•2.Bölüm •

388 39 13
                                    

"Senin yüzünden." suçlayıcı bakışlarını benden ayırmazken, beni yerle bir edecek derecede tiksiniyormuş gibiydi yüz ifadesi.Tekrar tısladı dudaklarının arasından.

"Hayır değil,bunu ben istemedim." İstememiştim, kim isterdi ki?

"Hayır, sonuna kadar hakediyorsun. Mutsuzluğu hakediyorsun. O klinikte çürüyüp gideceksin." bu sefer işaret parmağını tehditkarca üzerime doğrulttu.

"Ben bir şey yapmadım!" avazım çıktığı kadar bağırdım.

"Çok şey yaptın Azra, yalnızlık senin lanetin ve sen bunu hakediyorsun."

"Böyle olsun istememiştim." var gücümle çığlık attım. Bir kez daha.

Gözlerimi araladığımda az önce olduğum karanlık yüzeyden eser olmadığını farkettim, karanlık vardı, fakat ahşap kenarlı pencerinin önünü kapatan kırmızı, kırışmış perdenin bıraktığı aralıktan,içeriye ay ışığı yansıyordu. Nefes alış-verişimi düzenlediğimde emin olmak için bulunduğum ortamı süzdüm. Yatağımdaydım işte, yataktan hafifçe doğrulup,her şey gibi yıpranmış olan abajuru açarken, gelen ışık görüş açımı aydınlatmıştı. Kırmızı duvarları, krem rengi parkeleri,koca bir aynası ve küçük bir şifoniyer barındıran, geniş ama içi bomboş olan odadaydım işte. 'Benim odam. Burası artık benim evim' diye geçirdim içimden. Elimi kalbime götürüp, kalp atış hızımı yokladım. Hala göğüs kafesimden fırlayacak gibi atıyordu. Derin bir nefes gördüğümde, demirden olan yatak başına yaslandım. Kabus görmüştüm. Kulağa garip geliyordu ama gördüğüm şeyleri salisesi salisesine hatırlıyordum. Abim vardı,her yer karanlıktı, etrafta olan tek renkli şey, onun beyaz pantalon ve gömleği, benimse bembeyaz,uzun,askılı elbisemden oluşuyordu. Ha, küçük bir ışık haznesi görmüştüm, ardındada paramparça bir araba.Muhtemelen babamla kaza yaptıkları yerdi. Birazda kan vardı,ellerimizde kan vardı. Çok kan vardı. Sıkıntıyla nefesimi tekrar dışarı vererek, gözlerimi avuşturdum. Oda zaten rutubet kokuyordu, üstüne gelen anıların ve acıların kokusu bu odada boğuluyor gibi hissetmeme sebep oluyordu. Nefes alamıyor gibiydim, bu odadan çıkmam şarttı. Bunun yasak olduğunu biliyordum ama kimseye farkettirmeden en azından bu odadan dışarı çıkabilirdim, tamam, bunu yapabilirdim.Belki.

Yataktan,yaylarını gıcırdatmamaya fazlasıyla itina göstererek kalkarken,ayağıma beyaz,hastenelerde kullanılan terklerden geçirdim. Bize giymemiz için bunları vermişlerdi. Parmak uçlarımda yürürken,kapıya yöneldim. Klinik, ahşap kapılardan oluşuyordu. Ahşap ve dayanıklı kapılardan, muhtemelen dışarı kaçış olmaması içindi. Buz rengi kapı kulpunu yavaşça açarken, ses çıkmaması için sarfettiğim çabayı bir ben biliyordum.

Sonunda odadan çıkmayı başardığımda, aynı yavaşlıkla kapıyı kapatırken, ses çıkarmamayı başardığım için, derin bir nefes vererek pürüzlü duvara yaslandım. Etrafımı son kez yoklarken, yaslandığım duvardan doğruldum. Nereye gittiğimi bilmiyordum, ama hava almaya ihtiyacım vardı. Adımlarımı sıklaştırdım. Sakin kafayla ilk kez burayı inceleme fırsatını elde etmiştim. Etraf karanlıktı fakat görüş açım netti. Gece görüşümün iyi olduğuna bir kez daha şükür ettim. Burada buna kesinlikle daha fazla ihtiyacım olacaktı. Duvarlar, pürüzlü ve yıpranmış olmasına rağmen, kırmızı renk oluşu buraya daha ürkütücü bir hava katıyordu. Zeminler griydi, dar fakat oldukça uzun bir koridoru, koridorda birkaç tane kırmızı,tekli koltuğu vardı. Nihal Hanım'ın bizi gezdirdiği zamanı hatırladım, lavabo harici her yer aynıydı. Lavabolarda zaten oldukça hor kullanılmıştı. Musluklar kapanmıyordu, beş bölmeden oluşuyordu ama beyaz kapılarının uçları kırılmıştı. Aynları çatlak ve parmak izi doluydu. Tavandan zemine kadar her yer beyazdı, duvarların neden bu kadar kiri gösterdiğini bu yüzden anlamak zor sayılmazdı. Bir kere daha yüzümü buruşturdum, burası kesinlikle berbat bir yerdi.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin