Karşı komşumun oğlunu gördükten sonra depresyona girip sigaraya başlamıştım! Ah hadi ama şaka yapıyorum.Ben güçlü bir kızdım her türlü zorluğa göğüs gerebilirdim çünkü 85 bedenim! Tüm ülkeyi şuursuzca etkisi altına alan sıcak havaya hepimiz maruz kalmıştık. Kendimi güneşin tam altına park edilmiş arabanın içindeki unutulan su gibi hissediyordum. Öylesine yalnız, öylesine sıcağa terkedilmiş. Tatile gitme zamanımız çoktan gelmiş hatta çoktan geçmişti ama biz gitmeye gerek duymuyorduk neden çünkü Bodrum plajlarını aratmayan eşsiz balkonumuzda oturarak gayet bronz bir ten elde ediyorduk. En sonunda ailecek havuza gitmeye karar verdik. Tüm dünyamın başıma yıkıldığı gün bugündür! Neden mi ? Özenle uzatıp,sevgiyle büyüttüğüm kıllarımdan ayrılma zamanıydı bugün. Pürüzsüz cildin dostu, kılların düşmanı ağda!
***
''Anne lütfen alma ben onları çok seviyorum gül gibi geçinip gidiyoruz kıllarımla.''
''Sus Suna işim başımdan aşkın saçma sapan şeyler söyleme gel şuraya beş dakikada alayim.'' Beş dakika mı? Benim acıdan çığlık atmam sadece beş dakika sürüyordu. İstemeye istemeye annemin yanına yaklaştım. Gidiyordu kıllarım,gidiyordu biriciklerim. Annem yavaş yavaş kızgın ağdayla yaklaşıyordu ben ise cesurca bekliyordum. Alt üstü ağdaydı, sürüp çekicek ne var yani neden bu kadar abartıyorum o kadar abartılacak birş-
''Ayy!'' Tüm mahalle sesimi duymuştu. Hatta ne mahallesi tüm ülke!
''Sus Suna çabuk çabuk çekicem bitecek hemen.'' Ve kendimi annemin ellerine teslim ettim.
***
Sanki üstümden on tank geçmiş sonrada piranhalarla dolu denize atmışlarda piranhalar bacaklarımı ısırmış gibi hissediyordum.Yıl olmuş 2015 hala acısız şu lanet kıllardan sonsuza kadar kurtulamıyorsun. Lazer bile acıtıyor hemde kılları yakıp pis pis kokutuyor. Yakında ışınlanmayı icat edecekler ama kıllara çözüm bulamadılar. Düşünüyorum da havada uçan arabalar, ışınlanabiliyorsun ama kıllarını hala ağdayla alıyorsun yüz yılın en büyük faciası olurdu.Bacaklarımın kızarmasıda adeta bana güzellik katıyordu. Güneş kremini müthiş zevkle kendime sürdüm. Dünyanın en güzel kokan şeyi güneş kremi bence.Üstümüde giyinip cehennemin fragmanı gibi olan dışarıya adım attım.Buharlaşmadığım için şükür ettim. Kardeşimin ördekli simiti ,babamın banyo terliğini aratmayan terlikleri,annemin leoparlı plaj çantası ile süper aile tablosu sergiliyorduk. Arabaya binip yola koyulduk. Arabadaki sıkıcı ve bir o kadarda komik olmayan muhabbete katılmamak için kulaklığımı takıp kendimi dış dünyadan soyutladım. Havuza geldiğimizde oldukça havalı bir yürüyüş yapmak istedim ama olmadı.Neden olmadı biliyor musunuz? Çünkü babam neredeyse benden uzun olan deniz yatağını bana taşıttırdı. Hemde fosforlu sarı! Bin bela havuza girip şezlonga yerleştik. Babam gazete okumaya başladı. Ve benim canım annemde örgü örmeye kadın bari burada yapma! Gözlerimden Selana misali hayali yeşil ışın çıkararak etrafı taradım.Tam üç değil beş tane yunan tanrısı radarıma takıldı.Allahım nasılda özene bezene yaratmışsın!
''Suna kardeşinle yüzün hadi.'' Suna şunu yap! Suna bunu yap! Resmen beni ailenin hizmetçisi olmam için doğurmuş annem.İkimizde keyfimize düşkünüz en iyisi bir çocuk yapalım her şeye o koşsun diye düşündüler bence! Başka bir açıklaması olamaz. Millet arkadaşlarıyla şakalaşarak havuzda yüzüyor ben ise kardeşimle! Duvardaki adalet yazısına gülüyorum.
Havuza girmek için elbisemi çıkardım. Çiçekli deniz şortum pembe bikini üstümle kaldım. Biliyorum bende deniz şortunun hiç seksi olmadığını ama diğer türlü külotlu hissediyorum kendimi. Hemde affedersiniz ama oradaki kıllarım bağımsızlığını ilan etmiş durumda. Deniz şortum bu yüzden en iyi dostum.Kardeşimi suya soktuktan sonra bende girmeye hazırlandım. Yunan tanrıları da havuzun kenarında şakalaşıyordu. Ah onlara aç köpek gibi bakan kızları söylemiyorum bile! Acaba merdivenden inerek mi havuza girsem daha seksi olur yoksa direk atlasam mı ? En iyisi direk atlamak yok yok merdivenden salına salına inmek.
''Suna ne dikiliyorsun girsene hadi kardeşini bekletme!'' Babacım beni yerin dibine sokmak için mi programlandın acaba?
Merdivenden salına salına iniyordum ki arkamda bir şey hissetim. Arkamı döndüğümde yedi yaşlarında erkek çocuğunu görmemle dengemi kaybedip suya düşmem bir oldu. Gerçekten çok seksi bir giriş oldu!
Suyun yüzüne çıkıp kardeşime doğru yüzmeye başladım.Millet sudan çıkınca seksi olur ama eminimki ben sudan çıkınca morona benziyorum.''Abla yüzme yarışması yapalım mı?''
''Hayır ben havuzun kenarına çıkıp oturucam.'' Havuzun kenarına çıkıp oturdum. Çaktırmadan yunan tanrılarına baktım. Yalnız herkes bana bakıyordu. Herhâlde çok seksi duruyorum. Yüzüme bi gülümseme yerleştirdim. Hala bakıyorlardı. Yunan tanrıları bile! Ne ara bu kadar seksi oldum ben!Kesin bu işte bir bokluk var.Hatta yunan tanrılarından esmer olan bana işaret yapıp kafamı sonra da arkamı gösterdi.Yüzümdeki gülümseme söndü saçımı elledim. Sonra da arkamı döndüm. Meğer can kurtaran bana yarım saattir sesleniyormuş. ''Hanımefendi bone takmanız gerekiyor.'' O an kardeşimin ördekli simiti olmak istedim. Çok fena rezil olmuştum hemde tüm havuza. Yunan tanrılarına baktığımda esmer olan bana gülüyordu. Hemen kalktım. Annemlerin yanına gittim.
''Anne bone versene.''Çantasını karıştırdı. Karıştırmadı kazı yaptı.
''Ayy Allah kahretsin!Unuttum bak. Hep sizin yüzünüzden. Sizinle ilgilenmekten unutuyorum. ''Tebrikler anne bunu bile bize bağladın. Kardeşime almayı unutmazsın ama!Klasik anne bahanesi ''Hep sizin yüzünüzden.''Bana parmakla yunan tanrılarının hemen yanındaki havuzun büfesini gösterip;
''Bak orada satılıyordur git hepimize al. ''Ah hayır anne! Siz babamla beni rezil etmek için programlanmışsınız. Babamda elime parayı aniden tutuşturunca itiraz edemedim. Kuzu kuzu gittim.
Büfeye geldiğimde, penceresinden içeri seslendim.
''Bone alabilir miyim?''
''Efendim.'' A be karı sağır mısın?
''Bone alabilir miyim?'' Kulağını eline götürüp duyamıyorum işareti yaptı. İlla müsait bir yerimi yırtıp bağırmam gerekicek.
''Bone.''Kadın anlamamakta ısrar ediyordu.Kadının saçını başını yolup eline verecektim!Sesimi o kadar yükseltmiştimki sanırsam yunan tanrılarıda duymuştu.
''Bone istiyor Neşe Teyze.'' Arkadan gelen sesin sahibine baktım.Bana el kol haraketi yapan yunan tanrısıydı.Salyalarımın akmadığı kalmıştı.
''Bone mi kaç tane istiyormuş? 'Benim sesimi duymazsın ama yakışıklı çocuğu gördün hemen kulakların açıldı dimi.S arıya boyattığı halde klordan saçları yeşile dönmüş kadın seni.
''Üç tane istiyorum.'' Yunan tanrısı bana bakıp bakıp sırıttı. Kesin içinden şortumla dalga geçiyor. O arada bacağımda bir bölge takıldı gözüme. İyice odaklandım. Kıllar! Küçücük bir yerde kıl ordusu vardı! Annemin gözünden kaçmıştı büyük ihtimalle. Ah anne ah! Güneş ışığı tam kıllara denk geldiği için siyah siyah zipçik gibi parlıyordu. Hemen o bölgeyi diğer bacağımla kapatmaya calıstım.Ama nafile.Boneleri alıp parayı verip uzaklaştım!
***
İnanır mısınız gidene kadar şezlongtan kalkmadım! Çünkü canım kılım zipçik gibi belli oluyordu.Belki de o kıl olmasaydı büfede yunan tanrısıyla kaynaşıcaktık.Bana adımı sorucaktı sonra bende söyleyecektim sonra beraber dışarı çıkmayı teklif edicekti.Hayatının aşkı olduğumu söyleyecekti!Sonrada evlenecektik...
Aslında karşı komuşumun oğlu hayatımın aşkı değildi!Kesin bu çocuk benim hayatımın aşkıydı.Benim adım da Sunaysa seni bulucam çocuk!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİNİZDEKİ SUNA
HumorAh evet Suna! İçimizden biri.Okulunda yakışıklı çocuklar,yakışıklı bir karşı komşusu da yok ya da yaz tatiline gittiği zaman ona aşık olan birileri de.O tamamen içimizden biri kızlar! Okurken kesinlikle ''Aynen,oha aynı ben,valla ya'' gibi tepkiler...