-Tanıtım- (Düzenlendi)

564 44 30
                                    

Bugünlerini tüketip yarınlarına koşan bir kızın yarınsız kalışıydı 'Yarınsız'

Belki de ölümün sayfalarca yazılıp roman haline gelişiydi.

Bir kanser hastasının son nefesini verinceye dek ölümü hissetmesiydi;

"Yarınsız'dı"

Cehennemin kızgın ateşi gözlerinde parlarken yaşayabilir miydi bir insan?

Sarsak adımlarımın ileriye dönük hareketleri beni evimin bahçesinden uzaklaştırırken her adımım da havanın daha da karardığını ve sisli bir hal aldığını fark ettim. Her ne kadar adımlarımı durdurmak istesem de yorgun bedenimi kontrolüm altına alamıyordum. Sanki bedenim başka bir güç tarafından idare ediliyordu ve ruhum bedenime ayak uydurmaktan başka bir şey yapamıyordu.

Lafın tam anlamıyla çaresiz gibiydim...

Hatta gibi değildim, çaresizdim.

Göz kapaklarım sızlayan gözlerimin üzerine kapanmak istercesine ağırlaşmıştı ve soğuktan dolayı kasılmış çıplak ayaklarım zemindeki küçük çakıl taşlarından ötürü acıyordu.

Neyin içerisindeydim ya da neden dur durak bilmeden yürüyordum bilmiyordum. Hatta nereye gittiğimi ve adımlarımın neden ruhumdan bağımsız bir şekilde hareket ettiğini de anlamıyordum.

Yorgun gözlerim üst üste yığılmış taşların oluşturduğu duvarla karşılaştığında kaşlarım benim kontrolüm dışında çatıldı. Koca koca taşlar bir araya gelerek upuzun bir duvar oluşturmuştu ve bu duvar boyumun oldukça üzerindeydi. Tahminimce koca bir alanı çevreleyen dört duvarın bir tarafında geniş bir kapı vardı. Lakin gözlerimi yukarı kaldırdığımda ne bir tabela gördüm ne de gökyüzünde bir yıldız. Tamamen karanlıktı...

Ruhum huzursuz bir duygunun kapısına dayanmışken ne ruhumu o kapıdan geri çeviremeye gücüm yetti ne de adımlarımı durdurmaya.

Çıplak ayaklarım her ne kadar soğuktan ve taşlardan dolayı hem yorgun düşüp hem de acısa da sanki hissetmeyi reddetmiş gibiydi ve beni duvarın köşesindeki kapıdan içeri girmeye zorluyordu.

Bedenim kapıdan geçer geçmez ağlama isteği ile doldum. İçime bir kurt düşmüştü sanki ve bir bilinmezin ortasından başka bir bilinmeze düşüyordum. İçerisinin de dışarıdan farkı yoktu, tek fark buranın duvarlarla çevrili olması ve tek tük büyük taşlarla dolu olmasıydı.

Ayaklarım benden bağımsız şekilde yürüdü. Yürüdü... Yürüdü...

Ta ki başım dönene ve soğuk bir cismin üzerine düşene kadar.

Bedenimi üzerine düştüğüm sert cismin üzerinden kaldırdıktan sonra yorgun gözlerimi düştüğüm mermere çevirdim.

Gözlerim mermere döner dönmez ürperdim.

Damarlarımda akan kanlar bir anda donmuştu sanki.

Saç diplerime kadar bütün vücudum acıdan kasılmıştı.

Zira şu an üzerinde yattığım bu mezar taşı benden başkasının olamazdı.

Mina TEKİN

1997-Yarınlar

Her dün bir geçmiş, her bugün bir yeni umut, her yarın ise yeni bir ölümdü...

YarınsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin