1.BÖLÜM *

168 36 26
                                    

*10.07.2013*

''Mastırını genel evde yapmış bir fahişe ha!? Annesiz büyümenin dezavantajları güzelim .''

Yeşil gözleri gözlerimle düelloya girmişcesine sert ve soğuk bakıyordu . Gözlerinde olan duyguysa nefretti . Saf katıksız nefret...

Gözlerimde biriken yaşları saklamak için başımı eğdim ve güçlü kız rolüne bürünerek sahte bir kahkaha attım . Hadi ama cidden alt kalacağımı düşünmüyordu her halde . Aklımda kurduğum cümleyi söylemek için sakin ve sinir bozucu bir hava katarak dudağımın kenarını kıvırdım . Ayyaşlar gibi yavaş ama kendinden emin adımlarla yanına gittim . O da dudağının sol tarafını kıvırmış bana kibirlice 10 cm yukarıdan bakıyordu . Sağ elimi sağ omzuna koydum ve yüzündeki o ifadenin ve kibirli halinin yerini şaşkınlık ve sinirli hale gelmesini sağlayacak şeyleri söyleyip keyifle izledim .

''Babanın anneni , annen ve babanın ciciş yatağında bastığı halinin mastırını yapan ben değilim Eymen . Bizzat seni doğuran ve büyüten o kadın .''

Yüzündeki ifade acı çekiyormuş gibi olsa da acımadım . Annesiz büyümüş olmam beni kötü yola düşürmezdi . Son kalan gücümle derin bir nefes aldım .

''Canımı yakarsan canını kat be kat yakarım . Hadi Eyvallah .''

Arkamda dağılmış , sinirli , üzgün olan Eymen'i umursamadan kendime olan öz güvenimle sırıtarak çıktım o lanet depodan . Ve çıktığım an öz güvenim sona ermiş ve uzun zamandır tuttuğum göz yaşlarım yer çekimine yenilmişti. Gideceğim yer ise belliydi . Kendime gelebileceğim tek yer...

**********

08.02.2016 - Günümüz

Korku filmlerindeki hava hakim şuan gökyüzüne ; kasvetli , sis bulutları gökyüzünü siyah bulutlarla kaplamış bütün ferah havayı yutmuştu sanki. Gök gürüldüyor , şimşekler çakıyordu . Yaklaşık yarım saattir yatağımın çaprazındaki koltuğumda kitap okumaya devam ediyordum . Gerçekten iyi yazılmış bir kitap sizi kendine tutsak edebiliyor . Hayaller kurup başrol yerinde kendinizi hayal ediyorsunuz . Ben Hazel Grace , Nora Grey belki de Kayla Askaya ... Ben bu kitabın tutsağıyım ben Hazel Grace'dim...

Birçok okur için şok biten sona sahip bu kitabı bitirmiş olmama rağmen okuyacak bir şeyler bulamayınca başvurduğum adresti John Green. Hazel Grace'in durumu Augustus Waters'a göre daha kötüyken sonunda sürpriz olup Augustus'un ölmesi , Peter Van Houten'in cenaze törenine gelmesi gibi olaylarla kendini mükemmel kılıyordu bu roman. Kitabın sonlarına yaklaşırken ani bir gök gürüldemesi ve beraberinde giden elektrikle beraber kitabımı kapatıp fiskosun üzerine bıraktım . Kitabı bitirememenin verdiği hayal kırıklığı ve karanlığında korkusuyla pencereye doğru yavaş adımlar attım . Pencerenin yanına geldiğimde perdeyi açarak içeriye biraz ışık gelmesini umdum ve her zaman ki gibi umduğumun tam tersi olarak sokakta ölüm sessizliğiyle ne bir ses ne bir ışık vardı . Evde mumun olmadığından ki zaten olsa da bu karanlıkta bulamayacağımdan yapılabilecek en iyi şey uyumak olduğu için yavaş ve temkinli adımlarla yatağıma doğru yürürken ayağıma değen ve bastığımda hışırtı çıkaran kağıdı çalışma masamdan düşmüştür diye düşünerek kenara ittim . Yaşadığım sokakta bulunan ev sayısı bir elin parmak sayısını geçmezdi . Kuytu köşede kalmış bir sokaktı burası ; Eflatun sokağı... Az insan çok huzur felsefesi umudu ile buraya taşınmıştım ama her umut ettiğimde olduğu gibi burada da şaşırmamıştım . Mahallede ne kadar az ev varsa tersine o kadar çok çocuk vardı . 2 adım sonra mutlu son . Yatağımın üzerindeki nevresimi hızlı hareketlerle katlayıp pufumun üzerine koydum ve buz gibi yatağıma girip yorganı başıma kadar çektim . Isınmak için cenin pozisyonu alıp ellerimi bacaklarımın arasına koydum . Ellerini bacaklarının arasına koyarak uyumak uğursuzluk getirir ve kısmeti kapatırmış . Olmayan kısmetimi kapatmak mı ? Ha ha..

Sabah 06.13'ü gösteren dijital saatim ve sabah saatlerinin verdiği o esintiyle uyandım Cumartesi'ye. Dün gece saatlerinde giden elektrik sayesinde erken uyumuş ve uykumu gayet iyi almıştım. Yatağımdan esneyerek kalkıp dağınık -çok dağınık- odamın içinde ayaklarımı sürüyerek banyoya yürüdüm. Aynadaki yansımam da bazı değişiklikler vardı . Mor halkalı gözlerim ve şişmiş bir yüz yerine gayet normal göz altları ve yüze sahiptim . Musluğun soğuk tarafını açıp avucumu su doldurdum ve reklamlardaki gibi yüzüme çarptım . Aynı reklamdaki gibi havalı mı oldu bilmem ama her taraf su oldu gerçeği de vardı . Ah reklamların canı cehenneme . Kirli sepetinden herhangi bir tişörtle etrafı kuruladım ve havluyla yüzümü kurulayıp odama geçtim .

Yerdeki kirli kıyafetlerimi toplayıp kirli sepetine attıktan sonra yatağımı topladım . Yatağımı topladığım sırada gözüme ilişen zarf dikkatimi o yöne çekmişti . Çalışma masamın altında bir kenarı buruşmuş siyah küçük bir zarf vardı . Dün gece elektrikler gittiği sırada ayağıma gelen kağıt parçası aklıma geldi . Ayağımla ittiğim sırada oluşan buruşukluk olmalı diye düşünerek zarfı elime aldım . Yatağımın çaprazında rengarenk kumaşlarla kaplı basketbol topu şeklindeki koltuğuma oturdum ve zarfı açtım . Açmamla nefesimin kesilmesi eş zamanlı oldu . Büyük harflerle yazılan yazı ve sonunda olan harf bana ne kadar Pretty Little Liars'ı hatırlatsa da ellerimin titremesi ve göz pınarlarım da biriken yaşlara engel olamadım .

'ZEYNEP ÜSTÜNER ANNENİN ÖLÜMÜ MÜ DAHA ACI OLUR YOKSA BABANIN MI ? AH PARDON SENİN ANNEN ZATEN YOKTU DEĞİL Mİ ? SELAM ZEY , OYUN BAŞLASIN!! -E'

EFLATUN #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin