SÜPRİZ LUNAPARK

264 38 45
                                    

● Bu bölüm Ceylin ve yeni tanıştığımız Zeynep'e ithafendir.Bu arada @MelisBozdemir'in hikayesini okumanızı tavsiye ederim -şu sıralar yb yayınlayamasa da- ●

Akşama doğru Ayça abla kulaklarımızın zarını patlatan megafonla :

- Herkes 15 dk ya hazırlanıp gelsin Lunapark' a gidiyoruz!

demesiyle herkes nedense en sevdiği kiyafetini giydi ve 15 dk içinde toplandık...

Bizi en başta kampa götürmek için evden alan servislere bindik ve Lunapark ' ın yolunu tuttuk. Evet hatırladım bugun ne olursa olsun Can'la konuşacaktım. Ama konuşmayı daha sakin bir yerde yapacağımı planlamıştım nerden bilebilirdim ki "Lunapark" a geleceğimizi !¿

*****
Lunapark ' a geldiğimizde herkes istediği oyuncağa doğru koşturmaya başladı. Kimi KORKU TÜNELİ , kimi ÇARPIŞAN OTOLAR kimi ise DÖNME DOLAP 'a doğru yönelmişti.
Biz Dönme Dolap'a kavuşanlardandık doğrusu :))

Bu şey çok güzel etrafı kuş bakışı görebiliyorsun. Yüksekteyken içini biraz adrenalin ve korku sarsa da keyifli birkaç tur dönüyorsun...
Tamam tamam biraz fazla abarttım. Bu anlattıklarımı tabiki siz de biliyorsunuz ama benimkisi de heyecan işte :D

Herneyse bindik dönüp duruyoruz derken en yukarda ben, Rüzgar , Rüya Cenk, Can ve Deniz aynı yerde en yukarda kaldık... Bir anda dönme dolap DURDU.
Aslında korktum diyebilirim çünkü en üstesiniz , şehir ayaklarınızın altında ve siz aşağı inemiyorsunuz...

Bir de ben ıı şey Can'la konuşacaktım. Hayır hayır şuan konuşamam tabiki.

Yukarda dönme dolabın arızasının giderilmesini beklerken soğuk bir ten hissettim elimin üzerinde. Evet evet bu Rüzgar'ın eliydi. Elimi tutmuştuu...
Ve bunu Can da görmüş ama bir şey yapmadan öylece bakıyordu.

Özellikle de kızların merak dolu ve samimi bakışlarından sonra elimi çektim en azından bir süreliğine. Çocuğun önünde de bu davranışı sürdüremezdim - Çocuk dediğimde Can-

Herneyse biraz bekledik ve hiç konuşmadık sonra dönme dolap aniden çalıştı ve dönmeye devam ettik.

Aradan 10 dk geçti ve sırayla dönme dolabı boşalttık. Korku tüneline bilet aldık. Ama siz deyin 40 ben diyim 70 kişi vardı önümüzde. Korku tüneli hep vazgeçilmezlerimden olmuştur, nedense seviyorum böyle korkuyla ilgili olanları...

*****
Yaklaşık yarım saat sonra sıra bize geldi. Öne üç kişi arkaya üç kişi olarak oturduk.
Yanımda Rüya ve Cenk vardı. Arkamda ise Deniz, Can ve Rüzgar. Girdiğimiz sıraya göre oturtmuşlardı bizi yani kendimiz seçmemiştik.
Çalıştı ve yukarı doğru ilerlemeye başladık. Tabiki bildiğiniz üzere içerisi çok ama çook karanlık. İskeletler mi desem , Uçan yarasalar mı yoksa bir anda dirilen ölüler mi..

Kimsenin suratını o karanlıkta göremesem de herkesin beti benzi atmıştır diye tahmin ediyorum. Özellikle de Rüya'nın çünkü korkudan yanındaki Cenk' e sarıldığını hayal mayel gördüm :))

Bu korku tüneli bizim İzmirdekilere açıkçası benzemiyordu. Fuardakiler hiç korkunç değil. Giriyorsun, çıkıyorsun hiç ekşın yok. Ama burası bir farklı...

En sonunda aydınlığa çıktık ve temiz bir "OHH" çektik.

Şimdi de son olarak sıra " ÇARPIŞAN OTOLAR " daydı. İki kişilik olduğu için ben Rüya ile , Rüzgar; Cenk ile ve geriye iki kişi kaldığı için de Deniz'le Can bir otoyu paylaştılar.
*****
Kemerlerimizi taktık ve işte hazırdık. O zil sesine benzer şey çaldı ve otolar hareket etmeye başladı. Rüya'nın büyük ısrarlarına karşı direksiyona kendisi geçti. Ama olsun ben yerimde memnunum :))

Bilirsiniz amaç çarpmak ya da çarpılmaktan kurtulmak...

Herkes birbirine çarpıyordu. Ama biz kurtarıyorduk kendimizi Rüya'yla. Ee tabi benim yardımlarım sayesinde. Onun fikirleriyle hareket etmeye devam etseydik; az önce olduğu gibi çocuklu bir kadına çarpacaktık. Neyseki direksiyonu sağa kırıp ani bir manevra yaptılar.

Sürenin dolmasına az bir süre kala tam benim olduğum taraftan ağır bir darbe yedik. Direksiyon tarafında olmadığım için sağa oturmuştum ve sağdan bir darbe yemiştik. Aa kolum çok acıyordu. Çarpmanın etkisiyle gözümü kısmışım ki gözümü açtığımda direksiyonunda yüzünden çok üzüldüğü ve şaşırdığı belli olan Rüzgar'ın olduğu otoyu gördüm. Bir şey diyemeden tekrar zil sesi çaldı ve gaz kesildi. Herkes otolardan inmeye başladı.

Rüya inmeme yardımcı oluyordu. Önce kendisinin daha sonra benim kemerimi açtı ve ardından sol kolumdan tutup beni kaldırdı.
Rüzgar hemen yanıma gelip:

- Çok Üzgünüm Miray çook ama çook direksiyona hakim olamadım bi anda sizin olduğunuz yere döndük ve gerisini biliyorsun işte :(((

- Anlıyorum seni Rüzgar kendini suçlamana gerek yok tamam şuan canım yanıyor ve çok konuşmak istemiyorum.
diyebildim sadece. Kolum gerçekten de acıyordu. Galiba zedelendi, çatlamış bile olabilir.

Rüya;

- Miray bak bende göremedim. Benim hatamdı. En azından direksiyonu sola kırsaydım kurtulabilirdik. Ya da en baştan başa sen geçmeliydin.

Önemli değil dermişcesine kafamı hafif gülümsemeye çalışarak salladım ve servise doğru yürüdük.

Şimdilik Deniz kafasındaki bandanayı koluma sardı ve çok kıpırdatmamamı söyledi.

Herkes servise döndüğünde Tom amca beni farketmiş olacakki bana dönüp :

- Koluna noldu fıstık?
dedi.

" Ufak bir kaza olduğunu ve çok önemli olmadığını söyledim."
Genede kampa dönünce koluma bakacağını ve gerekli tedbirleri alacağını söyleyince herkes rahatladı.

15 - 20 dk içinde kampa döndük ve kızlar beni Tom amcanın çadırının olduğu yere götürdüler.

Üzgün olduğu yüzünün her halinden belli olan Rüzgar bir an olsun bile yanımdan ayrılmıyordu. Tom amca beni Miray ile yanlız bırakın dediğinde ancak herkes uzaklaştı. Ve Tom amca kolumu sarmaya başladı...

Evet evet hala Can'la konuşamamıştım !

Kaç gündür bu bölümü taslakta bekletiyordum. Çünkü bir türlü devamını getiremedim. Okuyunca lütfen vote vermeyi unutmayın. Vote arttıkça yb gelsin olarak algılıyorum. İyi okumalar canım okurlarım :))

✌GENÇLİK KAMPI✌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin