XXVIII ♕ Gölgeler Taşları

3.1K 253 184
                                    

(Medyada Nico ve Ellie Goulding'den Outside.)

Zaten zıplayarak yataktan kalkıp sesli bir şekilde bağırdığımda ortada bir sorun olduğunu anlamam çok zor olmadı.

Kocaman bir nefes alıp kırpıştırıp durduğum gözlerle etrafımı süzüp nerede olduğumu algılamaya çalıştım. Söylemesi zordu çünkü daha önce burada bulunmadığıma yüzde yüz emindim. Mekan algıma güvenim diğerlerine oranla daha fazla fazlaydı.

Hoş bir odaydı. Lüks değildi, fakat çok güzeldi. Renkli renkli çiçekler bulunan duvar kağıtları kocaman pencerelerden süzülen güneş ışığı ile aydınlanıyordu. Çok aşina olduğum pilot ceketinin turkuaz koltuğun yanında asılı olduğunu gördüğümde aklıma tüm endişelerim ile Nico doldu.

Algılarım şiddetli bir sel misali yerine dolduğunda soluğum ister istemez hızlandı. Benim gece uyurken dağıttığım tek kişilik beyazlı yataktan başımın dönmesine aldırmadan tavşan misali zıpladım ve çevreme bakındım.

Onun hemen ayağımın dibinde, kendine yapmış olduğunu sandığım yer yatağında mışıl mışıl uyuduğunu gördüğümde rahatlamak benim için zor olmadı.

İyice kırışan yatağıma tekrar, ama bu sefer yavaş ve sessizce, oturup uzun saçları tüm yüzüne dağılan Nico'ya baktım. Bunu yapmak istemiyordum aslında ama elimde de değildi.

Onu böyle filmlerdeki gibi uyurken izleyerek kendimi daha fazla bu bataklığa -üzgün değilim Afrodit- düşürmek kesinlikle istediğim bir şey değildi, ama kendimi durduramıyordum.

O çok... O çok. O çoktu işte.

O çok tatlıydı. O çok yakışıklıydı. O çok güçlüydü. O çok masumdu. O çok şey yaşamıştı. O çok tapılasıydı. O çok fazla istediğim biriydi.

Lanetler okudum ve gözümü ovuşturdum.

Onun benim olmasını, bana ait olmasını, ben de onun olmayı çok fazla istiyordum. İstiyordum. Ve tüm düşünceleri bir şekilde fesat olan ben, onu gerçekten çok masumca istiyordum.

Derin bir nefesi ciğerlerimi rahatlatarak havaya verdim ve yüzüm tavana bakacak biçimde başımı yatağa koydum.

Saçmalıyordum.

Hangi masaldaki Cadı, sevdiğine kavuşup mutlu olmuştu ki? Onları Cadı yapan da çoktan mutsuzluğu kabullenmeleri değil miydi? Ben de mi böyleydim? Mutlu sonlara olan inancım en fazla nereye kadar sürerdi? Bizi terketmeyen umut bana ne kadar süre tahammül edebilirdi?

Boynumda takılı durup şu an başımın yanına düşmüş olan taşın etrafındaki gölgeler sıklaşıp benim dikkatimi çekince kaşlarımı çattım ve başımı o yana çevirip kolumla destek alarak hafif kalkıp taşı çevirerek inceledim.

O Nico'nun boynunda asılı değil miydi? Neden şimdi bende duruyordu ki?

Gece ben uyurken, Nico takmış olmalıydı en büyük ihtimalle. Sanırım bu taşı sırayla takmaya karar vermişti. Bana sormadan.

Rahatsız edici olsa bile, başına buyruk olmasını bile seviyordum.

Taş artık tamamen gölge gibi olduğunda hızla boynumdan çıkarıp Nico'yu uyandırmak için hızla kalkıp yere oturdum ve yer yatağına baktım.

Ay, hayır.

Onun o yakışıklı görüntüsünün su altında görünen bir yansıma gibi dalgalandığını ve saydamlaştığını görünce, verdiğim tepki buydu.

"Şimdi olmaz. Nasıl yardım edebileceğimi hiç bilmiyorum, nasıl iyileştireceğimi çözemedim. Nico, lütfen... Zaten taş da..."

Taş.

𝖼𝖺𝖽ı 𝗏𝖾 𝗀ö𝗅𝗀𝖾𝗅𝖾𝗋 𝗍𝖺şı ──  nico di Angelo ♢ pjoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin