GEÇMİŞİN KIRINTILARI
İstanbul... Sonunda hayalim olan yer. Sonunda hayalim olan okul. Sonunda hayalim olan yaşam. İstanbul Üniversitesi/Hukuk Fakültesi. Hayatımın en az dört yılını burada geçireceğimi bilmek bile bana mutlulukların en büyüğünü veriyor. Artık evden uzaktayım. Aile baskısı yok, mahalle baskısı yok. Zihnimin içinde canlanan o iğrenç hayatımdan kareler yok. Özgürüm, mutluyum, yalnızım. Elbette yine yalnızım. Ama asla yalnızlığımdan şikayetçi değilim. Sonuçta ailemin yanındayken yalnız değildim, en azından fiziksel olarak. Eğer yalnız olmamak bu kötü anıları gerektiriyorsa ben yalnız olmaktan gayet mutluydum. İstanbul'da üniversiteye ve yurda kayıt işlemlerimi hallettiğime göre bana kalan tek iş yurda gidip yerleşmek ve okulum açılana kadar İstanbul'u doyasıya gezmek olacak. Buraya geldiğime hala inanamıyorum. Hayatıma dair her şey geride kalmıştı. Sevdiklerim, sevmediklerim, okulum, akrabalarım, yuvam(tabi ne kadar orayı yuva diye adlandırabilirsek) hepsi gitmişti.
Yaşam Yurdu. Sonunda bulabilmiştim. Burası o kadar karmaşık ve o kadar büyüktü ki okuluma on dakika uzaklıkta olan yurdumu kırk dakikada ancak bulabilmiştim. Yurdun binasını dikkatlice inceledim. Filmlerdeki iş yerlerini andırıyordu. Büyük mavi aynalı camlarından bir kaçı yukarıya doğru açılmıştı. Önde küçük sayılabilecek bir bahçesi vardı. Birkaç koltuk ve sehpayla doldurulmuştu. Resimlerden hatırladığım kadarıyla ise arkada buranın dört beş katı kadar büyüklükte bir bahçesi olmalıydı. Yurdun bahçesinde iki bina bulunuyordu. Biri erkeklerin biri kızların yurdu olmalıydı. Broşürden hatırladığım bilgilere göre yatakhaneler, tuvaletler ayrıydı fakat yemekhane ve sosyal aktivite alanları ortaktı. Bunlar benim için sorun teşkil etmiyordu tabii ki.
Yurdun iç kısmı dışından çok daha ihtişamlıydı. Sağ köşede kocaman bir tabelaya yazılmış danışma yazısı insanın dikkatini çekiyordu. Girişte 3 adet ikişerli koltuk ve birer adet cam sehpa bulunuyordu. Hemen danışmadan duran genç, sarışın bayanın yanına gittim. Saçları topluydu ama güzel ela gözlerini daha çok açığa çıkarmıştı. "Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?" sesinde yapmacıklıktan uzak bir samimiyet tınısı vardı ve şimdiden hayatımın daha güzel olacağını bana fısıldıyordu. "Şey, ben bu yurda kayıt işlemlerimi dün yaptırmıştım ve odama yerleşmek için gelmiştim." "Peki, isim soy isim alabilir miyim lütfen?" "Tabi, Melisa Eroğlu" "Hemen bakıyorum Melisa'cığım bir saniye.. Evet, üçüncü kata çıkıp sola dön 45 numaralı oda tatlım, sana iyi şanslar" Konuşmayı teşekkür edip gülümseyerek sonlandırdıktan sonra asansöre doğru yürümeye başladım. Asansörü çağırdıktan sadece beş on saniye sonra geldiği için etrafı tekrar incelemeye pek vaktim olmadı. Bulunan rakamlardan üç numara olanı seçtim ve heyecanla beklemeye başladım. Tıpkı asansörün gelişi gibi yukarı çıkmam da kısa sürmüştü. Asansörden indikten sonra danışmadaki kadının dediği gibi sola döndüm ve etrafa bakındım. Odayı bulmam kolay olmuştu. Anahtarımı zaten elimde tutuyordum ve hemen açtım. Odada şu anlık yalnız görünüyordum. Acaba oda arkadaşım neredeydi? Ya da oda arkadaşım var mıydı? Valizlerimi yerleştirdikten sonra gelen giden olmadığı için kendimi yatağa attım. Zaten bu kayıt işlemleri, düşünceler beynimi ve bedenimi yeterince yormuştu. En azından bir saat bile uyusam benim için kardı. Yarın İstanbul turumun ilk günü olacaktı, iyi dinlenmeliydim. Ve işte yeni hayatımın ilk günü. Sanırım İstanbul'a şimdiden alıştım.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Merhaba :) yeni bir hikayeye başladım umarım okur ve beğenirsiniz eğer okur ve beğenirseniz oy ve yorum atın ki ben de diğer bölümlere devam edeyim eğer okuyucu ve yorum olmazsa sanırım hikayeyi silerim gerçi çok abartılı rakamlar beklemiyorum sadece 3-5 güzel yorum benim için yeterli umarım beğenirsiniz iyi günler :** (görsel: melisa)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Kırıntıları
RomanceBir şiir belki bir şarkı sözü, Anlatır bize yaşamın özünü. Unutma hayata verdiğin yaşama sözünü. Yaşa mutluluğu ama unutma hüznü.