati geciktirmiş olsam bile Nil beni mutlaka eziyet ederek uyandırırdı ? Bu işte bir şeyler vardı. yavaşça yatağımdan indim. O sırada dolapların kapaklarını açık gördüm. İstemsiz bir adım attım ve dolapların bomboş olduğu gördüm.

Kızların kıyafetleri yoktu !

Benim ve Asya'nın kıyafetlerinin olduğu dolaba baktım. benim kıyafetlerim vardı , ancak Asya'nın kıyafetleri yoktu. dolabı yavaşça kapatırken aklıma gelen düşünceyle sinirle soludum.

Beni asla bırakıp , gidemezlerdi !

Asla !

Böyle bir düşünce dahi geçemezdi aklımdan. Biz , hep birlikte olacaktık. Anca beraber , kanca beraberdi bizim sözümüz. Saçlarımı sinirle çekiştirdikten sonra terliklerimi dahi giymeden çıplak ayaklarımla odadan çıktım. Yanında geçtiğim odalara bakıyor , ardından merdivenlere yöneliyordum. Hızlıca merdivenlerden indikten sonra karşıma çıkan şahısla durdum.

Asya'nın babasının burada ne işi vardı?

"Asya?"dedim soru sorarcasına.

Cevap , Ali bey'den değil de yurt kapısının orada elinde bavulla dikilen Asya'dan gelmişti.

"Ailemi bulduğuma göre gidebilirim."

"Sen-"dedikten sonra kafamı ellerimin arasına aldım.

Hayır ! Gidemezdi ! kafamı tekrar kaldırdığımda ne Ali bey vardı ne de Asya.

Sessizlik o kadar rahatsız ediciydi ki bir an dondum. Hızlıca yurdun kapısına yöneldim. Dışarıda lapa lapa yağmakta olan karı umursamadan çıktım. Yurdun boş bahçesine bakakaldım , gitmiş miydi yani Asya ?

Omuzlarım çöktüğü sırada bahçe kapısının önünde bavulla bekleyen birini fark ettim. Dikkatlice baktığımda onun Nil olduğunu gördüm. Koşarak yanına gittim ve koluna dokundum.

"Nil!"

Sarı saçlarını , kırmızı bir şapkayla içine sokmuştu. Açık mavi gözleri solmuş ve , "Ben gidiyorum."demişti sadece.

Beynimde yankılanan cümleyle umutlarım yerle bir olmuştu. Kendimi kaybetmişçesine Nil'e bakakalmıştım. Konuşmak istiyor , yapamıyordum. Ağzımı bıçak açmıyordu kısacası...

Neden konuşamıyordum ben ?

Gitme demek istiyordum. Ama ağzını açtığımda kelimeler çıkmıyordu. Sesim yok olmuş , Nil'in gidişini izlemiştim sadece.

Yurdun kapısından öylece çıkmış , bende iki büklüm çökmüştüm yere.

Neden gitmişlerdi ?

Neden !

Gözlerimi sımsıkı kapattım , ellerimle yüzümü kapattığımda ağladığımı hissettim. Ben ağlıyordum. Uzun zamandır , ağlamıyordum. Söz vermiştik zaten. ama , onlar gitmişti.

Delikanlı Kız * GeçmişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin