''Ders bitmiştir.'' dedi hoca. Bunu demesiyle hemen eşyalarımı topladım ve çantama yerleştirdim.
Hemen yurda gidip birkaç saat dinlenmek istiyordum. Bir aydan fazla İstanbul'daydım. Üniversiteye başlayalı bir hafta olmuştu ve ben bu bir haftadır ayakta uyuyorum sayılır. Her gün neredeyse üç veya dört saat uyuyordum ve üniversiteye başlayalı neredeyse hiç uyumadım. Zaten doğru düzgün yemek yiyemiyordum. Hep ayak üstü bir şeyler atıştırıyordum. Buraya geldiğimden beri zaten yemek yiyecek iştahım da kalmamıştı.
Üniversiteden çıkmak için çok hızlı yürüyordum. Önümü neredeyse hiç görmüyordum. Bir adım daha atmıştım ki birden bir araba bana çarpmamak için ani bir fren yaptı. Arabanın kapısı açıldı ve içinden genç bir adam çıktı. Hemen yanıma gelip kolumu sıkıca tuttu. Boyu benden uzun olduğu için yüzünü görmek için kafamı kaldırdım.
''Senin derdin ne? Ha?'' dedi genç adam. Yüzünü pek fazla göremiyordum çünkü görüş alanım bulanıklaşmaya başladı.
''Cevap versene?'' diyerek bir yandan kolumu sıkıyor bir yandan da yüzüme bağırıyordu.
''Ben ... Özü ...'' cümlemi tamamlayamadan gözlerim karardı. Gözleri kapanmadan önce hatırladığım son şey beni tutan kollar ve bir çift mavi gözdü.
***************
Gözlerimi açtığımda önce beyaz bir tavan gördüm. Sonra etrafıma bakındığımda bir hastane odasında olduğumu anladım. Ben hastanelerden nefret ederim. Özellikle ilaçlardan midem bulanır. Kolumdaki serumu gördüğüm zaman onu çıkarmaya çalıştım. Odanın kapısı açıldı ve içeriye bir hemşire geldi.
''Hey! Ne yapıyorsun? Serumla uğraşmayı bırak.'' diyerek beni uyarmaya başladı.
''Beni kim engelleyecek? Sen mi?'' diye cevap verdim. Buradan çıkıp gitmek istiyordum.
Hemşire hemen odadan çıktı. Galiba doktoru çağıracaktı. Zaten serumu da bir türlü çıkaramıyordum. Ne zaman çıkarmaya çalışsam güçsüz olduğum için tam tutup çıkaramıyordum. En sonunda çıkaramayacağımı anladığımda pes ettim. Koluma baktığım zaman uğraşmaktan hep kan olduğunu gördüm.
Kapı açıldı. İçeri bir doktor ve o hemşire girdi. Tahmin ettiğim gibi doktoru çağırmaya gitmişti. Doktor önce koluma ve sonra bana baktı.
''Geçmiş olsun. Galiba buradan bir an önce gitmek istiyorsunuz? '' dedi. 'Hadi ya, nereden anladın?' dememek için kendimi zor tuttum. Onun yerine
''Ben ne kadar zamandır buradayım?'' diye sordum.
''Yaklaşık iki gündür uyuyorsunuz.'' dediğinde hemen yattığım yerden doğruldum. Bu hareketi ani bir şekilde yaptığım için kısa süreli baş dönmesi yaşadım.
''Benim hemen gitmem lazım.'' derken serumu çıkarmaya çalışıyordum. Doktor hemen yanıma geldi.
''Daha yeni uyandınız ve vücudunuzun biraz daha dinlenmesi gerek.'' demeden önce yanıma geldi ve serumu çıkarmamı engellemek için elimi tuttu.
''Hemen şu serumu çıkar.'' dedim dişlerimin arasından.
''Hayır. Sizin biraz daha dinlenmeniz lazım. Uzun süredir uykusuzsunuz ve dengeli beslenmediğiniz için kan şekeriniz düşmüş. O yüzden size bir kaç test yapmamız lazım. Eğer iyiyseniz bir kaç saate çıkarsınız zaten. '' dediği zaman pes ettim ve yerime geri uzandım.
''Güzel.'' dedi ve hemen hemşireye döndü.
''Tahlil için önce kan alın ve sonra serumu yeniden takın.'' dedi ve odadan çıktı. Hemşire hemen yanıma geldi ve serumu çıkardı. Çıkarması çok zor olmadı ama ben fazla uğraştığım için biraz canım acımıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lacivert Gözlü
Romanzi rosa / ChickLitArtık her şeyin üstesinden gelmesi lazım. 22 yaşında olan Deniz her şeyi geride bırakıp yeni bir hayata başlamak istemektedir. Peki yeni hayatına ayak uydurabilecek mi? Dik başlılığı yüzünden başına çok şey gelmiştir. 'Yapmadan pişman olacağı...