BEN AŞIK DEĞİLİM

107 8 5
                                    

Sabah ezanıyla uyandım birden. İlk defa böyle uyanıyorum. İlk defa bu kadar erken uyanıyorum ben. Küçükken korktuğum zaman annemle babamın arasında yatardım. Orda kendimi çok güvende hissederdim ben. Babamı, sanki annemle bana karşı olan bütün kötülükleri kolayca defedebilecek güçte olan bir süper kahraman gibi düşünürdüm. İşte o zamanlardan birinde, sanırım 4 yaşlarındaydım. Yanlış hatırlamıyorsam yine ezan okunuyordu. Evet şimdi yanıldığımı farkettim, sabah ezanıyla uyanışımın ikincisiydi bugün. Annemin bir şey söyleyip yatakta doğrulduğunu hatırlıyorum. Sanırım besmele çekmişti. Doğrulmasının sebebiyse galiba ezan okunmasıydı. Ezan okunurken sağ eli sürekli kalbinin üzerinde duruyordu annemin. Bir şeyler okuyordu. Ezana olan saygı ve sevgisinden olsa gerek uykusunu bölüp yataktan doğrulması. Ben anlam verememiştim o zamanlar bu duruma. Zaten uykulu uykulu bakıyordum anneme ve onu öyle gördükten on saniye sonra falan uyumuştum.

İşte aklıma geldi bunlar ve ben de ezan okunduğu için, annemi örnek alarak doğruldum yatağımdan. Pencereden dışarı baktığımda yaşlı bir amcanın ufak bir çocuğu elinden tutarak hızlı adımlarla yürüdüğünü gördüm. Sanırım camiye gidiyorlardı. Etraf çok sessizdi ve hava çok güzeldi. Son bahar olduğu için hafiften insanı titreten bir rüzgar da esmiyor değildi. Yaşlı amcayla küçük çocuğu sokağın bitişine kadar izledim. "Neden acaba bu kadar önemli bu namaz?" diye geçirdim içimden. Koşuyordu yaşlı adam yetişebilmek için.

Ezan bittiğinde uyumak için tekrar kafamı yastığa koyduğum anda salonun ışığı yandı. Annem, namaza kalkmış olmalı. Neyse, kolay gelsin annecim sana...

Annem uyandırmak için odama girdiğinde beni ayakta, üniformalarımı giymiş olarak görünce çok şaşırdı.

"Hayırlı sabahlar oğlum"

"Günaydın annecim..."

"Hayırdır oğlum erkencisin?" dedi yüzünce memnuniyet bildiren bir gülümsemeyle.

"Sabah ezanından sonra pek uyku tutmadı anne"

"Sen, ezanda mı uyandın?"

Bu soruyu sorarken yüzündeki şaşkınlık ifadesini görebiliyordum.

"Evet annecim," diyerek yanıtladım şaşkınlığını.

"Hımmm, iyi iyi..."

"Anne, kahvaltım hazır mı bakalım?" diyerek konuyu değiştirdim.

"Hazır efendim hazır, sizin midenize inmeyi bekliyor" dedi annem.

"Hemen geliyorum.."

Güzel bir kahvaltıdan sonra okula gitmek için son bir kez daha kitaplarımı kontrol ettim. O muhteşem yazının olduğu defterimi almamaya karar verdim. Odamın en özel, en gizli yerine sakladım onu...

"Günaydın Artis Kara" Fatih'in bana böyle seslenmesi hoşuma gitti.

"Günaydın ana kuzusu"

"Naber, nasılsın bugün?"

"İyi işte aynı, gördüğün gibi yine senleyim" dedim yüzüme memnuniyetsizlik ifadesi vererek. Şaka olduğunu anlamış olacak ki o da şöyle dedi;

"Aaa, iyi peki beyefendi, varsa başka benim gibi zeki, dürüst, akıllı, şakacı ve tabi ki yakışıklı bir arkadaşınız lütfen ona gidiniz..."

Fatih'in bu sözlerin karşın kahkahaya yakın bir gülümsemeye cevap verdim. Onun da böyle güldüğünü görmek on olan sevgimi biraz daha arttırdı.

Fatih'le daha yeni tanışmamıza rağmen iyi bir arkadaşlık kurmuştuk. Az önce kendisini anlatırken söyledikleri hemen hemen doğruydu. Zeki ve akıllı olduğuna katılıyorum, çünkü; bu okula gelmişti ve iki gündür hocaların sordukları ufak tefek sorulara gayet de iyi ve mantıklı cevaplar vermişti. Ee şakacılığı zaten ayrı, boş derslerde hiç canım sıkılmıyor onun sayesinde. Karizması da yok değil yani. Okulda birkaç kişiyi onu keserken yakaladığımda bana havalı bir edayla bunlar daha başlangıç dostum, demişti. Kanım hemen ısınmıştı ona. Fatih, lisedeki ilk ve en yakın arkadaşım...

HELÂLİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin