2.Bölüm-Bazen Tesadüflere Aşık Olmalısın (Düzenlendi)

277 30 16
                                    

Hayallerimi bir kovaya doldursam ve o kovadaki hayalleri rafa kaldırmaya kalksam, kovayı delik seçerim sanırım. Öylesine acımasız bir şanssızlıkla kovalamacılık oynuyorum işte. Ben önde, şanssızlık ardımda...

Şimdi ise evimizin yan tarafında bulunan mezarlıkta, mezarların içerisine bakarak beni arıyor şanssızlık. Havaya hakim olan kar ve sise rağmen görebiliyorum onu odamın penceresinden. Pencereyi açıp seslenmek istiyorum ben orada değilim, diye. Lakin bir güç tutuyor cılız kollarımı. Zira daha bir ay öncesinde beni hastane koridorunda yakalamış, ardındansa vücuduma hastalıklı hücreleri yerleştirmişti şanssızlık. İşte şu an perdemi, mezarlık manzaraları penceremin önüne çekip pencere kenarını terk etmemde tam da bu nedendendi. Hani demiştim ya kollarımı tutan bir güç, diye. İşte o güç eminim ki ölüm korkusuydu.

Ölümden korkmak utanç kaynağı mıydı bilmem ama yaşadığım hastalığın hüznü, utanç duygusunu her türlü yenerdi. Zira daha on yedi yaşında, yarını dünlerinden fazla olan bir kızdım. Ve hastalığım yarınlarımı benden çekip almıştı. Şimdi ise her gün yeniden ölüyordum. Bir aylık hayatımın özeti tam da buydu...

Uzandığım yatakta ayağımın tam dibinde olan sonuç kâğıdına bir tekme savurdum. Rüzgâra kapılmışçasına odanın içerisinde uçan ve yavaşça halının üzerine konan kâğıt, beraberinde düşüncelerimi de uçurmuştu sanki. Zihnim bomboş kaldığında odada derin bir sessizlik oluştu. Ev boştu sanırım, aşağıdan da ses gelmiyordu.

Uzun bir süre sessizliğin koynunda, yanı başımdaki çalar saatin tik tak seslerinin eşliğinde uzandım. Elim kolum, başım bile kıpırdamadı. Yalnızca göğsüm inip kalkıyordu nefes alıp verdikçe, bir de saattin sesleriyle uyum açılıp kapanan göz kapaklarım vardı. Onların haricinde vücudumda hareketlilik yoktu. Sanki bir heykelin içine yerleştirmişlerdi beni ve ben heykeltıraşın bana biçtiği kalıbın dışına çıkamıyordum.

Kapının gürültülü sesi sessizliği yırttığında hiç bozmadım istifimi. Gelenin kim olduğuna bakmadan, gözlerimi odamın tavanına dikerek yatmaya devam ettim. Sessizliği yırtan kapı sesinin ardından adım sesleri devam etti sessizliği parçalamaya ve onun ardından, odamın tavanındaki lambasından bana uğrayan ışığının önünü kesti odama giren beden. O sıra ben de gelen kişiye diktim gözlerimi. Her zaman ki otoriter giyim tarzı, göğsünde kavuşturulmuş kolları ve benimkiyle aynı tonda olan ela gözleriyle bana bakan annem.

"Neden yapıyorsun bunu?"

Annemin sorusunda kullandığı kelimeleri acıya bulayan bir tını vardı. Aslında bu sorunun ardında şu cümle saklıydı, sadece sen mi çekiyorsun bu hastalığı, sen bir ölüyorsun, biz bin. Haklıydı...

Bu konuyu tartışacak kadar haklılık payım yoktu. Bacaklarımı karnıma doğru çekerek doğruldum ve sırtımı da yatağımın demir başlığına yaslayarak, yatağımın karşısındaki açık kapıdan koridor duvarına bakmaya başladım. Hareketime karşılık açık kapıyı görmemi engelleyebilecek şekilde önüme oturdu. Annemin manzaramı kapatmasının ardından, koridor duvarını gören gözlerimin önüne annemin beyaz gömleği ve üzerine geçirdiği siyah dar ceketi geçti. Gözlerimi biraz daha yukarı kaldırarak gözlerine baktım. Kendimden bir parçayı gördüğüm ela gözlerine...

Yalnızca alyansla süslü olan elini yanağıma yerleştirdiğinde yanağımda alyansın soğukluğunu hissettim.

"Yapma be kızım" diyen annemin sesindeki ve gözlerindeki acı mideme bir acı saplanmasına neden oldu. Bir an hastalığımdan da kendimden de nefret ettim.

"Kendine yapma bunu. Böyle yaptıkça zehir ediyorsun hayatı kendine"

İki yana salladım başımı. Hareket eden başımın ardından annemin yüzü bulanıklaştı, ardındansa yanağımdaki ıslaklığı hissettim. Her an akmaya hazır olan gözyaşlarım, hareketime dayanamayarak kopmuştu sanki gözlerimden. Gözyaşım annemin de yufka yüreğine düştü sanki. Bir damla da onun yanağında gördüm.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 28, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YarınsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin