Gece gece Bitez dondurmacısı...

272 12 2
                                    

Arabadan inip bağıra bağıra şarkı söyleyerek yürümeye başladık. Fakat vardığımızda görüntü o kadar içler açıcı değildi. "Ulan mk! Gecenin 1'inde bu sıra ne!?!?" diye bağırdı Fatih. Ama o kadar gürültülüydüki Fatih'in anırması bile -ki bu harbiden anırmaydı- duyulmadı. Garson yanımıza gelip "Ne istersiniz? Ona göre sizi sıraya sokacağım." dedi kız. Yaka kartında Gülçin yazıyordu. Aşırı tatlı yeşil gözlü kahverengi saçlı bir kızdı. Gözlerinde siyah kemikli bir gözlük vardı. Saçları at kuyrukluydu. Yorgunluğu gözlerinden belli olmasına rağmen hala gülmeye çalışıyordu. Daha demin küfürler  savuran Fatih'in ağzı açık kalmıştı. Ada'da Fatih'in bu durumunu görmüş olacak ki "Biz waffle yemeye gelmiştik tatlımm..." dedi Ada. Gülçin "Ahh! Sıradan yırttınız şanslısınız, beni izleyin!"  dedi o içinizi pozitiflik kaplayan sesiyle. Gülçin'i takip ettik. Bizi dört kişilik bir masaya oturttu. Waffle siparişlerimizi verdikten sonra beklemeye başladık. Fatih "Ya... Ben bi... Tuvalete falan mı... Gidiyim ben bi... Orda şey yapıyım... Hıh ellerimi yıkıyım.. Çünkü malum çok şeyimdir...ya ben ben.gidiyim.."dedi. Tam kalkarken"Ay dur bende geliyim bekle ellerimi yıkıyım" dedim. Aslında amacını biliyordum. Gülçin'i tavlayacaktı. "Yok sen gelme... Sen bekle.. Niye? Çünkü şunun için... Hıh ee waffllar gelince beni ararsın!" dedi. "E bende geleyim. Dolunay veya Ada arar." dedim. 3ümüzde ayakta duran ve terler akıtan Fatih'e bakıyorduk. "Çok kötü yalan söylüyorsun!" dedi Dolunay alaycı bir tavırla. Ada da "Kızı tavlican dimi lan hırto!" dedi alayla. Fatih göz devirerek yarım ağız bir şekilde "evt.." diye mırıldandı. Üç kızda kahkaha patlattık. Yanakları utançtan kızaran Fatih "O zaman çok biliyorsanız siz ayarlayın!.." dedi. Ada ve ben bu işi üstlendik.

Gülçin wafflelerimizi masaya koyarken Gülçin'e bakıp "Gülçinciğim gözlerin çok güzel. Şey soracaktım nerde oturuyorsun?" dedim en samimi tavrımla. "Öncelikle teşekkürler. İkinci olarakta Aytaç evlerinde oturuyorum. Siz?" dedi. "A-a-aay- Aytaç evleri mi? Safir evleri yani bizim yan sitemizdesin. Vay canına! Telefon numaranı versene, konuşur buluşuruz... Ben Serenay, bu ikizim Dolunay, bu yakın arkadaşımız Ada ve bu da kardeşimiz gibi sevdiğimiz Fatih." dedim. Çok heyecanlıydım. Kız yan sitede oturuyorsa bu mükemmel. En azından Fatih'in işi daha kolaylaştı. "Tabi veriyorum, 05-"
"Dur bir dakika tatlım.. Fatih yaz."
Fatih hiç beklemediği için yerinden zıplayarak telefonunu eline aldı. Ve yazmaya başladı. "05xx xxx xx xx, Gülçin Dağdelen." Dağdelen soyismini duyunca şaşıran Dolunay "Ünlü modacı Çağla dağdelen veya kocası-" derken Gülçin Dolunay'ın sözünü yarım kesip "Evet.. Annem ünlü modacı Çağla dağdelen, babamda haliyle Dağdelen Holding'in genel müdürü..." dedi. Yüzü asılmıştı belli ki bu durumdan hoşlanmıyordu. Ada'nın sorusuyla düşüncelerimden sıyrıldım. "Anan zengin, baban zengin , senin burada ne işin var be güzelim?" dedi Ada. Kız kafasını yere eğerek konuşmaya başladı. "Çok küçük yaşımdan beri hep beni anne babam yüzünden sevdiler. Hep onların kızı olduğum için sevildim. Bana hep saygı duyuldu. Benden 30 yaş büyük insanlar benim karşımda önlerini ilikleyip eğildiler. Hiç bir zaman insanların bana gerçekten değer verip vermediklerini anlamadım. Düşününki 10 yaşımda ilk defa bir sevgilim olmuştu. O ilişki de... babamın bir yıllık küçük bir kriz geçirmesinden dolayı bitmişti. Yani bana kimin gerçek sevgi verdiğini... Göremiyordum.... Benim istediğim tek şey sevgiydi. Annemler sevgiyide para ile satın alabileceklerini düşündüler ama alamadılar. Bende en sonunda 18 yaşımda o yaşıma kadar biriktirdiğim tüm parayı alıp buraya yerleştim. Annemler çok vazgeçirmeye çalıştılar ama nafile idi. Burda evimi tuttum. Yazın burda çalışıyor kışın da okula gidiyorum. Babam bana her ay para gönderiyor,okulumun masrafını ordan ödüyorum. Herneyse yaa! Ne çok şey anlattım. Soğumamışsınızdır inşallah benden.  Ben işimin başına döneyim." dedi. Kız bütün için boşaltmıştı. Hatta bir ara ağlamaklı olmuştu. Tekrardan gülerek söze başladı " Görüşmek üzere kızlar!" Dedi. Sonra Fatih'e dönüp "Görüşmek üzere Fatih" dedi. Fatih ona istemsizce göz kırptığında Gülçin kıpkırmızı olmuştu tekrar el sallayıp koşarak bizim masadan uzaklaştı.

Wafflelerimizi bitirdikten sonra arabaya binip eve gitmeye hazırlanıyorduk ama Ada "Hadi bara gidelim!" dedi. "Olum saçmalamayın iş miş çıkarırız gitmeyelim!" diye direnmeye çalıştım. Ben ne kadar itiraz etsemde üç kişiye karşı yenik düşmüştüm. "Hangi bara??" diye sordum isteksizce. Üçüde birbirine bakıp bağırdılar "HALİKARNAS!!" diye. Malup takım gibi başımı öne eğip bu gecenin bitmesini istedim..

Halikarnas'a geldimizde içerisi leş gibi kokuyordu. Bir masaya oturduk. İçkiye dayanıklıydım. O yüzden benim için sorun yoktu. Ama Ada ve Dolunay çok çabuk sarhoş olurlardı. Çok yakışıklı bir garson siparişlerimizi almak için geldi. "Ben bir bira istiyorum" dedim garsona. Yaka kartını okumaya çalıştım ama karanlık olduğu için okunmuyordu. Spot ışıklardan biri yaka kartının üzerinden geçtiğinde ismini görmeye fırsatım olmuştu. 'Batuhan' yazıyordu. Siyah saçlarını rampa yapmıştı. Kapkaranlık yerde bile o masmavi gözleri parlıyordu. Fatih bir viski istedi. Ada ve Dolunay ise -hatırlatırım en çabuk sarhoş olanlar- 'en ağırından ne varsa getir' demişlerdi.

Ben daha ilk biramın yarısına geldiğimde,sayamadığım kadar içmiş olan Dolunay Ada ve Fatih ne dediklerini bilmiyorlardı. O sırada sarı saçlı,saçları darmadağan olmuş bir kız yanımıza geldi. Kırmızı puantiyeli elbisesi,altındaki kırmızı kilodu görmemize yetecek kadar kısaltılmıştı. Aşırı fazla bir göğüs dekoltesi vardı. Kız Fatih'in kucağına oturdu ve "Baksana ben sana bu üç kızdan daha fazlasını veririm. Hadi gel!" dedi. Sarhoş olduğu için aklı başında olmayan Fatih ayaklarına yenik düşerek kızın peşinden gitti. 2-3 kere Fatih diye uyardımsada duymadı. Ben Fatih'e seslenirken Ada ise Batuhanı kolundan çekiştirerek başka bir odaya sürüklüyordu. Bu işten Ada zararlı çıkabilirdi. Ada'yı kolundan tuttum ve masaya oturttum. Sinirlenmiş olan Batuhan bana bakıyordu ona hiç birşey demeden Adayıda alıp masaya geçtim. Dolunay kendi hayal dünyasında konser verip deli gibi gülüyordu. Arada bir bana dönüp 'dimi Serenay??' diyordu. Kafa sallayıp geçiştiriyordum. Kalkmak istiyordum ama ortalıkta Fatih yoktu. Garsonu çağırıp hesap istedim. Ödedikten sonra Dolunay ve Adayı alıp dışarı çıktım. Eve böyle dönemezlerdi. O yüzden barın köşesindeki cafe tarzı yere gittik. İkisinede türk kahvesi kendime su istedim.

Kahvelerini içtiklerinde daha iyilerdi. "Olum ben size demedim mi?  Gece gece buraya gelmeyelim iş çıkarırız diye!" dedim sinirle. "Ya iş miş çıkarmadık kızım bir eğlendik çıktık işte" dedi Ada umursamaz bir tavırla. Tekrar burnumdan soluyan bir şekilde "Haaa iş çıkarmadık.. Sen almıştın garsonu odaya gidiyodun zor tuttum seni, Dolunay kendi kendine şarkı söylüyordu ki yine en iyi oydu!" Ada hatasını anlamış bir şekilde "Peki.. Fatih?" dedi. "O en fenası... Sarı saçlı sürtüğün bir tanesi geldi Fatih'i aldığı gibi odaya götürdü. Baya onu bekledim. Ama gelmedi. Bende sizi alıp çık-" derken bardan bağırarak çıkan Fatih'i gördüm. Hemen kolundan çektiğim gibi kafeye getirdim. Onada bir kahve istedim. Oda iyi olunca onada nasihat çektim. Sonra anahtarı Fatihten aldım. Üçünüde teker teker arabaya bindirdim. Ada ve Fatih arkada yatıp uzanmışlardı. Dolunayda önde kıvrılıp uyudu. Bende sürücü koltuğuna geçip arabayı sürmeye başladım. Kendimi üç çocuklu anne gibi hissediyordum. Saate baktığımda 3 olduğunu gördüm babam bize kesin çok kızmış olmalıydı.

Eve gittik. Adayı Meryem teyzeye teslim ederken. "Çok yoruldu uyuya kaldı. Bu arada bu akşamın detaylarını istiyorum ha!" dedim. Gülerek kafasını olumlu anlamda salladı. Fatih'i uyandırıp arabanın anahtarını ona verdim. "Serenay.. Bu akşam için özür dilerim. Yinede teşekkürler." dedi. "Önemli değil bebek! Olur böyle şeyler!" dedim. "Seni seviyorum YAVRUM!" dedi. Dolunayla güldük.

Eve geldiğimizde annemlerin uyumuş olduğunu gördük. Kapıda annemin notunu bulduk
- bu kadar geç geleceğinizi tahmin etmiştim. Babanız 12 de yattı. İkiye kadar bekledim sizi. Babanız geldilermi diye sorunca evet dedim. Şindi yatmaya gidicem. Anahtar sepetin arkasındaki delikteki birinci değil ikinci torbanın içinde soldaki gizli çekmecede.

"Ayy annem benim be!" diyip anahtarı aldım. Dolunay o sırada kıkırdamakla meşguldü. Eve girip odalarımıza çıktık.  Bu yırucu günün ardından pijamalarımı giyip soğuk olmasını dilediğim yatağa girdim. Ama sıpsıcaktı. Komidinin çekmecesindeki klima kumandasını alıp klimayı açtım. Kapıyı kapatarak mutfağa indim. Bir bira bardağı ile soğuk su içip odama tekrar döndüm. Kapıyı açtığımda soğuk hava yüzüme çarptı. Tekrar kapıyı kapadım. Ve yatağıma girdim. Gözlerimi kapattım ne kadar güzel olduğumu düşünerek uyudum. Şaka şaka Gülçinle Fatih'i düşünüyordum sonra uyuya kaldım.

"Hayatta imkansız hiçbirşey yoktur... Sadece olması biraz zaman alır..."

Bodrumda 5 taş!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin