| "Onu babamla tanıştırdın mı?" |
•••
"Özür dilerim baba," Gözlerimi hafifçe kapayıp başımı eğdiğimde kendimi aptal gibi hissediyordum. "sadece...Anneme söyleme, olur mu?"
"Söylemeyeceğim Baekhyun." Babam bu cümle söylemekten bıktığı bir cümleymiş gibi konuşmuştu. Aslında ergenliğe girdiğimden beri bunu söylüyordu. Neden böyle konuştuğunu anlayabiliyordum. "Söylemeyeceğim ama döndüğünde seninle konuşmak istiyorum."
"Pe...Pekala." Babam ve benimle konuşmak istemesi. Kulağa fazla tanıdık geliyordu.
Babamın nefes sesleri dışında bir şey duyamazken neredeyse anlayamayacağım şekilde "İyi misin?" diye homurdandı.
Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Kafamı kaldırıp karşısında oturduğum aynaya baktım. Kore ve San Francisco arasında saat farkı olduğu için tüm uyku düzenim bozulmuştu, dolayısıyla gözlerim kızarık ve altları mordu. Pürüssüz, beyaz cildim olması gerekenden daha soluktu. Çatlak dudaklarım düz bir çizgi şeklinde dururken kaşlarım farkında olmadan çatıktı. "İyiyim." dedim tüm bunlara rağmen. Yıllardır istediğim gibi yurtdışındaydım, Park Chanyeol'ün sevgilisiydim ve ara sıra da olsa mutlu olabiliyordum. İyiydim. Aynada bana bakan ruhsuz bedene rağmen iyiydim.
"Sevindim." Babam yorgundu. Bugüne kadar yaşadığı şeyler sayesinde yorulmuştu ve sesinden yıpranmışlık akıyordu. "San Francisco'dan hediyelik bir şey getirmezsen annene söylerim." diye dalga geçti. Kıkırdadım. Uzun zaman sonra babama verdiğim gerçek bir kıkırdamaydı. "Sonra görüşürüz Baekkie," diye fısıldadı. "birazcık dinleneceğim."
Durduk yere dolan gözlerime engel olarak "Görüşürüz baba." dedim ve telefonu yavaşça kulağımdan uzaklaştırıp kapattım.
Gerçekten ölü gibiydim. Dün ilk günüm olduğu için uyku konusunda rahattım ama bu sabah yürüyen ölüden farksızdım.
Gelen esnemeye engel olamayarak ağzımı kocaman açtım ve kapattığımda arkamdaki yataktan bana bakan Chanyeol'ün yansımasını gördüm. Uykulu gözleri kısıktı ve yüzünde tuhaf bir ifade vardı. "Babanla mı konuşuyordun?" diye sordu şaşkınca.
Aynadan yansıyan uykulu suratına bakarak kafamı sallarken tekrar esnedim. Kafam her an öne düşebilir, beynim çalışmaya ara verebilirdi.
Üzerindeki örtüyü kavrayıp bedeninden uzaklaştırarak "Ne dedi?" dedi. Uykusu yavaşça açılıyor olmalıydı ki kısık gözleri büyüyordu.
"Hiç." Kollarımı masanın üzerine koyup kafamı üzerlerine gömdüğümde yataktan birkaç sürtünme sesi duyuldu. Adım sesleri zihnimde Chanyeol'ün yataktan kalktığını canlandırırken sesi kulağıma doğru yankılandı. "Baekkie, biraz uyu."
Başımdan gitmesini söylercesine omuz silktim ve kafamı biraz daha gömdüm. Çok rahattım ve Chanyeol bunu bozamayacaktı.
"Hazırlanıp kahvaltıya ineceğim," dedi arkamdan ayrılırken. "istediğin bir şey var mı?"
Sesimi çıkarmadan öylece durmaya devam ettiğimde iç çekti. Ayak sesleri mermerde farklı sesler çıkarırken sanki sağırmışım gibi bağırdı. "Uyumaman senin zararına olur, akşam buz pateni yapmaya gideceğiz."
•••
|yazar|
Baekhyun siyah Range Rover'ın ön koltuğuna binip kapıyı arkasından kapattığında arabanın deri koltuklarına işlemiş soğuk daha fazla üşümesine neden olmuştu. Geleceği yer San Francisco olacağı için -San Francisco'nun bütün bir yıl sıcak olduğunu düşünmüştü- ince ve kısa kollu neyi varsa yanına almıştı. Tutturabildiği tek doğru seçim deniz şortuydu. En azından kapalı havuzda işe yarıyordu. Şimdi ise üzerinde...Kendi pantolonu -siyah ama delikli-, Chanyeol'ün kazağı, Chanyeol'ün beresi, Chanyeol'ün montu ve Chanyeol'ün atkısı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Cry Tonight ☆ İkinci Kitap ☆ ChanBaek
Fanfic''Bunca zaman sorun değilmiş gibi davranmaya çalıştım. Derinlerde biliyorum, eğer gidersen bir gün için bile hangi yöne gideceğimi bilemem. Çünkü sensiz kaybolurum.'' DON'T CRY TONIGHT | İKİNCİ KİTAP