15

41 6 0
                                    



'Mavi gözlü ruh hastası.' Utanarak dışarı çıktım siyah bir BMW'ye yaslanmış beni bekliyordu. Ah o yüzünde ki muhteşem gülüşü. Hemen toparlanıp yüzüne gülümsedim. Arabanın kapısını açıp ''Buyrun prenses''dedi muhteşem bir sesle. Deniz mavisi gözlerine odaklandım ve ''Teşekkür ederim ''dedim. Sanırım sesim titremişti. Gözlerinin içine dalıp gitmemek mümkün değildi fakat hemen kapılmak yok. Kendine gel diye uyardım kendimi. Yol boyunca sadece bakıştık. Gözlerinin içine uzun süre bakamıyordum. Utangaçlığım beni ele veriyor yanaklarım al al oluyordu.Arabayı yolun ortasında durdurdu ve çenemden tuttu. ''Gözlerimin içine bak ve öylece kal.'' dedi. Öyle derin bakıyordu ki 2 dakika boyunca sanki gözleriyle bana bir şeyler anlatırcasına baktı en içten,masmavi. Yavaşça yüzümü yaklaştırdı. Artık nefesini hissedebiliyordum. Ve gittikçe kalbim daha hızlı çarpmaya çalışıyordu. Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı fakat öpmedi. Sonra elini çekti ve arkasına yaslandı. Derin bir nefes aldım hatta o kadar derindi ki bir an suratıma anlamsızca baktığını hisettim. Yol boyunca konuşmadık. Sadece suratıma bakıyor ve gülümsüyordu. Onun gülüşü beni de gülümsetiyordu. 'Kalbimin ritmini değiştiren adam.'

Issız bir orman yolundan çıkıp bahçeli etrafı çeşit çeşit,cıvıl cıvıl renklerle dolu bir yere geldik. Aslında ürkütücü bir yerdi hemde alışık değildim ki ben böyle yerlere. Sürekli geldiği bir yer olmalı. İğrenç insanlar doluydu burda. Neden buraya getirmişti beni? Kuğu olmamı istemişti fakat beni bataklığa getirmişti. Bunları düşünürken bir ara duraksadım,suratıma baktı ve neden durduğumu sordu. Yok birşey diyerek devam ettim. Harika bir manzarası olan yeri de bize ayarlamıştı sanırım. Bize. Oturup bir şeyler içmeye başladık.

''Buraya sürekli gelir misin?''diye sordum meraktan.

''Çok değil ayda 10 bilemedin 15 defa falan.''

''10-15 defa gerçekten çok değilmiş.''dedim hafif sırıtarak. Çatıya çıkmak için izin istedim. Ve mide bulantısıyla çatıya doğru yöneldim. Ah şu nalet mide bulantısı,kötü birşeydi. Çatı katı neredeyse bütün İstanbul'u görebilecek bir manzaraya sahipti. En köşede ki küçük pencerenin yanına gidip nefes alıp vermeye başladım. Dışarıda ki temiz havayı içime doldurdum. Sonra da şehrin ışıklarına odaklandım.

Arkamda ki sıcak nefes beni tedirgin ediyordu. Temkinli bir şekilde arkama döndüm. Arkama dönerken titreyen sesimle birşeyler söyledim. Gece kadar simsiyah gözleri ve kumralımsıya kaçan saçları. Bu adamın burada ne  işi var? Hemde benim yanımda,üstelik tanımıyordum! ''Pardon geçebilir miyim.''dedim ince bir ses tonuyla. Sağa doğru bir hamle de bulunduğum sırada elimden tutup kendine çekti ve duvara itti. Canım epeyce acımıştı ve korkuyordum. ''Pardon,çekilir misin?''dedim sakin bir sesle,korktuğumu belli etmemek için.

''Tabiki.''dedi dalga geçerek. ''Ama önce seninle biraz konuşmamız lazım tamam mı tatlı kız.''dedi iplemez bir gülüşle.

''Hayır.''dedim sesimi yükselterek. Bileğimden yakaladı ve kendine çekti. Dişlerini sıkarak ''Dinliyiceksin''dedi.

Yanağımdan akan gözyaşlarımı önemsemedim. Korkuyordum. Birinin beni kurtarması için yalvardım. Bağırıp ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Gözlerimde ki çaresiz ifadeyi hissedebiliyordum. Ne kadar aciz göründüğümü biliyordum.

"Meriçten uzak dur yoksa olacaklardan sorumlu ben olmam."dedi sinirli bir şekilde.

"O kadar kolaysa o benden uzak dursun."dedim
Kolumu sıkıca kavradı geri çekildi ellerini saçlarının arasından geçirdi ve dişlerini sıktı. Yanıma yaklaştı yüzümü kendine doğru çekti. Korkuyla titrememe aldırış etmedi.
Tam o sırada o geldi. Yumruğu çocuğun suratına geçirdi. Fazlasıyla sert bir darbeyle yere düştü. Pis pis sırıtarak kulağına yaklaştı ve fısıldadı. "O BENİM."

AZRAİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin