Bölüm 6

138 12 4
                                    

Edebiyat hocamızın sorduğu soruyu düşünüyordum. Camdan dışarı bakarken edebiyat hocamızın dikkatini çekmiş olmalıyım ki bana " Gökyüzü sence neden insanlar gözlerden birbirlerini anlamaya çalışırlar ?" diye sormuştu. Nedense bu soru ilk olarak bana masmavi gözleri aklıma getirmişti.

" Aslında her insan böyle bir şeyi yapamaz. Ama varsayalım ki yapıyorlar. Aslında en önemli etken gözlerdir. Masmavi bir göz düşünün ve onun içerisinden geçen karanlık düşünceleri ,sizce de hemen kendini belli etmez mi ?"

" Neden masmavi göz. Bunun renklerle alakası olduğunu zannetmiyorum."

" Kesinlikle öyle. Ben sadece maviyi örnek verdim. Simsiyah bir göz düşünün. O gözün içinden geçen duygular sizce de o gözdede belli olmaz mı? Aşk, sır, her şey."

Sınıftaki herkesin beni izlemesi rahatsızlık verdiği için kendimi fazlasıyla açıklayamamıştım ama edebiyat hocamız anladığını belli eden gözlerle bana gülümsedi. Sınıfta uğultu başlayınca yerime oturdum ve başımı sıraya yasladım. Dün gece düşünmekten pek uyuyamamıştım.

Zil çalınca kantinden kendime sıcak çikolata almak için sınıftan çıktım. Bugün hava soğuk olduğu için okul eteğim yerini siyah pantolonumu giymiştim. Kantine inerken yere baktığım için birine çarptım kafamı yukarı doğru kaldırdığımda Can'la göz göze geldim. Suratı fena halde kötüydü. Kaşı ve dudağı patlamıştı. Burnunda da kurumuş kan izleri vardı.

" Can yüzüne ne oldu ?"

" Yok bir şey." dedi ukala gülümsemesini yüzüne takınarak ama dudağı patladığından dolayı hemen yüzünü buruşturdu. Gülümserken bile canı acıyordu.

" Var işte bir şey gel revire gidelim." dedim kolunu tutarak.  Hiç bir şekilde itiraz etmeden revire geldi. Onu revirde ki koltuğa oturtup sağlık dolabının yanına gittim. Kaşında ki ve dudağında ki yaraya pansuman yaptıktan sonra daha kolay iyileşmesi için krem sürdüm. Burnunda ki kanı temizledikten sonra burnunun etrafında ki ve yüzündeki morluklara da krem sürdüm.

Ellerinde ki kanı hatırlayınca ellerine pansuman yapıp etrafını mikrop kapmaması için beyaz bezle sardım. Diğer eline de aynı işlemi yapınca eşyaları koyup dolaba kaldırdım.

" Vay be. Teşekkür ederim."

" Rica ederim. Ne olduğunu anlatacak mısın?" dedim karşısındaki sandalyeye merakla oturup. Abim sokak dövüşleriyle ilgilendiği için eve gelince annemlerden gizli yaralarını hep ben temizlerdim.  Can tam ağzını açmışken birden revirin kapısı hızlı bir şekilde açıldı ve içeriye Alaz girdi.

İçeriye gülümseyerek giren Alaz, Can'ı görünce yüzünde ki her zaman bana harika gözüken gülümseyi sildi.

" Gökyüzü?" dedi soran bir ifadeyle. O masmavi gözlerinde ki kırgınlık o kadar kendini belli ediyordu.

"A ..Al.. Alaz ne işin var burada? "

" Asıl senin ne işin var ? Aslında ne işin olduğu gayet açık." dedi. Gözlerinin deniz güzelliği yerini fırtınalı bir havaya bırakırken onun yüzünde ki sert ifade beni korkutuyordu.

" Alaz saçmalama yanlış anladın. Can'a pansuman yaptım sadece."

" Kesinlikle öyledir. Neyse eşofman üstünü bende unutmuşsun onu getirmeye gelmiştim." dedi ve elindekini Can'ın oturduğu yere fırlattı ve odadan çıktı.

Kalktığım koltuğa geri oturup ellerimi dizlerime koydum ve başımı öne eğdim. Alaz'ın beni bu kadar kolay kırması saçmaydı. Birden kapı açılınca kafamı kaldırmak yerine dolan gözlerimi ellerimle sildim ve ayağa kalktım. Başımı kapıya çevirdiğimde Alaz bana doğru geliyordu

Gece Masalı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin