2.Bölüm - EDEBİYAT

148 25 4
                                    

Kızların dalga geçmesinin ardından hemen sınıfa koştum. Gözlerimle sınıfı taradım ve gözüm Jenny'ye  çarptı. O sınıfın en çalışkan kızıydı ve tüm derslerde not alıyordu. Benim içinde doğru kişi o idi. Hemen yanına oturdum ve istediğimi söylemeye başladım.

"Bana Edebiyat defterini ver." Önce biraz afalladı, sonra bir havalanmalar falan başladı.

"Veremem, kusura bakma." Dedi. Sen kimsin de bana defter vermiyorsun?! Neyse ki kozlarım vardı. Bu kızı bir kere kopya çekerken yakalamıştım. Benim görmemin sonrasında bir daha da asla kopya çekmedi. Bu kozu zor zamanlarıma saklıyordum. İyi ki saklamışım.

"Eğer defterini bana vermezsen kopya çektiğini hocaya söylerim!" Biraz şaşırdı.

"Ne? Ne diyorsun be sen! Bunun aramızda kalacağını söylemiştin!" Bu kız cidden saftı.

"Ay canım, benim sözüme mi güvendin sen? Kıyamam! Şimdi bana defterini ver!"

"Hayır, beni böyle kandıramazsın! Hem hoca sana mı güvenecek bana mı?" Yandan yandan ibne gülüşü yaptı. Neyse ki şimdiye kadar kimseye iftira atmamıştım çok şükür. 

"Hoca senden şüphelenecek ama! Üstelik ben şimdiye kadar iftira atmadım, tabi kide bana inanır!" Gülüşünün karşılığını vermiştim. Bizim kızlar yanımızda dikilmiş benim halime gülüyorlardı. Gerçekten de gülünecek haldeydim. Bildiğimiz not için birine yalvarıyordum. Çok acı bir durumdu! Üstelik Jenny hala direniyordu defteri vermemek için.

"Hayır, hala vermeyi düşünmüyorum!" Sinirlenmeye başlamıştım.

"İyi o zaman. Bu kusuru öğretmenlerden önce sınıf öğrensin. Çalışkan olmadığın gerçeğini herkes bilsin isteriz dimi. Hey, çocuklar! Hepiniz beni dinleyin! Size alay konusu olacak bir şey söyleyeceğim!" Tüm sınıf bana dönmüştü tabii. Tam "Var ya Jenny..." demiştim ki, Jenny kolumdan tuttu.

"Edebiyat dersinin sonunda gel al!"

"Eyvallah kanka." Dedim ve ünlü ibne gülüşümü yaptım. Kızlar hala bana gülüyorlardı. Tek kelime etmedim, haklıydılar. Belkide ilk defa yalvarmıştım. Aa yok, yalvardığım bir şey daha vardı; Doğum günümü eğlence kulübünde yapmak için babama yalvardım. Onun dışında da yalvardığım bir şey yoktur her halde. Neyse, hoca gelmişti ve ders anlatmaya başlamıştı. Yine sıkıcı bir günün sıkıcı bir dersi daha başlamıştı ve ben yine kafayı vurup yatmıştım. 

...

Uyandığımda teneffüs zili çalıyordu. Alarm gibi çalıyordu yavrum, ama çok güzel bir alarm. Uykumdan uyandırdığına kızmadığım tek ses. Neyse, ben gözlerimi ovuştururken bir önüme defter attı. Kafamı kaldırdığımda karşımda Jenny vardı. 

"Defterimi aynı şekilde geri getir! Çizik, buruk görmek istemiyorum!" Dedi. Tam bir ergen ya.

"İyi be, tamam. Konuşman bittiyse defol! Uyanmaya çalışıyoruz şurada." Ters ters baktıktan sonra gitti. Onun tribini çekemezdim, hala uykum vardı. Ben uykumla debelenirken Barbara yanıma oturdu. 

"Ne yapıyoruz bugün kanka?" Dalga geçiyor sandım bir an ama geçmiyordu, ciddiydi.

"Saf mısın kızım ya? Defteri yazmam gerek bugün. Dışarı falan çıkamam anlayacağın."

"Asıl saf olan sensin be! Not tutmuyorsun, bir şey yapmıyorsun." Barbara, Ashley ve benden daha zekiydi. Bazı derslerde not tuttuğuna şahit olmuştum, çok şaşırtıcıydı.

"Hey! Sen bazen not tutuyorsun, Edebiyat dersinin notları var mı sende?"

"Ha-hayır." Biraz endişeli bir yüzü vardı. Üstelik o kadar saçmaydı ki, yalan söyleyince kızarırdı. Bu da onu hep ele verirdi.

"Hadi be ordan! Bana bak kızım; eğer vermezsen defterini, tüm sınıfa Damon'a deliler gibi aşık olduğunu söylerim!"

"Hayır, öyle bir şey yapmazsın! Değil mi?"

"Hatta daha fenası, tüm okula mesaj atarım. Bu mesaja Damon'da dahil." Bazen gerçekten korkutucu derecede cani olabiliyordum.Tehditlerim çok kötü yerlerdendi.

"Ya, tamam be. Çok kötüsün Coraline!"

"Biliyorum kanka. Neyse ya, sen verirsen akşama dışarıda çıkabilirim değil mi?"

"Tamam, ne zaman?"

"Şimdi ver de götüreyim." Defterini almıştım, kapıdan tam çıkıyordum ki arkama dönesim geldi.

"Bana bak! Bunun hepsi tam değil mi? Birde umarım içinde onunla ilgili yazılar falan yoktur."

"Hayır. Tertemiz ve tam. Götürebilirsin."

"Eyvallah kanka, hadi görüşürüz."

...

Şimdi işin zor kısmındaydı sıra. Nasıl verecektim? Daha doğru düzgün konuşamıyordum bile. 

Kendi içimde düşünürken biri kolumdan tuttu.

"O defter bana ait galiba, he?" Bu Tyler'dı. Bir an kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. 

"Ah, evet. Buyur, alabilirsin." Dedim gülümseyerek. O da gülümsedi.

"Teşekkür ederim Coraline. Çok tatlısın." Dedi ve gitti. Benim gözler fal taşı gibi açıldı tabii. Bir süre arkasından baktım. 'Çok tatlısın' demişti bana, tatlı mıydım gerçekten? Ah Coraline salak mısın nesin? Sen mi tatlı olacaksın? Komikleşme. Ama bana öyle demişti. Yinede aptallaşma Coraline! Defteri verdin diye yağ çekiyor sözde! 

Kendi kendime konuşurken Barbara yanıma geldi.

"Ne oldu? Verdin değil mi defteri? Nasıl verdin söylesene. Ah, konuşsana Coraline!"

"Bir sus kızım ya. Kolumu tuttu, o defter bana ait değil  mi dedi."

"Yoo ona ait değil tabi ki, benim o defter. Bu çocuk mal olmasın?"

"Seninle nasıl arkadaş oldum ben ya?"

"Neyse sen konuş, sonra ne oldu?"

"Giderken ne dedi biliyor musun?" Dedim heyecanla.

"Hayır bilmiyorum. Söylersen bilirim."

"Tam bir aptalsın Barbara. Dedi ki; 'Teşekkür ederim, çok tatlısın.'" Bunu söylediğim an söylediğime pişman oldum. Söyler söylemez bir kahkaha patlattı.

"Sen mi tatlıymışsın? Ahah çok saf bu çocuk." Bu nasıl kankadır ya?

"Tamam Barbara, kapa çeneni!" Dedim ve sinirlenerek gittim yanından. Arkamdan bağırmakla yetindi.

"Şaka yaptım kanka ya! Bekle beni!" Onu beklemedim ve sınıfa doğru yürüdüm. Barbara'nın gülmesinden çok, Tyler'ın bana öyle demesinin etkisinde kalmıştım. Tüm gün bu sözü düşüneceğimden emindim.

Küçük BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin