Ee sevgili prens beni ne zaman götürüyorsun şu meşhur Gerçekler Ülkene hı? Yoksa bana görünmeyen birde gizli kapısı mı var bu ülkenin. " diye sorarken oldukça keyif alıyordu Melodi bu konudan. "Zamanı gelince herşeyin görünür yüzünü sende keşfedeceksin güzelim, zamanı gelince..." Baran'ın bu cevabı karşısında ne ima ettiğini henüz idrak edemeyen Melodi yanından uzaklaşan delikanlıyı izlemeyek koyulmuştu. Birkaç saniye sonra saatin kaç olabileceğini merak ederek kolundaki saate baktı. 16.00 Melodi saati gördüğünde okulun çoktan bittiğini aklından geçirdi ve yürümeye başladı. Fakat ayaklarını eve sürüklemek yerine boş boş yürümeyi tercih eden genç kız bir yandan da bütün bunların ne anlama geldiğine kafa patlatıyordu. Hatta onun en çok kafasına takılan durumlardan biriside Baran'ın ona sarılmasıydı. Bunu düşünürken kalbinden hissizliğini koruması için yalvarıyordu fakat bu değişik duyguların önüne de geçemiyordu. Babası dışında hiçbir erkeğe sarılmamıştı. Baran ilkti. Daha sonra saçmaladığının sinyallerini bütün hücrelerine yollayarak bir başka olaya geçmişti. Baran nasıl olurda annesinin bilinmeyenlerini bilebilirdi? Kimdi bu delikanlı? Melodi bunları düşünürken bir anda Baran'ın bir cümlesi aklına gelmişti "Insan kardeşinin annesini tanımaz mı? " Melodi yeniden dehşete düşmüştü. Bir kardeş. Bunca yıl tek çocuk olduğunu sanan Melodi Gürsu'nun bir kardeşi vardı. Babası böyle bir şeyi nasıl saklardı ondan. Bu düşünce fırtınası ardından karanlık ve soğuk hava da evin yolunu tutmuştu. Tam önünde küçücük bir kedi yavrusu görmüştü. Masum masum miyavliyor, tatlı tatlı bakıyordu. Melodi kedilerden nefret eder ve onlara oldukça acımasız davranırdı. Çünkü onların nankör olduğuna inandığı gibi sevimli olmalarından da nefret ediyordu. Önündeki yavruyu bir tekmede gözler önünden kaybetmişti. Minik kedi inleyerek uzaklaşırken Melodi'de evin giriş kapısına doğru ilerliyordu. Demir kapıyı büyük bir gürültü ile açtıktan sonra bahçede ilerlemeye devam etti. Evin kapısının önüne geldiğinde pencerelere bir göz attı perdeler çekilmiş fakat ışıklar yanmıyordu. Babasının eve geldiğinden haberdardı uyumuş olduğunu düşünerek merakla saate baktı. Henüz 20.00 olduğunu gösteren saatten gözlerini ayırıp anahtarıyla evinin kapısını açarken bir yandan da "Iyide babam hiç bu saatte uyumaz ki " diye kendi kendine konuşuyordu. Direk odasına yürürken babasının odasından hararetli sesler yükseldiğini duyarak odanın kapısının önünde bir süre olanları kavrama amacıyla öylece dikilerek dinlemeye başladı. Fatih Bey " Ben yapılması gerekeni yaptım. Doğru olan buydu." diye birşeyleri savunuyor gibiydi. Nihayet telefon kapatılmıştı. Melodi odaya girmiş ilk iş olarak ışığı açmıştı. Şu zamana kadar birçok tıbbi gerilim filmleri izlemişti fakat beyaz bir gömleği kırmızı renge çevirecek kadar kanı, yüzündeki derin ve uzun kesikleri babasının vücudunda görmek onu dehşete düşürmüş ve çok korkmustu. Manzara karşısında dili tutulan Melodi babasına bakarken Fatih Bey birşeyim yok der gibi gülümsemeye çalışırken bir hayli zorlanıyordu. Melodi artık kendine gelmişti. Fatih Bey'in gözleri çökmüş ama hala yaşamaya sımsıkı tutunuyor ölmemekte ısrar ediyordu.
Fakat çok kan kaybetmişti ki müdahale edilmezse ölebilirdi bile. Melodi bu olayın bilincinde olacaktı ki babasının yanına koştu. Üzerindeki gömleği yırtarak yüzündekiler kadar ciddi bir yara varmı diye vücudunu incelemeye başlamıştı. Fatih Bey'in vücudunda sadece morluklar vardı. Yanağından boynuna kadar inen derin ve uzun yara şah damarının tam yanında sonlandırılmıştı. Sadece yüzündeki kanlar yüzünden gömleğine kadar yoğun bir kırmızı ile kapanmıştı Fatih Bey. Melodi babasını böyle görmeye dayanamadığından gözyaşlarını tutamadı. Fatih Bey " seni seviyorum huysuz prensesim. " diyebilmişti yalnızca.Babası kızının elinde son nefesini vermişti.
Melodi'nin gözlerinden yaşlar yağmur gibi akıyor ve onlara engel olmak bile istemiyordu. Sessizce ağlıyordu genç kız. Çaresizdi çünkü ne yapacağını, kime haber vereceğini bilmiyordu. Aklına ilk olarak Baran gelmişti. Fakat ona ulaşacak ne bir telefon numarası almıştı ne de bir adres... Sonra yan komşularından yardım istemeyi akıl edince üzerindeki babasının kanına aldırış etmeden yan taraftaki yalıda oturan Serhat Bey ve eşi Nergiz Hanım'a haber vermek için zile basiyordu. Fakat sadece basıyordu açan yoktu. Biraz bekledi ama ne gelen vardı ne giden... Yeniden ağlamaya başlamıştı Melodi. O öfkeli bir kızdı ama çaresiz kalınca aşırı sinirlenince hep ağlar kendine zarar verirdi. Evin bahçesine oturup bir yandan saçlarını yoluyor bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Uzun, düz siyah saçları beyaz tenli eline doluyordu. Bahçede bir hareketlilik olmuştu. Genç kıza doğru birisi yürüyordu. Baran'dı. Hemen Melodi'nin yanına oturarak neler olduğunu sordu. Üzerindeki bu kan izleriyle karşı karşıya kalınca Melodi'nin bir yerini yaralandığını düşünerek korkmuştu. " Melodi kendine gel! Hadi bırak saçlarını güzelim. Anlat bana ne olduğunu."
Melodi "Babam ölmedi. Babam ölmedi." diye tekrarlıyordu bir yandan da sarsılıyor ve ağlıyordu. Baran onu tekrar kollarına çekerek sakinleştirmeye çalışıyordu. Melodi şok geçiyor olsa gerek sadece "Babam ölmedi" diyordu.
-
Melodi sakinleşmişti. Baran'a sıkıca sarılarak "Gitme" diye gözyaşları arasından boğuk çıkan sesiyle fısıldıyodu. Gözlerini bir noktada sabitlemiş bir an olsun kıpırdamıyordu bile. Birden haraketlenip kalkınca Baran da şaşırmıştı. Melodi evlerine doğru koşmaya başlamıştı. Evin kapısı açıktı ve yerde kan izleri vardı. Melodi izleri takip ederek babasının odasına ulaşmıştı. Fakat babası yoktu. " Baba! " Diye çığlık atınca Baran'da Melodi'nin yanına koştu. Baran olayı anlamış olacak ki Melodi'ye babasını otopsi için götürdükleri haberini verdi.
Genç kızın gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Iki gündür uyumuyodu. Saat gecenin ikisi olmuştu. Genç kız uyumamakta her ne kadar ısrar edip babasının yanına gitmek istesemde Baran'ın zoruyla uyumuştu.
-
Sabah olmuştu. Melodi kendi yatağında Baran ise onun yatağının hemen karşısındaki koltukta uyuyordu. Baran koltukta uyuduğu için boynu tutulmuş ve üstü açık yattığı için üşümüstu. Bu rahatsızlıklar dolayı uyanmış ve Melodi'nin yatağının başına dikilmiş onu izliyordu. Melodi uykulu bir inlemeyle uyanmış ve ilk gördüğü şey Baran olmuştu. Kısa bir çığlık atarak bütün uykusunun dağılmasını sağlamıştı. evinde babasından başka bir erkeği görmeye alışık olmadığı için bir an korkmuştu. " Şşt sakin ol benim Baran, korkma." Baran'ın sesindeki tını genç kızı yatıştırıyor ona huzur veriyordu. Melodi çarpık bir gülümsemeyle Baran'a bakıyordu. Sonra Baran'ın üstündeki kan lekelerini görünce gülümsemesi solmuştu. Yeniden gözleri dolmuştu ki "Artık ağlama lütfen elbet herkes bir gün ölecek ne sen yaşayacaksın ne ben... Hepimizin ölümü nasıl olur nerede olur bilemeyiz bak babanın ölümüde başkaları tarafından ama senin ellerinde oldu." Baran bunları soyledikten sonra Melodi haklısın der gibi başını salladı. Gözyaşlarını silip "Babama bunu neden ve kimin yarattığını bulmadan ölmeye niyetim yok."dedi. "Beraber bulacağız ben seninleyim artık." Baran'ın bu güven dolu sözleri karşısında Melodi daha güçlü hissediyordu. "Sahi sen dün niçin gelmiştin?" "Bilmem seni merak etmiştim. Eve tek başına dönmek zorunda bıraktığım için kendime lanetler okuyup, kızdım. Başına bir şey geldimi, yolda ne ile karşılaştın, iyi misin diye bakmaya işte. " Baran bunları söylerken utanmıştı. Beyaz tenli olduğu için kizardigi bir bakışta anlaşılıyordu. Melodi açık sözlü ve düşünmeden konuştuğu için Baran'a "neden utandın ki bu kadar?" Diye sorup delikanlıyı bir ton daha koyu bir renkle utandırmaya devam ediyordu. "Bilmem. Hem utanmadım ki ben. Nerden çıkardın saçmalama. Alt tarafı yaşıyor musun diye merak etmiştim."Derken gözlerini kaçırıyordu. Umursamaz olduğu kadar duygusal ve hassas bir yapısı vardı Baran'ın. Bu onu saf ve güvenilir yapan en belirgin özelliğiydi. O henüz Melodi'ye ne bildiğini neleri göstereceğini, genç kızın bunlar karşısındaki tutumunu bilmiyordu. Şimdiden gönlünü kaptırmış, kalbi "Melodi" diye atıyordu. Ama açılmaya hiç niyeti yoktu genç kıza. Ne der bilmiyordu. Tepkisinden korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çirkin Ruhun Evladı
Teen Fictionbencil ruhu kirli kötü huylu bir hırsla bürünmüş bir fakat ölü bir anne... yoğun nefretle harmanlanmış, öfke kusan bir evlat...