Ek Bölüm 2.

1.3K 71 5
                                    

Selamlar!

Umarım herkes iyidir! Öncelikle oy sayısında düşüş olacağını biliyordum, ama lütfen bu bölüm için biraz daha yükselmesini rica ediyorum.

Multimedia, Zayn ve Melis'in görünümleri.

Hızlandırarak, olayları elimden geldiğince net yazmaya çalıştım. Ve bu arada Melis'in babasının neden ortalıklarda olmadığını diğer bölüm, yani kitabımızın son bölümünde anlayacaksınız.

İnşallah beğenirsiniz, sizleri seviyorum.

(Taylor Swift- Red ve James Blunt- You're Beautiful ile okuyun. Multimedia'ya da sadece birini koyabildiğimizden, You're Beautiful'u koydum. )


"Kimmiş arayan?" dedi annem çatalını ağzına götürürken. Aklıma gelen ilk ismi öne sürdüm. "Leigh-Anne."

"Leigh-Anne? Little Mix'teki Leigh-Anne mı?" Ezgi büyük bir şaşkınlık içinde sorduğunda, kafamı onaylarcasına salladım. "Evet, tatlım." "Bana onlardan imza getirebilir misin?" Sandalyeme geri otururken gülümseyerek sorusunu cevapladım. "Onlar şu an Amerika'dalar ama görüşürsek getireceğim. Söz veriyorum."

Tabağımın kenarına biraz salata aldım ve salata kasesini geri bıraktım. "Beni de Rihanna'yla tanıştırırsın artık." "Rüyanda görürsün." dedim gülerek. Onun cevabı ise, "Zaten görüyorum." oldu. Tabağımdaki biber kızartmaların bir kısmını kenara ayırdım. "Küçükken de sevmezdin, hatta hiç yemezdin. Ama şimdi az da olsa yiyorsun." Suyumdan bir yudum aldım. "İngiltere'deyken alıştım ama hala tadı pek hoşuma gitmiyor."

"İngiltere'nin yemek kültürüne alışmak epey zordur. Türk yemekleriyle oldukça farklı."

"Evet," dedim gülerek. "Bazen kahvaltılarımı sadece tostla geçiştirdiğim zamanlar oldu. Ama bir süre sonra, gün içinde su içermiş gibi soda içmelerine bile alıştım."

"Kaç sene kalmıştın?" dedi eniştem.

"İki buçuk, üçe yakın."

"İstanbul'dan yollarken, sadece bir sene demişti." dedi annem sitemle. "Eğitimini alıp, biraz turda kalıp dönecekti." "Anne," dedim sızlanarak. "Bu konuyu konuşmuştuk." Omuz silkti ve 'neyse' dermiş gibi elini salladı. Bu konuda hala içinin buruk olduğunu biliyordum.

"Geri dönecek misin İngiltere'ye?" Anlaşılan eniştemin sorgulaması uzun sürecekti.

"Evet, döneceğim. Orada bırakamayacağım bir düzene sahibim. Arkadaşlarım, evim, yönetim, hayranlarım.." Biraz duraksadım ve ardından kelimelerimin devamı gelmedi. Sustum.

Benim kelimelerimin ardından kimse konuşmadı, yemek aynı sessizlikte devam etti.

Zayn.

"Zayn, neredesin?" Louis'nin sinirli sesi kulaklarıma ulaştı. "Uçaktayım." dedim. Elimde Melis'in resmi vardı ve ben aptal aşık gibi uçağa bindiğimden beri o resme bakıyordum.

"Nereye gidiyorsun?" Sakin kalmaya çalıştığını anlayabiliyordum ve büyük ihtimalle az sonra patlayacaktı.

"Meksika, Melis'in yanına." "Melis, Meksika'da mı?" Sesindeki şaşkınlık barizdi. "Evet, Meksika'daymış." Hostesin bana tip tip bakışlar attığını görünce, güldüm. "Dostum, kapatmalıyım. Melis'i de alıp döneceğim." "Hadi bakalım." dedi gülerek ve telefonu kapattım. Uçağa binerken kapatmayı unutmuştum. Uçak modunda bile değildi.

Kafamı geriye attım. Acaba Melis konuşmamıza izin verir miydi?

Vermeliydi. Telefonda konuşmuştuk ne de olsa.

Right Now || z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin