EVET ARKADAŞLAR İLK BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. VOTELEMEYİ UNUTMAYIN VE YORUM YAPARSANIZ DA SEVİNİRİM. İYİ OKUMALAR DİLERİM...
MULTİ=ELÇİN :D:D
Meraba millet. İlk tanışma faslını pek beceremem o yüzden kendimi anlatmakla başlıyorum. Ben Elçin Toralı. 1.75 boyundayım. Kumralım. Uzun dalgalı saçlarım var. Göz rengimi yeşil olarak tahmin ediyorum.
Lise son sınıf öğrencisiyim ve okulda bilinen biriyim. Okulum bir kolej. Evet maddi durumumuz iyi. Okulda beş kişi olarak takılırız genelde. Üç kız iki erkek.
Erkeklerin isimleri İslam ve Yiğit. Kızların ise Nehir ve Hazel. Arkadaşlarımın hepsini de çok severim. Olmayan kardeşlerim gibiler.
Annem ve babam ayrılar. Bunu hiçbir zaman kendime sorun etmedim. İkisini birden keklemek güzel oluyo çünkü.
Hep bir yarış içindeler. Benim için her zaman en iyisini yapmaya çalışıyorlar. Biri bişiy yapsa diğeri daha iyisini yapmaya çalışıyor.
İkisin evinde de tabiiki odam ve eşyalarım var. Onlarla hafta sonları veya canım istediğinde görüşüyorum.
Şu an babaannemlerde kalıyorum. Hayatım gayet güzel gidiyor.
Neyse tanışma faslı bittiğine göre artık size hayatıma etki eden şeyleri anlatmaya başlasam iyi olucak. İlerde zaten daha iyi anlıycaksınız.
Okulumuz her sene yaptığı turnuvalar sayesinde adını duyurmuş bir kolejdir. Ufkun Kolji Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen elit kesim öğrencilerle doludur.
Bu okulda okuyorum diye umarım beni ve arkadaşlarımı şımarık zengin bebeleri olarak tanımlamazsınız.
Tamam kabul zenginiz ama öyle şımarık egolu diğiliz. Belki biraz olabiliriz ama abartılcak bişiy yok.
Neyse devam edelim. Okulumuzun genel spor dalı basketboldur. Arkadaşlarım İslam ve Yiğit de basket takımındalar.
Allahtan ikisinden biri takım kaptanı felan diğil. Eğer öyle olsaydı onlardan çok çekerdik. Şimdi bile bazen biz kızları zorla antremana sokuyolar.
Açıklamaları da "Çok cılızsınız. Belki bir iki kas yaparsınız da kendinizi korursunuz." Sanki basketbol kendimizi korumamıza yardımcı olucak.
Allah aşkına bi saldırı anında olsak öğrettikleri turnike ne işimize yarıycak acaba? Daha zekalı olsalardı hiç diğilse bir dövüş kursuna katılmamızı söylerlerdi.
Neyse ki bu ara şu turnuva işiyle meşgullerdi ve bizi rahat bırakmışlardı. Biz kızlar da bu konudan şikayetçi diğildik tabii.
Bugün turnuvanın son günü. Final yarışları olcak. Basketbol konusunda üç yıl üst üste birinciliğimiz var. Bu sene de öyle umuyoruz.
Son turnuva bizim okulda olcak. Bizimle yarışıcak okul da ezeli rakibimiz olan Soylu Koleji. Onlar da bizim gibi elit kısmın olduğu bir okul.
Genelde bu okulla birlikte finale kalırız ve yenen tabiiki de biz oluruz. Ama bu sene yeni oyuncularının olduğunu okulun sürtüğü Ceren ve yandaşları Arca ve Sinemden duymuştuk.
Onların ağzında olduklarına göre yakışıklı olmalılar. Ben bunları düşünerek evden çıktım. Arabaya bindim ve okula bile geldim.
Arabadan inerken şoförümüz Salim Abiye teşekkür etmeyi unutmadım neyseki. Okulun bahçesinde başka okuldan da öğrencilerin olduğunu görmek tuhaf hissettirmişti.
Bugün herkes mecburi okul kıyafetiyle gelmişti. Bu hangi okuldan olduğumuzun belirlenmesi içinmiş. Ne saçma ama.
Okulumuz normalde serbest kıyafete geçiş yapmıştı. Ne sandınız hala okul kıyafeti giyiceğimizi mi? Hiç sanmıyorum.
Neyse okul bahçesinde bizimkileri görememiştim. Salona doğru giderken yanımdan Ceren sürtüğü geçmişti.
Bi ton makyaj yapmış ayrıca eteğinin boyunu kısaltmıştı. Sanki defileye çıkıyo. Gittiği yöne baktığımda karşı okulun otobüsü olduğunu görmüştüm.
Cereninin niyeti belli olmuştu. Kendine erkek bakıcaktı. İçimden 'Sürtük' diye geçirererk salona doğru gittim.
Bizimkiler hala görünürde yoktu. Ben de nasılsa gelirler diyerek salona girdim ve boş olan bir yere oturdum.
Benden sonra salona rakip okulun takımı girdi. Onlara doğru bakmamla taş kaya meteor kavramının vücut bulmuş halini gördüm.
Bi anlık göz göze gelmemizin ardından kafasını çevirmişti. Etrafa gülerek bakınıyordu. Onu daha önce hiç görmemiştim.
Cerenin dediği yeni kişilerden biri olmalı sanırım. Bizim okulun da takımı nihayet sahaya çıkmıştı. İslamla Yiğiti görünce oturduğum yerde dikleştim.
Yiğit beni görünce gülerek el salladı. Ben de ona karşılık verdim. O sırada o çocukla tekrar göz göze geldik ama sanki sinirli gibiydi.
Omzumda hissettiğim ellerle kafamı çevirdim ve bizim kızları gördüm. Hazel sağıma oturarak bacak bacak üstüne attı.
Nehir de soluma oturarak arkasına yaslandı. Kafamı tekrar o çocuğa çevirdiğimde başka bir yere baktığını gördüm. O tarafa bakınca Cereni görmem tuhaf hissettirmişti.
Ceren de ona sırıtarak bakıyordu. İçimden tekrara 'sürtük' diye geçirmiştim. Neydi bu hissettiğim şey? Öfke? Kıskançlık?
Lanet olsun neler oluyo? Gözlerimi bizim takıma çevirdiğimde İslamın bize doğru bişiyler dediğini sanmıştım ama bize diğil Yiğite bişiyler dediğini anlamıştım.
Nihayet maç başlamıştı. Bizim kızlar tezavrat yaparken ben arada bir gol atınca bağırıyordum. Maçın ortalarına doğru bizim takım bir puanla öndeydi.
Mola düdüğü çalınca gözlerim tekrar o çocuğu bulmuştu. Ama bulmamla gözlerimi pörtletmem bir olmuştu.
Üstündeki formayı çıkarmış ve kaslarını belli ederek su içiyodu. 'yuh' demekten kendimi alamadım. Bazı kızların iç çektiğini bile duymuştum.
Bu nasıl iş arkadaş? Ona bakmamaya çalışarak kızlarla konuşmaya çalıştım. Tekrar oyun başlıycağı sırada tekrar onunla göz göze gelmem ve bana göz kırpması saniyeler içinde olmuştu.
Ben daha ne olduğunu anlamadan sırıtarak oyuna dönmüştü. Gözlerim etrafa kayınca benim kadar şaşkın olan bin Nehir bekliyodum tabiiki de.
Hazele de baktığımda olanları görmediği aşikardı. Tekrar Nehire döndüğümde susmasını söyleyip önüme döndüm.
Maçın bitmesine saniyeler vardı ve şu an maç berabereydi. O bir daha bana bakmamıştı. Ya da ben bakmamaya çalıştığım için fark etmemiştim.
Son on saniye kala top Yiğitin eline geçmişti. Topu hızla potaya doğru sürerken önüne bir anda o çocuk çıktı ve Yiğiti engellemeye çalıştı.
O sırada Yiğit topu İslama attı. O da topu kaptığı gibi potaya yolladı. Top potanın etrafında bir tur attı ve potaya girmesiyle bitiş düdüğü çaldı.
Biz kazanmıştık. Salonda sevinç nidaları yükselirken çığlık atmaktan kendimi alamamıştım. Kızlara baktığımda benden bir farkları yoktu.
Kalabalığı yarıp sahaya indiğimizde Yiğitle İslam takım arkadaşlarından ayrılıp bizim yanımıza geldiler.
Yiğit beni sarıp etrafında döndürüyor aynı zamanda kahkaha atıyordu. Ben de ondan farklı diğildim. Sonra İslamda da aynı şey olmuştu.
Onlardan ayrıldığımda bir adet kısılmış kahve rengi gözlerle karşılaşmıştım. Bana sinirli bir bakış atıp arkasını dönerek uzaklaşmıştı.
Öylece gitmesi içimde bir yumru oluşturmuştu sanki. Yoksa ben bu çocuğa , hayır canım ne alakası var.
Hayatımda ilk defa gördüm sonuçta. Aşık olmamışımdır dimi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHADAKİ PLAYBOY
HumorOnu ilk kez okulun basketbol sahasında görmüştüm. Bütün kızların gözü üzerindeydi. Tabii benim de. Maçın bitimine az kalmıştı. Trübünlere bakarken bana göz kırpmasıyla ona tutulduğumu anlamıştım. Ama unuttuğum birşey var o rakip okulun öğrencisi...