Arkadaş

69 5 0
                                    

Arkadaş kelimesi derin anlamlar taşır, bir gerçek arkaşlar vardır bir de sahte arkadaşlar biz geçek arkadaşız biz biriz,biz birimiziz büsbütünüyle..
Tam da çıkmıştık ki bağırışlar duyuldu,tabii ben olaylara balıklama atlamak konusunda dünya birinciliği yapmış insan olarak geri gidip baktım sesler nereden geliyo diye. Kantinde bizim kızlarımızın beyaz atı olmayan prensi Doğukan ve yakışıklı prensimizin kankası Burak kavga ediyo uhaa.
Yuh be bunlar kanka değil mi neyi paylaşamamışlar acaba derken bizi gördüler. Doğukanın sadece kaşı patlamasına karşı Burağın ağızı ve burnu fena dağılmıştı. Benim "Siz napıyorsunuz burda?"dememle Doğukan bize "Çık burdan!"demesi bir oldu. Deniz mavisi gözleri sanki koca bi okyonusun ortasında yangın yeri gibi..
Korkutucu bi hal almış bu kavga bu işe burnumuzu sokmamak en iyisi ,biz kaçar beyler dememize fırsat kalmadan Doğukan bağırışıyla bizi durdurup "Eğer bu gördüklerinizi bu okuldan bir kişinin azından duyarsam bundan siz üçünüz sorumlusunuz!"dedi.
Tabii bizim kızlar bu tramvanın etkisinden kurtulamadıkları için ben cevap vermeye cürret gösterip "Ta..tamam"diyebildim. Azımdan çıkan kelimeyle beraber tuymemiz bir oldu. Okul bahçesinden uçar adımlarla çıktıktan sonra Deniz ve Gülce şaşkınlıklarını gösterip dedikodu yapmaya başladılar. Sahiden bunların arasında ne vardı bunlar çok yakın arkadaş değillermiydi paylaşamadıkları şey neydi, neydi onları bu kadar çok kızdıracak şey. Neyse en iyisi bizim bu işe bulaşmamamız, bu çocukların önü arkası belli olmaz..
Sabah sabah yine okul yolları bizi bekler deyip okulun yolunu tuttuk.
Biz yine pencere kuşları olarak Denizle pencerenin başında okula gelenlerin dedikodularına dalmışken Hayallerimin baş kahramanı ,benim krallığımın prensi Miraç yörüngelerime girdi. Bu çocuğu uzaydan görsem bile tanıyabilecek dereceden takip ediyorum o yemyeşil gözleri ,altın sarısına kaçan saçları ve o tüm o Berensi dünyamı yıkıp geçen muhteşem gülüş beni benden alırken sevimsiz popi çocuğumuz Doğukan ve kankası sandığımız Burak okulumuza teşrif ettiler. Görünüşe göre aralarında hiç husumet yok gibi her zaman ki doğallıklarıyla sınıfa girdiler. Bize doğru dönüp Doğukan imalı tehditkar bakışlarını atıp yerine geçti. Bu çocuk gerçekten çok ilginçti. Neyseki benim dünyalarımın prensi Miraç bahçede arkadaşlarıyla sohbete daldı ve bana seyirler sunmaya başladı. Yanına Senem denen yavşaklık kraliçesi gelene kadar herşey seyirlikti ama o yavşaklık kraliçesi benim biricik sevdiceğimin koluna girip bi şeyler konuşmaya başladılar o sırada Gülçe yanıma gelmiş ,kötü bakış açılarımı kime yolladığımı anlamış bi halde "Yeşilli de tam da sana göre" demesiyle kendime geldim. İrkilmemle bana " Sakin ol sırrın bende güvende" dedi. Tabii ki Gülçeye güveniyorum ama ben çevreye güvenmiyorum..
Zilin çalmasıyla derslere girdik. Öğle arası tam da sınıf kapısından çıkarken Doğukan piçi kolumdan hızlıca tutup geri sendelememe yol açtı. Yüzüne baktığımda mavi gözlerini gözlerime dikip aşağlarcasına "Dünkü olaydan kimseye bahsetmek yok birinin azından duyarsam yapacaklarımdan ben sorumlu değilim!" dedi. Sanki karşısında ezik sümsük hizmetçisi vardı. Tamam cesaretli bi kız olabilirim ama bu zengin piçi popi çocuktan korktuğum gerçeğini değiştirmez ama yine de cevap verip "Tamam dedik ya!"diye hafiften gürledim ve hızlıca elinden kurtulup kantine doğru yürümeye başladık. Denize göre bu işin içinde kimsenin bilmediği özel şeyler vardı. Gülçeye göre sadece basit güç gösterisinden başka bi şey değildi. Ama bu işte bi iş var böyle basit bişey olsa o piç bu gün bizi tekrar uyarmazdı. Neyse,kimse kimsenin hayatına karışamaz felsefeme uyup olayları unuttum gitti. Ahh tabii ki bu kadar kolay değil unutmak deliler gibi merak ediyorum ama elimde yusuf yusuf olmaktan başka bi şey gelmiyordu. Aahh benim hayal prensim çay ocağında sıraya girmiş hemen arkasına sıraya geçtim, sütlü köpüklü istedi Yeşilim bende kalırmıyım hemen çaycıyla arasına balıklama atlayıp "Bende bi sütlü köpüklü"dedim vee bana doğru evet evett tam da bana doğru hafif bi gülüş attı aman Tanrım bana doğru sırıttı. Tamam tamam otuziki dişini göstererek gülmesede o gamzeler belediye çukuru gibi belli oldu. Yeşillerin en güzel tonu sevdiceğimi izlerken sütlü köpüklüler gelmiş bende onun arkasından dalmış giderken Denizin "Kızım hadi bekleme yapma, ağzının suyunu sil ilk" demesiyle hemen elimi çeneme götürdüm ah tabii ki de salyalarım akmamıştı herzaman ki Deniz işte.
Öğle arasında fotoğraf kulübü toplantısı olduğu için kızlardan ayrılmak zorunda kaldım.
11.sınıflar arasında fotoğraf çekmede en iyisi benim, bu konuda çok idalıyım çalışkan bi öğrenci olmasamda bu işin ustası benim.
Anlaşılan toplantı başlamış, resim sınıfının kapısını çaldım ve sınıfa girdim Atilla hoca sözünü bölmeden gözleriyle işaret edip yerime geçmemi istedi. En arkadaki boş sıraya geçip bu gün kimlerin geldiğine göz atarken iki sıra önümde Miraçı gördüm. Ben şaşkınlıkla onu izlerken birden arkasına dönüp içinde boğulabilecek kadar güzel olan yemyeşil gözünü kırpıp önüne döndü. Tabii ki de bana kırpmamıştı gözünü,yoksa bana mı. Hemen sağıma soluma önümdekine bakındıktan sonra herkesin pür dikkat Atilla hocayı dinlediğini gördüm. En arkadada ben oturduğuma göre geriye tek şüpheli ben kaldım. Ne yani bu yeşillerin prensinle daha göz göze gelmeye bile utanırken ben, o bana göz mü kırpmıştı bu çocuk beni kalp krizinden öldürmeye mi çalışıyodu gerçi ölümümün onun elinden olması en güzel ölüm şekliydi..
Yarım saat kadar bu olayın şokundan çıkamazken sonunda toplantı bitti ve Miraç'ta olmak üzere herkes sınıfı boşalttı. Bende arkadan afallayarak sınıfa kendimi zor attım,ona olan duygularım o kadar çoktu ki ama bunu açmaktan bi o kadar çokta utangaçtım.
Sınıfa girer girmez Deniz ve Gülçeye bu olayı anlattım. Deniz bana bu olaya kendimi çok kaptırmamayı içimdeki umut filizlerinin hemen yeşermemesi gerektiğini söylerken Gülçe bana çoçuğun bana çoktan abayı yaktığı konusunda ısrarcıydı. Ama Deniz'in de söylediği gibi hemen havalara girip içimde umut beslememem gerekirdi, pireyi deve yapan ben olunca bu elimde değildi ama sonrasında büyük bi hayal kırıklığına uğrayabilirdim.
Ertesi sabah annemin dürteklemesi sonucu uyandım. Hemen bi kaç şey atıştırıp hazırlandım. Okula giriş yaptığımda beden dersine girmişti sınıf bende onlara katılıp egzersiz hareketleri yapmaya başladım. Öğle arasında yine fotoğraf kulübü toplantısı vardı. Öğle arasını iple çeke çeke sonunda ipin uçu bana ulaştı.
Toplantı başlamadan en arka sıraya geçip yerimi aldım. Yavaş yavaş sınıf doluyordu belkenen kişi Miraç sınıfa girdi ve dünkü yerine geçti. Bu sefer dikkatimi toparlarıp hocayı dinledim. Yine her zaman ki insanlara nasıl faydalı olup ismimizi duyururuz konusunda şeyler anlattı. Arada sırada Miraçı kessemde yine de hocaya dinlemekten yanaydım. Bu umut filizleri yeşermemeliydiler..
Tam da sıkılmış üzereyken hoca bizi serbest bıraktı. Önümdeki birkaç kalemle bazı yerleri not aldığım defteri toparlarken herkes çıkmıştı bile tek bi kişi kalmıştı o da Miraç..
Bu çocuğun bana karşı yaptığı her bi hamle ilk önce beni heycanlandırsada sonradan bi mutsuzluk girdabına çekiyordu.

ZITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin