Yeni Komşu

128 6 2
                                    

            Tak tak tak!

"Yeteeeeer. Şu lanet olası çekiç sesi bitmedi sabahtan beri."

Yatağımın yanındaki şifonyerdeki saatime bakarken iç sesim isyan etmişti. Saat 07:53'ü gösteriyordu. O saatte beni uyandıran bu ilahi ses minnetlerimi göndererek kalktım yatağımdan. Ben ve erken kalkmak. Bunu kimin başardığını gerçekten bilmek istiyordum.

Ayaklarımı yere süre süre çekiç sesi eşliğinde banyoma gittim ve aynaya baktım. Sarı saçlarım birbirine girmiş, gözlerim dün gecenin etkisini atlatamadığımı kanıtlar gibi şişmişti. Diş fırçama elimi uzatırken yanında duran pembe fırçayı gördüğümde elim havada kalmıştı. Dün akşam evine gittiğim Berra'nın diş fırçasıydı bu ve eve geldiğimde unutmamak için diş fırçamın yanına koymuştum. Evet ileri seviyede kleptomani hastasıydım ve bişeyleri almadan duramıyodum. Berra en yakın dostum, kardeşimdi ve o bunun farkındaydı. Girebildiğim tek ev onunkiydi. Başka insanların evine gittiğimde bişey almaktan korkuyodum.

Küçüklüğümden başlayan bu hastalık tedavilere olumsuz yanıt vermişti. Ailemin geliri iyi olmasına ve her istediğimi alabilmeme rağmen bu alışkanlığımdan vazgeçemedim. Mümkün oldukça ya ailemden biriyle ya da Berra'yla bir yere giderdim bir sorun olmaması için. Ama artık bunun bitmesi gerekiyordu çünkü alışkanlıktan çok isteğe dönmeye başlamıştı bu içgüdü.

Kötü ve olumsuz düşüncelerimden sıyrılıp dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadım. Çekiç sesi kesilmişti. Derin bir oh çekip mutfağıma gittim. Bulabilceğim her şeyi yemek istiyordum. Çikolata, cips, jelibon... Dün gece sevgilimden ayrılmıştım ve doğal olarak depresyondaydım. Ama dolapta bunların hiç birinin olmadığını görünce depresyon kelimesi anlamsız kalmıştı.

Gardolabımı açtım ve olabilecek en saçma şeyleri seçmeye koyuldum. Özen göstermek istemiyordum. Dizleri solmaya başlamış siyah kotumu ve su yeşili büyük, bol bir tişört giydim üstüme. Makyaj da neyin nesi diyerek makyaj malzemelerime tiksinen bir şekilde bakıp, toka kutumdan bir lastik alıp saçımı topladım. Anahtarlıkta bulunan anahtarımı ve paramı arka cebime sıkıştırarak spor ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Huzurlu ve mutlu bir şekilde evden çıkmayı umarken matkap sesiyle yüzümde oluşan tebessüm silindi. 

     "Apartmanı başımıza yıkacaklar sabahın köründe." Diye söylenerek evden çıkıp kapıyı sertçe çarpmıştım ki matkap sesinin birden çok yakından geldiğini ve durduğunu fark ettim. Arkamda birisinin beni izlediğini hissetmiştim. Ama arkama dönmeye korktuğum için kapıyı kitlemeye çalışıyormuş gibi yapıyordum.

"Özür dilerim, rahatsızlık vermek istemezdim ama yapılması gereken çok şey var bu evde." Kalın ve güzel bir erkek sesiyle kafamı yavaşça arkama çevirdim. Önce ayaklarını gördüm. Sonra gözlerimi yavaşça yukarıya doğru kaydırdım. Bacakları, karnı, kolları, yüzü... Hayatımda gördüğüm en güzel yüz olduğuna adım kadar emindim. Bir insan nasıl aynı anda hem sevimli, hem karizmatik, hem kibar hem de tehlikeli gözükebilirdi ki? Aradan dakikaların geçtiğinin ve her geçen saniye de yanaklarımdaki kızarıklığın arttığını, vücut ısımın tavan yaptığını her hücremle hissedebiliyordum. Uzun süre baktığım için artık bana soru sorar gözlerle bakmaya başlamıştı.

"Imm, şeey..." O mükemmel yeşil gözleriyle bana bakıp beni büyülerken ona nasıl "önemli değil" diyebilirim ki?

"Yani şey, önemli değil ben bilmiyordum. Yani sizin buraya taşındığınızı... Yani birisinin taşındığını bilmiyordum. Haberim yoktu gerçekten." Ah ne saçmalıyordum ki ben. Oturmuş onun gözlerine bakarak cümle kurmaya çalışıyordum. Ama saçmalıklarıma rağmen o içten gülümseyişine karşı gülümsemekten alıkoyamadım kendimi.

"Hayır, haber vermeliydim. Tamamen benim hatam." Dedi kocaman gülümseyerek. Resmen içim eriyordu. Yavaş yavaş yanıma yaklaşmaya başlamıştı. Kulaklarımda hem onun adımlarının sesi hem de kalbimin sesi yankılanıyordu. Aramızda üç adımlık mesafe kala durdu. Elini bana doğru uzattı ve o yumuşacık yüz ifadesiyle ve içten sesiyle kalbimi durdurmayı başardı.

"Merhaba, Doğu ben. Yeni komşun."


Suç OrtağımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin