Cansu'nun teklifiyle hafta sonu buradan uzaklaşmak çok iyi gelecekti ve ben bir karar vermiştim. Hissettiğim şeyin çok çocukça olduğunu ve Koray'ın bunu hak etmediğini anlamıştım. Döndüğümde her şey normalleşecekti. Hem hafta sonu şehir dışına çıkmam sınıfça planlanan pikniğe gitmemek için iyi bir bahaneydi. Asya bu duruma çok sinirlenmişti durup ona bunu neden yaptığımı açıklayamamak beni üzüyordu. Asya böyleydi. Sınıftaki en yakın arkadaşımdı o benim. Pikniğe bensiz gitmek istememesi çok normaldi. Asya liseye başladığımda ilk tanıştığım ve Koray'la beni tanıştıran insan. O bana iyi gelebilecek şeyleri hep bilmiştir.Ne kadar hava çok soğuk ben soğuk havadan nefret ederim desem de zorla beni pikniğe götürmek istiyordu. Soğukta piknik mi olurmuş ? Sanırım tek kaçış buydu. Kaçamazsam Emre'yle yakınlaşacağımı ve kalbime sözgeçiremeyeceğimi biliyordum.
Hafta sonu Cansu'yla tüm şehri gezdim diyebilirim. Cansu'nun ailesi de kendi gibi harika insanlardı. Koray'ı da unutmamıştım ona limon sarısı bir kazakla kırmızı bir gömlek almıştım. Çocuk gibiydi görünce sevineceğine emindim. Pazar günü yurda çıkmadan önce Koray'a hediyeyi vermek için evine gittik. Gördüğünde çok sevinmişti. Giyinmesine yardımcı olmak için onun odasına gittim kapı aralığından izliyordum. Yüzünde bayramlık kıyafeti alınmış da onu deniryomuş gibi bir sevinç vardı. Bu çok hoşuma gidiyordu, onun bu halleri, bu kadar doğal oluşu... Birden aklıma Emre geldi ve bu düşüncelerden sıyrıldım yanına gittim usulca. Uzun uzun öpüp teşekkür etti. Bu beni gerçekten mutlu etmişti.
Duşumu alıp odaya girdiğimde Cansu her zamanki gibi üst ranzada kulaklıkları takmış müzik dinliyor, Büşra da ojeleri silmekle uğraşıyordu. Onun için bir pazar akşamı klasiğidir oje çıkarmak. Yarın okula gideceğimi düşündükçe beni sıkıntı basıyordu. Kendime bile tam itiraf edemiyordum ki birilerine anlatıp rahatlayayım.
Sabah sınıftan içeri girdiğimde birinin" hoca yerleri değişecekmiş inşallah bizi ayırmazlar" dediğini duydum ve bir an aklıma Emre'yle oturma ihtimali geldi. Bu düşünce tüm gün tedirgin olmama yetti. Biraz sonra Asyalar geldi ve onlara yerlerin değişeceğini tedirgin bir biçimde söyledim. Ummadığım şekilde "ne olacak ya ? sen bilmiyor musun piknikte düzelttik hepsiyle aramızı. Hepsi çok iyi çocuklarmış." dedi. Al işte istemsiz yakınlaşıyorduk. Biraz sonra o siyah deri ceketi yine üstünde sınıfa girmişti günaydın diyerek. Ne tepki vereceğimi bilemedim ve aptal durumuna düşmüştüm. Bir şeylerin tuhaf olduğunu anlamasından çok korkuyordum.
Kızlarla neler yaptığımızı konuşurken sınıf başkanı Özlem elinde bir kağıtla gelerek yeni yerlerimizi panoya astı. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Yanımda oturmasını geç iki sıra arkamda olsa beni etkilerdi. Bilerek bakmadım. Herkes yavaş yavaş yeni yerlerine geçerken dörtlü tayfanın oflayarak dağıldığını hissediyordum ama bakmaya cesaretim yoktu. Birinin benim masama doğru yaklaştığını duyuyordum ama bakamıyordum kafamı kaldırdım hiç kimse yoktu. Rahatlamıştım. Arkama dönüp Hilal'e "beni değişmemiş hoca" diyerek güldüm ve tabii güldüğüm kişi Hilal değildi. Hilal'in yerine Emre geçmişti. Yani artık arkamda oturacaktı. O anki rezilliği unutturmak için "ha sen mi oturuyorsun artık burada bilmiyordum" diyebildim anca ve o bana gülerek "sıkıntı yok" demişti. Allah'ım resmen sesini ilk defa duymuştum. Çok derslere katılmazdı kimseyle de konuşmazdı hep arkada uyurdu. Bilmezdim sesinin bu kadar tok ve etkileyici olduğunu. Önüme döndüğümde ise kızardığımı fark etmiştim. O arkamdayken ben nasıl rahat olacaktım ?
Akşam çıkışı Büşra yine kolumdan tutup çarşıya götürmüştü. Bir kafede Koray ben Büşra ve sevgilisi Emre buluşacaktık. Onlarda yazdan beri çıkıyordu. Pek güvenmezdim Büşra'nın çıktığı erkeklere. Hep üzerlerdi onu ve ben dayanamazdım Büşra'nın üzülmesine. Nedense Koray'la oturmaktan zevk alamıyordum aklım hep sabahki olaydaydı. Koray tam ne oldu sana diye beni daraltmaya başladığı sıra telefonu çaldı. Özel numara arıyordu yine. Neden sinirlendim bilmiyorum ama telefonu tuttuğum gibi yere fırlattım. Herkes böyle bir şeyi neden yaptığımı anlamamıştı. Hemen çıktım peşimden de Büşra geldi. Yokuşu yine söve söve çıktık beraber ama bu sefer başka sövüyorduk. Yurda çıktığımda Koray'ın attığı mesajları gördüm. Çok üzülmüştü belli ki. Hep beni sevdiğini yazıp durmuştu mesajlarda ve ben fark etmiştim daha fazla bu saçmalığı sürdüremeyecektim.
Koray'ın ısrarı üzerine barıştık ve o hafta sonu buluşmaya film izlemeye karar verdik. Gittim evlerine iki sıcak çikolata yapıp film izlemeye koyulduk. Kaybedeceğini anlamış gibi beni sevip durduğunu söyledi tüm gün. Onu bırakırsam ne kadar üzüleceğinden bahsetti. Bilmiyordu bu onunla son buluşmamız olacağını.Bu mutlu rollerini sürdüremiyordum artık ve o akşam ondan ayrılırken en söylenmeyecek şeyi söyleyerek veda ettim "sen beni hiç sevmedin Koray boşa çabalıyoruz" dedim onu ne kadar derinden yaraladığımı fark etmeden. Bu cümlenin başıma ne kadar kakılacağını bilmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
17 yaşım ve kalanı
ChickLitAşk dolu kucaklamaydı onunki. Öyle sarardı ki kollarıyla, beni kalbinde hapsettiğini bu iki saniyelik anlarda anlardım. Bir gün tam böyle bir anda ağzından kulağıma doğru "miyo" dediğini duydum. Kendi de ne anlama geldiğini bilmediği için utanmıştı...