"Ne demek sadece bardaki bir kızdı? Ashton, seni gördüm. Kızı öpmüyordun, dudaklarını sömürüyordun!" dedim bağırarak. Fazla kızgındım ve sevgilim de sinirimi geçirecek hiçbir şey yapmıyordu.
"Beth, bildiğin gibi değil." dedi, şakaklarına masaj yaparken.
"Siktir, Ashton." dedim imkanım varmış gibi daha da çok kaşlarımı çatarak.
"Sevgilim, lütfen. Fazla kızgınsın ve bu tartışmayı sürdürmeyi götüm yemiyor. Haksız olduğunu anlayacaksın ama lütfen sakinleş."
Küçümseyerek ona baktım. Haksız olanın ta kendisi olduğunu bilmemesi aptalcaydı. "Haksız mı? Sen iyi misin? Eğer ben aynısını yapsaydım beni kapının önüne koymuştun." .
Hiçbir cevap vermedi, onun yerine mutfağa gitti. Beni salonda yalnız başıma bırakırken bende onun gittiğinin tersi yöne, merdivenlere yöneldim. Üst kata çıktım ve koridorun sonundaki neredeyse boş olan -çıplak bir yatak ve geniş pencerenin önündeki perde hariç- odaya gittim. Kapıyı arkamdan çarparak kapattım. Rutubet kokan oda bir hayli küçük olsa da, kırılabilecek eşya olmadığı için, sinirlendiğimde buraya gelirdim. Pencereyi açtım ve yatağa oturup dizlerimi kendime çektim.
"İçeri girebilir miyim, bebeğim?" dedi Ashton, kapıyı açmadan. Sorması hataydı, her zaman yanımda olmalıydı.
"Girebilirsin." dedim kafamı kaldırmadan. Ancak fazla dayanamayarak kafamı kaldırdım ve kapıya arkamı dönerek pencereden dışarı baktım. Yıldızlar harika görünse bile arkamda yıldızlardan da parlak biri vardı, günışığım. Şuan kızgın olmasam belki de yıldızlar yerine onu izleyebilirdim.
Kapıyı usulca açtı ve içeri girdikten sonra kapıyı kapattı. Yavaşça yanıma oturdu. "Sana çay getirdim, güzelim." . Elindeki çayı bana uzatınca hayır demedim ve bir yudum aldım. Sıcak olması pek bir sorun yaratmıyordu. Tekrardan gökyüzüne baktım. İki elimi fincana sardım ve konuşmasını bekledim.
Benim gibi başını gökyüzüne çevirdi. "Bunun gibi tartışmacı olduğun bir günde," eliyle yüzümü işaret etti. "O surat ifadeni takındın yine." dedi ve gülümsedi. "Asık suratını ve çatık kaşlarını sevsem bile daha çok sevdiğim bir yanın var." sağ elini yanağıma götürdü ve işaret parmağıyla hafifçe okşadı. "Daha çok tercih ettiğim bir yanın." Bir süre sadece birbirimizin nefes seslerini dinledik. Hırıltılı nefesi benim güçsüz nefeslerime karıştı. Sakinleştiriciydi.
"Seni bu yüzden seviyorum, sevgilim. Her zaman gönlümü alabiliyorsun ve sana kızgın kalamıyorum." dedim ve karşımda dikçe oturan bedenine sarıldım.
Ağır duygular yüklediği kelimeleri ağzından döküldü, "Seni seviyorum, Bethany."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mardy bum
Fanfictionbunun gibi tartışmacı olduğun bir günde, o surat ifadeni takındın yine. @lolurnothalsey'e ithafen. © michaelohgod