Hasta Dolunay...

214 13 11
                                    

Annemlerin Dolunay'ın kapısını açıp kapama sesleri ile uyandım. Özel banyomdaki rutin işlerimi bitirdikten sonra odamın kapısını açtım.
Geceden beri klimam açık olduğu için içerisi soğuktu, ama kapıyı açınca 50 derece girdiğimi hissettim. Sıcakdan daha çok hissettiğim evdeki telaş ve endişe haliydi. Aşağı yukarı çıkıp telaşlı bir şekilde giden bir baba ve anne ile karşılaştım. Sonunda boş olan bir adet baba bulup durdurdum.
"Kartal başkan ne bu ya! Sabahtan beri kapılar açılıyo kapılar kapanıyo?"
"Ablan mideyi bozmuş. Kusup kusup duruyor şekerlik. Birazdan hastaneye götüreceğiz. Hazırlan sende gel" dedi babam. Yukarı çıktım. Klimayı kapamama rağmen kapıyı kapadığım için içerisi buz gibiydi. Allahım burdan çıkmak istemiyordum. Dolabımın önüne geçip ne giyeceğimi düşünürken aklıma Dolunay geldi. Ulan tabi mide fesatı geçirir kız! Bira üzerine waffle üzerine en ağırından sayamadığım kadar içki. Bu haline şükür. Ha çok sıcak olduğu için ince,askılı beya tişörtümü giydim. Altımada kot şortum. Beyaz parmak arası terliklerimi ayağıma geçirdim. Saçımı 'ev topuzu' yaptım. Normalde makyajsız dışarıya adımımı atmam ama aşırı sıcak var dışarda. Odadan çıktım. Tekrar sıcak hava! Dolunay'ın odasına girdim. Kusmuk ce ilaç kokuyordu! İğrennçç!! "Olum içki üzerine waffle üzerine tekrar en sertinden içki! Sonra bide üstüne kahve!" diye sessizce bağırdım. Dolunay ise suçlu bir şekilde başını öne eğerek "Üzgünüm!" Dedi.

Hastaneye gittiğimizde Ada ve Fatih'i de çağırdığım için oradaydılar. Dolunay'ı ise midesini yıkamak için ameliyathaneye almışlardı. Annem ve babam sanki Dolunay ölüm döşeğindeymiş gibi ağlıyorlardı. Annemleri sakinleştirme faslımı bitirdikten sonra benimde rahatlamaya ihtiyacım olduğunu düşünerek Ada ve Fatih'i alıp hastanenin kantinine inmek için yola koyuldum. Birkaç saattir şu iğrenç kokulu hastanede tıkışıp kalmıştık ve işin kötüsü annemler uykusuzdu onlara da kahve alsam iyi olur. Üçümüzde merdivenlere doğru yürürken, bacaklarını yüzüne doğru çekmiş ve kafasını kaldırmayan bir adet Emre ve yanında onu teselli eden Buğra'yı görmemle kollarımı iki yana açıp Fatih ve Ada'yı durdurdum. Ada bana bakarak "Ne oldu ki acaba?" dedi. Ada'ya bilmiyorum ama çözümü var bakışımı atıp (böyle bir bakışım gerçekten var) Fatih'e döndüm. O ise bana 'gattien olabilemez' bakışını attı. "Ya ama merak ettim bebek ya hadi be!!" dedim. Ama o ısrarla kabul etmiyordu. çocukta laz inadı var olum. "Ada sen sorsan kanki?" dedim yalvaran bakışlarla. "Ya bende sormak isterim ama utanıyorum. Hem ayrıca biz onlarla küsüz yani iyi anlaşmıyoruz" dedi Ada çaresizce. Fatih'e tekrar dönüp "Bebek sen git kahveleri al. Biz de Ada ile şunlarla konuşalım." dedim. Fatih giderken Ada'ya dönüp "Merak etme sen değil ben konuşacağım sen sadece yanımda dur saçmalama ve geçmiş olsun de yeter!" dedim. Ada kafasını evet anlamında sallayınca üzerime çeki düzen verip yanlarına gittik. Duvara yaslanmış olan Buğra'ya çok sevecen bir şekilde bakarak "Buğra bey hayrola neden buradasınız? geçmiş olsun Emre bey niye böyl yoksa Doğukan Bey'e mi bir şey oldu?" diye nefes almadan sordum. Buğra gülerek "Bakıyorum da sadece bir kez karşılaşmamıza rağmen bütün takımı ezberlemişsiniz?" dedi. Tabi ben hiç böyle bir şey düşünmemiştim aferin Serenay ! İmdadıma yetişen Ada "Ya kusura bakmayın. ben söyledim. rahatsız olacağınızı düşünmemiştim." dedi Ada ondan beklenmeyecek bir kibarlıkla. arkadan ağlamaktan inceleşmiş sesi ile bağıran annemin sesini duydum. bana bağırıyordu. Ada bana dönerek "Sen git ben sana sonra anlatırım." dedi. Arkama bile bakmadan koşarak annemlerin yanına gittim. Acaba Dolunay'a bir şey mi olmuştu?

Ada'nın ağzından;

Buğra bana bakarak, "Biraz konuşabilir miyiz? Bahçede?" diye sordu. "Tabi!" diye cevap verdim bakalım neler olacak. şuan kalbim saatte 180 km/hız la atıyor.

Bodrumda 5 taş!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin