-Neler oluyor burada çocuklar, bu ne samimiyet. baban görmeden toparlan hemen Simay.
diye bağırmaya başladı canım üvey annem sevil hanım. Birden berk ayağa kalktı.
-Anne sen ne yaptığını sanıyorsun? Bağırma kıza. Ne kadar utandı farkında mısın?
-Berk canım oğlum, siz beni yanlış anladınız. Ben sizi düşünüyorum. birisi görse ne der.
Aralarında geçen bu saçma diyaloğa daha fazla dayanamazdım. Bu kadının saçmalıklarından bıkmıştım artık. Tam berk bir şey demeye hazırlanıyorduki onu susturarak araya girdim.
-Tamam Sevil Hanım yeter bu kadar saçmaladığınız. Asıl siz bizi yanlış anlamışsınız. O benim kardeşim. Bizim aramızda düşündüğünüz gibi bir şeyin olması imkansız.
O sırada babam telaşla içeriye girdi.
-Neler oluyor burada. Bebeğim, kızım neden bağırıyorsun annene?
-Pardon anlamadım. Anne mi? Benim annem 10 yıl önce öldü. Sen ise onu 5 yıl önce ikinci kez öldürdün böyle bir kadınla evlenerek.
Bunları söylerken gözyaşlarım gözlerimden yağmur gibi süzülüyordu. Daha fazla burda kalamazdım. Üzerime bir tişört geçirdim. Ayakkabılarımı giydim ve yağmurluğumu aldım. Deli gibi yağmur yağıyordu. Bu sırada herkes gözlerini bana dikmişti. Gideceğimi ilk anlayan Berk oldu. Kolumdan tuttu.
-Simay bu havada bu saatte nereye gideceksin? Çok tehlikeli. Nolur gitme, sabah birlikte erkenden gideriz.
-Sakın bana dokunayım deme.
Aslında Berk'in hiçbir suçu yoktu. Ama şu an çok sinirliydim ve böyle tepkiler vermemek elimde değildi. Babama ise biraz ağır konuşmuştum ama umrumda değildi. Şu an tek istediğim buradan çıkmak ve kendimi yağmura bırakmaktı. Koşarak çadırdan çıktım. Babam ve Berk bir süre arkamdan gitmemem gerektiği ile ilgili şeyler söyleyerek bağırdılar. Sevil Hanım ise çok mutlu görünüyordu. İstediği şey olmuştu. Sevdiği adam, biricik oğlu ve o. Tek arzusu bu değil miydi? sürtük.
Ormanın içerisinde biraz yürüdükten sonra yavaş yavaş üşümeye başlamıştım ve canım feci derecede sigara çekiyordu. Neden yanıma çantamı da almamıştım acaba. Her şeyim orada kalmıştı. Cüzdanım, sigaram ve en önemlisi telefonum. Biraz daha yürüdükten sonra ana yola gelmiştim. Tir tir titriyordum. Üzerimdeki tişört göğüslerime yapışmıştı ve göğüz uçlarım bariz belli oluyordu. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Ben de otostop çekmeye karar verdim.
Tek tük arabalar geçiyordu. Ama hiçbiri durmuyordu. Umutsuzluğa kapılmak üzereyken bir araba farlarıyla durduğum yeri aydınlattı. Camdan 25 yaşlarında, sarı saçlı, yeşil gözlü bir erkek kafasını uzattı.
-Hey, sanırım yardıma ihtiyacın var. Gideceğin yere kadar bırakabilirim istersen. Benim de bir yol arkadaşına ihtiyacım vardı zaten.
deyip o güzel ağzıyla bana gülümsedi.
Bu teklife asla hayır diyemezdim.
-Çok teşekkür ederim, gerçekten çok naziksiniz. Eğer siz gelmeseydiniz büyük ihtimalle burada donarak ölecektim.
Yanındaki koltuğa oturdum. Arabası çok güzeldi. Feci derecede rahattı. Hatta o kadar rahattı ki uykunun kollarına kendimi teslim ettim. Uyandığımda araba bir uçurum kenarında durmuştu. Dışarı çıktım. Aman tanrım manzara o kadar güzeldi ki. Arkamı döndüğümde arabanın kaputuna yaslanmış beni izlediğini gördüm. Aynı zamanda sigara içiyordu. Birden adını bile bilmediğim aklıma geldi. Gidip yanına oturdum.
-Ben Simay, ya sen kimsin?
-Ozan ben.
Deyip bana bir sigara uzattı. O sigaranın ilk nefesini içime çektiğimde verdiği hazzı asla buraya yazarak anlatamam. Sonunda ilgimi sigaramdan çektiğimde o güzel gözleriyle beni süzüyordu.
-Çok güzelsin. Kim bıraktı seni bu dağ başında. Ben asla senin gibi bir güzelliği bırakmazdım.
-Aslında onlarda bırakmak istemediler. Ben kaçtım.
-Ne kadar da şanssızlar ve ben ne kadar da şanslıyım.
Deyip birden dudaklarıma yapıştı. Çevik bir hareketle beni arabanın kaputuna yasladı. Ben bacaklarımı beline dolarken o ise diliyle ağzımın derinliklerini keşfetmekle meşguldü. O kadar güzel öpüşüyordu ki. Acaba Berk nasıl öpüşürdü? Hayır, şu an Berk'i düşünemezdim. Peşimden bile gelmemişti. Elini tişörtümün içerisine daldırıp göğsümü avuçlamasıyla birlikte bu saçma düşüncelerden sıyrıldım. Bana yasladığı aletini hissedebiliyordum. Tişörtümü çıkardı ve göğüs uçlarımı dişlemeye başladı. Ağzımdan çıkan küçük iniltilere engel olamıyordum. Sağ elini külotumun içine daldırmıştı. Klitorisimle oynuyordu. Külotum sırılsıklam olmuştu, ıslanmıştım. Tam ben aletini kavramıştım ki bir ışık kümesi bize doğru hızla gelmeye başladı.
Panik olmuştum. Hemen giyindim. Araba tam yanımızda durdu ve sanırım yakalanmıştım. Umarım sadece babam gelmiştir. Lütfen Berk olmasın, lütfen berk olmasın diye düşünürken, Berk'in hayatımın aşkının hüzünlü sesini duydum.
-Simay, nasıl yaparsın?
Bir yıl aradan sonra tekrar merhaba canlarım. Çok özür diliyorum bu kadar geciktiği için fakat sınav senemdi. Hayallerime ulaşmam için fedakarlıklar yapmam gerekiyordu ve buna değdiğini düşünüyorum. Umarım bölümü beğenirsiniz. Yeni bölümü ise +50 vote gelirse yazmayı düşünüyorum. Sizi çok seviyorum. Öpücükler^^
