2.Bölüm

116 17 3
                                    

Yıllarca kendimi avutup durmuştum. Yolun karşısına geçip bir kaldırıma oturdum. Neden sürekli onun peşinden gidiyordum? Yarın da aynı şeyi yapacağım, kendimi kandırmama gerek yok, Rüzgar için gidiyorum. Düşüncelerimden kurtulmama omzumda hissettiğim el sebep oldu. Arkamı dönüp baktığımda içten gülümseyen Duru'yla karşılaştım. Ağladığımı fark etmiş olacak ki yüz ifadesi değişti. Yanıma oturup.
"Rüzgar ne yaptı?" Bazı konuları zor anlasada, bu konudaki hassasiyetimi çok iyi anlıyordu. Ağlamama sebep olanında Rüzgar olduğunu da gayet iyi biliyordu. "Hey! Ece beni duymuyor musun?" Başımı kaldırıp Duru'ya döndüm.
"Rüzgar bişe yapmadı. Ben sevmemem gereken kişiyi sevdim. Onun hayatını mahvettim." Aslında hayatımı mahveten oydu ama onun düşüncesi hep bu oldu. O ne derse yapardım ben. Haksızken bile haklıyım dese, karşı çıkamazdım. Kendi çapımda dünyanın merkezine onu koymuştum. Duru'nun kahkahasıyla düşüncelerimi aklımdan çıkardım.
"Neden gülüyorsun?"
"Aahhahahah sen mi ahahah sen mi onun hayatına mahvetmişsin?"
"Evet."
"Ya Ece sana bunu çok kez diyordum ve tekrar diyorum iyi dinle! Yaptıklarından dolayı çok pişman olacak. Ama sen olmayacaksın. Ondan vazgeçmiş olacaksın."
"Rüzgar'ı çok iyi tanıyorum. Yaptığı hiç bişe için pişman olmadı, olmazda. Beni hiç sevmedi, sevmeyecekte." Bu sözleri söylerken sesimin titrediğinden hiç olmadığım kadar emindin. Konuşmasına izin vermeden devam ettim.
"Beni sevmeyen birine kendimi zorla sevdirmeye çalıştım. Başardığımda söylenemez." Duru çok dikkatli bir şekilde beni dinliyordu. Kaldırımdan kalkıp, kafamı Duru'nun olduğu yere çevirdim. Hafif tebessüm ederek.
"Acınacak haldeyim, değil mi?" Ayağı kalkıp bana sıkıca sarıldı. Sanki bütün sıkıntılarımı kendine çekmiş gibi rahatlattı. Benden ayrılıp elleriyle göz yaşlarımı sildi.
"Hayır değilsin, sana yaptıklarından dolayı o acınacak halde. Kendinden zayıf birine acı çektirdiği için." Bir şey söylemeden ilerledim. Rüzgar bana ne yapmıştı? Gerçekler canımı acıtsada doğrusu buydu, cinsel arzuları için beni kullanmıştı. Bu kendinede yüzüme karşı söylemişti. Beni ilk öptüğünde onun farklı amacı vardı. Ben ise sevdiğim adamın bana sevgi verdiğini düşünüyordum. Amacını öğrendikten sonra da pek bir şey değişmedi. Her zaman onunla konuştum, hep yanında oldum. Duru'dan ayrılıp eve geldiğimde evde kimsenin olmaması içimi rahatlattı. Kıyafetlerimi çıkarıp rahat bir şeyler giydim ve yatağıma oturdum. Elime telefonumu alıp mesajlara baktım, hiçbirini cevaplamadım. Hafif bir müzik açıp dinlemeye başladım. Ağlıyordum, beni umursamayan bir insan için. Başka birşey gelmiyordu elimden. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Sadece onu uzaktan izliyecektim. Bunları düşünürken gözlerimi yavaş yavaş kapatıp uyumaya çalıştım.
Sabah yüzüme vuran güneş ışığıyla uyandım. Bazı insanları rahatsız etse de benim içimi huzurla dolduruyordu. Yataktan kalkıp odamı düzeltikten sonra giyeceğim kıyafetleri ayarlamak için dolabımın karşına geçtim. Bordo dar pantolomu dolaptan çıkarıp yatağımın üzerine koydum. Üzerine sade bir tişört aradım. En son beyaz tişörtümü çıkarıp onuda pantolonumun yanına koydum. Odamdan çıkıp banyoya girdim. Gündelik işlerimi hallettikten sonra tekrar odama girip kıyafetlerimi giydim. Sade bir makyaj yaptıktan sonra saçlarımı açtım. Annemin yanına gidip yanağından öptüm ve sıkıca sarıldım.
"Dikkatli ol kızım." diyip oda yanağımdan öptü.
Son kez aynaya bakıp evden çıktım. Kahvaltı için Doruklara gideceğimiz için kahvaltı yapmamıştım. İlk olarak Duru'yla buluştum. Beni gördüğü gibi sıkıca sarıldı.
"Bugün nasılsın?"
Çok düşünceli bir insandı. Hafif gülümsedim.
"Harikayım." İnanmamış gibi gözlerimin içine bakıyordu.
"Tamam, dünden daha iyiyim."
"İyi olacaksın." dedi ve kolunu omzuma atmaya çalıştı. Benden kısa olduğu için yapamıyordu. Kendimi tutamayıp onun bu haline güldüm. Bu sebepten güldüğümü anlamış olmalı ki bana imalı imalı bakıyordu. Kolunu uzatamadığı omzumdan çekip aniden önüme geçti.
"Bana kısa boylu mu demeye çalışıyorsun canım?"
Bir de diklenerek konuşuyordu. Bu kız beni cidden mutlu ediyordu. Daha sesli güldüm ve taklidini yaparak.
"Hayır, canım baya kısasın."
Sinirlenmiş olmalı ki yol boyunca hiç konuşmadı. Kendini zor tuttuğu her halinden belliydi. İlk olarak Rüzgar ve Ege ile buluşacaktık. Ege de Duru gibi düşünceli bir insandı ve ne kadar inkar etsede Duru'dan hoşlandığı her halinden belliydi. Yolun karşından yanımıza yavaşca ve gülerek geliyorlardı. Rüzgar'ı gülerken gördüğümde bende hafifçe güldüm. Geldiklerinde selam verip sarıldılar. Rüzgar bugün de harika gözüküyordu. Siyah saçlarına her zaman yaptığı modeli vermişti. Bu onu havalı gösteriyordu. Mavi bir pantolonun üzerine beyaz tişört giyiyordu. Güneşin gözlerine vuruşu onu çekici yapıyordu. Karşısında kendimden geçiyordum. Ege'nin sesiyle irkildim.
"Kızlar, siz Doruklara geçersiniz. Bizim Rüzgarla bir işimiz var yakınlarda hallettikten sonra geleceğiz. Sorun olmaz değil mi?" Bu biraz canımı sıkmıştı ama Rüzgar olmayınca daha rahat olacaktım. Duru ilk önce bana bakıp sonra Ege'ye döndü.
"Tamam, bizim için sorun olmaz."
"Zaten evin oraya bırakacağız." diyip çarpık gülümsemesini yaptı. Duru başıyla onayladıktan sonra önüne döndü. Ege Duru'ya öyle bakıyordu ki, ben Rüzgar'ın nasıl ağzından çıkan her kelimeye dikkat ediyorsam oda aynısını yapıyordu. Bir de sevmediğini inkar ediyor. Galiba oda tek taraflı aşk yaşadığının farkında olduğundan sevdiğini saklıyordu. Belkide onu reddetmesinden korkuyordu. Erkeklerde ki gereksiz gurur işleri işte. Gidene kadar Rüzgar'ı izledim arada bir kafasını olduğum yere çeviriyordu. Ben ise hemen gözlerimi kaçırıyordum. Doruk'un evine geldiğimizde Rüzgar gözlerimin içine bakıp dudaklarını birbirine bastırdı ve hafifçe gülümsedi. Neden böyle bişe yapıyordu? Gerçi her zaman yaptığı şeydi, umutlandırmak. Birlikte el sallayıp yanımızdan ayrıldılar. Onlar gittikleri gibi Duru başladı. Sanki bu anı bekliyordu.
"Bakıyorum da Rüzgar'ın yanında çok uslu bir kız oluyorsun."
"Hiçte bile, konuşac-" lafımı yarıda kesip.
"Tabi canım ya kesin. Bende öyle düşünmüştüm."
Ne kadar iyi olsada sinir olduğum huylarıda vardı. Özellikle de şuan ki davranışları. Acaba neden Rüzgar Duru'yla konuşmamıştı hiç. Oysa ki yakın arkadaşlardı. Merakıma yenik düşüp sordum.
"Duru, Rüzgar'la neden konuşmadın?"
"Dün tartıştık biraz."
"Ah, buna bana nasıl söylemezsin?"
"Söylemedim mi? Bin kez mesaj attım. Ama görüp takmadın."
"Özür dilerim canım,dünü biliyorsun işte."
"Zaten o yüzden üstelemiyorum. Anlayışla karşılıyorum." diyip yanağımdan öpüp sarıldı.
Bana güç veriyordu.
"Biraz daha burda durursak kapı zili olarak bizi kullanacaklar." diyip kapıyı çaldı. Doruk bizi kapıda sevecen bir yüz ifadesiyle karşıladı. O da Rüzgar gibi esmerdi ve onun kadar çekiciydi.
"Selam kızlar." diyip ilk olarak Duru'ya sonra bana sarıldı.
"İçeri geçin ve keyfinize bakın." dedi. Ses tonu kibardı. Salona geçtiğimizde, Duru sıcakkanlılığını burdada göstermişti. "Selam millet, nasılsınız?"
"İyiyiz, sen?" bu sesi bi yerden tanıyordum ama çıkartamıyordum. Kafamı sağa çevirip baktım. Bu Barıştı. Bunlar hani kavga etmişlerdi. Kumral saçları dağınıktı. Lacivert tişörtünün altına kırmızı kapri giyiyordu. Koltuğa yayılmış elindeki kartlarla oynuyordu. Kendini beğenmiş bir ukalaydı. Rüzgar'ın da yakın arkadaşıydı. Ama tartıştıklarında araları biraz açılmıştı. Yaş olarak büyük olduğundan saygı amaçlı hiç biri ona karşı çıkmayıp dediklerini yapıyorlardı. İşte arkadaş ortamında bundan hiç hoşlanmıyordum. Üstelik sürekli bana bulaşıp duruyordu. En son Rüzgar ile çıkmamıza o yardımcı olmuştu. Evet ama ayrılmamızı da onun sağladığına eminim. Bu işin içinde bi oyun olduğu çok belli.
"Ece oturmaycaksın herhalde." diyip dalga geçermiş gibi gülümsedi.
Ona kötü bişe dememek için kendimi zor tutuyordum. Zaten Duru bu konuda beni hep uyarıyordu.
"Oturuyorum." diyip ondan uzak bir yere geçtim. Bakışları bile beni rahatsız ediyordu. Neden geldiyse buraya?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

LOSERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin