"Korkudan sıçtım,depremmiş!"
"Aynen,ölüyordum."
Söylene söylene bahçeye girdik,bir daha deprem olur korkusuyla verandadaki karşılıklı duran salıncaklara uzandık.Dışarıda uyumaya karar verdik.Bağırarak ağlayan bebek sesleriyle gözlerimi araladım.Bebekleri hiç sevmezdim,hiç.Yavaşça kalktım,başım dönüyordu ve heryerim tutulmuştu.Kafamı güllere sokmamaya dikkat ederek ayağa kalktım.Karşı bahçede iki bebek 'meme'istediklerini belirterek ağlıyorlardı.Susmuyorlardı,kesinti falan bile olmamıştı.Aklıma gelen iğrenç düşüncelerden kurtulup Lauren'a baktım.Sanırım içeri girmişti,bende içeri girdim.Lauren'ın kafası koltuktan sarkmış,kolları ve bacakları iki yana açık bir şekilde tekli koltukta ters pozisyonda yatıyordu.Bende yanındaki tekli koltuğa aynı onun gibi yattım.İyiki duvarlar ses geçirmiyordu.Bir süre sonra Lauren konuşmaya başladı.
"Sen onaltı yaşındaydın,kaza geçirdin."
"Annende vardı,ama küçük kazalar"
"Bana mı diyorsun Lauren?"
Cevap gelmedi,ardından,
"Şimdi yirmialtı yaşındasın,hâlâ aynısın"
"Sen kötü biriydin hep,iyi olmadın"
"Bacağında takma"
"Lauren?"
İyi olduğundan pek emin değildim.
"Lauren!"
"Dur bir dakika Hayes'in hesaplamalarını yapıyorum"
"Ne?"
Cevap vermedi.Ben koydum kafayı uyudum."Kalk hadi Rebecca!"(ilk kitabı okuyan bilir)
"Ha,ne hıh?"
"Kalk kahvaltı hazır!"
"Hayır!"
"Kalk Joseph gelmiş,kapıda!"
"Hangi Joseph!"
"Niklaus Mikealson,aytaşını istiyor!"
"Tamam,tamam getiriyorum!"dedim ve kalktım.Koşarak odama çıktım ve bavulumu açtım.İçindeki küçük çantadan kocaman aytaşını elime aldım ve aşağı koştum.
"Niklaus!"
Elimdeki taşı salladım,
"Aytaşını getirdim!"
Lauren ekmekleri makineye koyarken dikkatle elimdeki taşa bakıyordu.
"O aytaşımı!?"
"Ha,ne?Hayır!O benim seni sürtük!Kıymetlimis!"
"Sürtük?"dedi tek kaşını kaldırdı
"Şey,yani,üzgünüm.Canım ya!Al istersen al,senin olsun"dedim ve sarıldım.
"Tamam,Nutella'yı çıkar"dedi ve kızarttığı ekmekleri çıkardı.Ekmeklerin içine yoğun bir şekilde Nutella sürdü ve başka bir makineye koydu.Onlar orada nolduğunu anlamadığım birşey olurken
"Sen gece sayıklıyordun"
"Hm asıl sen sayıklıyordun,Hayes diye birine sövüyordun"
"Hayes mi?Boşversene,aptal,yakışıklı,uzun boylu,tatlı,büyük burunlu,büyük dudaklı,mavi boklu gözü olan-"
"Onu seviyorsun"
"Tanrı korusun"
"O anlattığın Hayes'mi?"
"Evet,o"
"Onu hatırlıyorum,iyi çocuktu o"
"Dün anlattım ya"
"Hıı,tamam.İyiydi o çocuk."
"Çok iyi çok"dedim.Ekmekleri çıkardı,içinden Nutella akıyordu,yere akmasın diye çikolataları yaladım.
Üç tane ekmek yedikten sonra karnımı ovdum ve o günü yine film günü ilân ettik.Gözlerimi araladım,yanımda Lauren elinde likör şişesiyle ağzından sular akarak uyuyordu.Koltuktan kalktım,güneş tam gözümün içine giriyordu,bir daha uyumaya çalıştım, olmadı.Aşağı inip kendime kahve yaptım,battaniyeyi sırtıma alıp kahvemi aldım.Koltuğa oturdum,boş bakınarak kahvemi yudumlamaya başladım.Telefonum arka arkaya titreyince dayanamadım açtım baktım.
H-geliyorum
H-hala aynı yerde misin
H-herneyse,umrumda değil.
H-3saate ordayım
H-evadan ayrıldım
E-çoh hojdır ama banena
H-uçaktayım
E-eve almam
H-girebileceğime emin olabilirsin
E-iyi gel
H-nedenim yok
H-hem sanane
H-seni ilgilendirmez
E-benimle bir daha konuşma
H-sanane
E- he sen çok biliyon heSalak.Geliyormuş,'İvi'in iyrildim ivilynn,ivi'din iyrildim'bok.En iğrenç halime bürünüp kendime birşeyler hazırladım.Ekmeğin içine peyniri doldurdum ve hızlıca yedim.Banyoya gittim ve kafamı duş kabininin içine soktum ve öylece yıkadım.Çıktığımda aşırı derece midem bulanıyordu ve hava da kapanmaya başlamıştı ama yağmur yağacak gibi gözükmüyordu.
Saçlarımı öyle bıraktım,sadece taradım ve Lauren'ı kaldırdım.
"Lauren kalk?"
"Tamam."ne çabuk kalkıyor böyle?Şişeyi de alıp,mutfağa gitti.Kendine sandviç hazırladı ve birlikte verandaya çıktık.Önden o çıktı,
"Kapatıyorum,kediler girecek"
Bişeyler dedi ama duyamadığımdan kapıyı sertçe kapadım.Salıncağın yanına oturdum,
"Hayes geliyormuş"
"Ha?"
"Hayes geliyormuş."
"İyi."
"Ne kadar tepkisizsin!"
"Ne istiyorsun Eve?Gelmesini istemiyorsan bana söylemezdin"
Sinirden cevap veremedim ve oturmaya devam ettim.Bir süre sonra
Lauren,
"Telefonum içerde kalmış,getorebilir misin?"
"Kalk kendin al."
"Lütfen?"
"Geloyorum."kapıya gittim,içeri girecekken bir şey farkettim.
"Siktit"
Kapının anahtarını arkasında bırakmıştım.Kapıyı itmeye çalıştım,yok.
"Lauren!"
"Nea!?"
"Dışardıda kaldık!"
"Nea!?"
Yanına gittim ve kapıda kaldığımızı açıkça belli ettim.Ağzı neredeyse yerlerde sürünüyordu.
Bir saat öyle ne yapacağımızı düşündük.Lauren bize en yakın çilingircinin numarasını aldı ve aradı.
Geleceklerini belirtip kapadılar.Ben rahatsızlıkla salıncakta oturuyordum,yarım saat sonra ikinci katın camını açık bıraktığımı hatırladım.
"Lauren!Beni yukarı çıkarman lâzım"
"N'apçan orada?"
"Pencereyi açık bırakmıştım."
Kafasını salladı ve bana tırmanmamı gerektirecek bir sürü şey söyledi.
Ben gül dallarını yararak geçtim ve balkonun tahtalarına tutundum.Cidden ürkütücü derecede gül vardı ve heryerim çizik içinde kalmıştı,gerizekâlı ben üzerime tişört giymiştim,altıma da incecik siyah pijama.Tabii ev temmuz ayı gibi olunca....Tahtalara tırmandım ve çatıya çıktım.Güneş kendini saklamış bütün kara bulutlarını çıkarmıştı.Bende onların altında dımdızlak kalmıştım.Köşeyi döneyim derken ceviz ağacının dalı kolumu çizdi.Diğer ince dalları da kollarıma batıyordu.
"Lauren,burası çok kaygan.Dönemem!"
"Emin misin!?"
"Evet!"
"Aşağı gel"
"Olmaz."
"Adam gelir birazdan,ve şu lanet telefonunu al"dedi ve bana telefonu asmanın altından fırlattı.
Ben inemediğim için kiremitlerin üzerine oturdum,burası kaymıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Came For You(H.G. fanfiction)
FanfictionI'm your dream I'm your eyes I'm your pain I'm your hate I'm your life I'm you Sad but true