3. Bölüm Hande

37 4 1
                                    

Ben nasıl kaçacağımı düşünürken Ahmet çoktan bize doğru ilerlemeye başlamıştı. Hala bir umut kaçış yolu ararken bulamayacağımı biliyordum. Tuvalete gideceğimi mi söylesem acaba? Diye düşünürken Ahmet yanımıza gelmişti. Kimse sesini çıkartmadan birbiriyle bakışınca en sonunda dayanamayıp
"Çıkmıyor muyuz?" Diye sordum. Herkes
"Hadi çıkalım." Gibi cevaplar verince hep birlikte yürümeye başladık. Koridor da kimse yoktu. Zaten olmasını da beklemiyordum. Hangi öğrenci okul çıkışı koridorda bekler ki? Bahçeye çıktığımızda kızlarla birlikte ilerlerken Yağız'ın sesiyle durmak zorunda kaldık.
"Kızlar akşam birşeyler mi yapsak acaba hem kafa dağıtırız?" Diye bir soru yöneltti. Normalde olsa asla hayır demezdim ama Ahmet de geleceği için gitmek istemiyordum.
"Sizi bilmem ama benim birkaç işim var onları halletsem iyi olur." Dedim. Kızlar da
"Sen olmazsan biz de gitmeyiz." Deyip masum bakışlar atınca mecburen kabul ettim.
"Bir şartla." Deyince kızların gözleri hevesle parladı. Esra
"Ne istersen." Deyince ben de
"Kaan da gelirse gelirim." Dedim. Onlar da tamam cevabını verdi.
Tekrar dönüp gidecekken Ahmet'in sesiyle herkes ona döndü.
"Benim Hande'ye bugün sözüm vardı beni hiç bulaştırmayın." Deyince içimden Hamde kim ya? Diye düşünmeye başladım. Sevgilisiydi herhalde. Ben iç sesimle konuşmaya dalmışken meraklı arkadaşım Bengü aklımı okumuş gibi
"Hande kim?" Diye sordu. Ahmet de
"Sevgilim." Cevabını verdi. Kısa bir sessizlik olduğunda Ahmet'in gözünün bende
olduğunu biliyordum ama inatla ona bakmıyordum. Mesut da sessizlikten sıkılmış olacak ki
"Hande'yi de getir istersen ama yine de sen bilirsin." Dedi. Ahmet biraz düşündükten
sonra
"Olur geliriz. Kaçta buluşuyoruz?" Diye sordu. Yağız
"Saat 20:00 uygun mu?" Diye herkese hitaben sordu. Herkesten onaylar şeklinde mırıltılar yükselince
"Tamam akşam 20:00 da görüşürüz." Cevabını verip vedalaştık ve yürümeye başladık.
Bengü hiç durur mu bulmuş dedikodu malzemesi hemen konuşmaya başladı.
"Gençler duydunuz mu? Sevgilisi varmış. Kesin güzel kızdır hatta belki esmerdir?"
"Esmer, sarışın ya da kumral bu konu da birşey diyemem ama güzel olduğuna eminim." Dedi Esra. Daha fazla susamayacaktım
"Kesin şu muhabbeti! Size ne el alemin sevgilisinden!?" Dedim.
"Bir kere o çocuk el alem değil bizim arkadaşımız sayılır." Bengü bunu söyledikten sonra da Esra kafasını onaylar bir biçimde salladı.
"O zaman muhabbetinizi burda yapmayın! Dedikodu yapmayı sevmiyorum!" Kızlar sinirli olduğumu anlayıp sessiz kaldılar. Bizim evin önüne gelince kızlara döndüm ve Görüşürüz diye mırıldandım. Onlar da aynı şeyi söyleyince eve doğru ilerlemeye başladım. İçeriye girdiğimde her zamanki gibi kimse yoktu. Yukarıya çıkıp çantamı bir köşeye fırlatıp üzerimdekileri çıkartıp bir tane siyah ev şortu ve siyah sporcu atleti giydim. Saçlarımı da topuz yaptıktan sonra mutfağa indim. Dolabı açtığımda yemek türüne dair birşeyler olmaması beni şaşırtmamıştı. Ne yemek yapacağımı düşünürken anneme akşam arkadaşlarımla dışarı çıkacağıma dair kısa bir mesaj attım. Tamam cevabını alınca kendime ne yemek yapacağımı düşündüm.
En sonunda sandviç , patates ve nugget yapmaya karar verdim. Önce buzluktan hazır nugget ve patatesi çıkartıp tezgâha koydum. Onlar çözünürken sandviçimi hazırlamaya başladım. Sandviç hazırlamayı bitirdiğimde patatesi ve nuggetı pişirmeye başladım. İkisi de pişince kola doldurup salona geçtim ve televizyonu açtım. Yine evlendirme programlarından başka birşey bulamayınca Animal Planet'i açtım. Şansıma timsah ekibi vardı. Hem onu izledim hem de yemeğimi yedim. Saate baktığımda 18:30 olduğunu gördüm. Hemen bulaşıkları mutfak tezgâhına koyup yukarıya çıktım ve banyoya girdim. Kısa bir duştan sonra çıkıp kıyafetlerimi giydim (Multimedya). Saçlarımı kuruttuktan sonra maşayı fişe taktım ve saçımı su dalgası yaptım. Önce makyaj yapmayacaktım ama sonra vazgeçtim ve makyaj masama oturdum. Biraz pudra sürdükten sonra ince bir Eyeliner çektim rimel ve dudak parlatıcısını sürdüm. Çanta almak istemediğim için bir miktar parayı, telefonumu ve anahtarımı cebime sıkıştırdım. Aşağıya inerken telefonumdan gelen mesaj sesiyle telefonu cebimden çıkartıp koltuğa kuruldum. Telefonumu açtığımda iki mesaj olduğunu gördüm. Muhtemelen biri banyodayken gelmişti. Mesajlardan biri Esra'dan biri de Kaan'dan gelmişti. Ilk önce Esra'nın mesajını açtım.
"Azra bizi Mesut ve Yağız alıcakmış. Sahilde buluşuruz."
"Tamam." Yazıp yolladıktan sonra Kaan'ın mesajına girdim.
"Prenses kapıdayım bekliyorum." Cevap vermeden kırmızı konverslerimi ayağıma geçirdim ve dışarı çıktım. Ellerini cebine sokmuş gülümseyerek beni bekliyordu. Geldiğimi farkedince ellerini cebinden çıkardı. Yanına gidince gülümsedim ve
"Selam." Dedim.
"Selam."
"Naber?"
"İyi sen?"
"İyi."
"Ee gitmiyor muyuz?"
"Gidiyoruz. Zaten geç bile kaldık." Dedim ve yürümeye başladık. Buluşma yerine geldiğimizde herkes gelmişti bir tek biz yoktuk.
"Kusura bakmayın biraz geç kaldık. Çok beklediniz mi?" Diye sordum.
"Hayır."
"Evet." Aynı anda iki ses duyunca kaşlarıçattım. Şimdiye kadar farketmediğim ama Hande olduğunu tahmin ettiğim sürtük görünümlü esmer bir kız vardı. Ona ters ters bakmaya devam ederken Yağız
"Dediğim gibi Azracığım çok beklemedik zaten yeni geldik sayılır." Deyince kızdan gözlerimi çekip Yağız'a baktım ve gülümsedim.
"E hadi şişe çevirme oynayalım." Herkesten onaylama gelince ortamı bozmamak için tamam dedim. Ortaya Şişe koyduk ilk Mesut çevirdi. Mesut soruyordu Esra cevaplıyordu.
"D mi? C mi?"
"D." Cevabını alınca memnuniyetle gülümsedi Mesut.
"Tamam basit bir soruyla başlayayım. Hayatında biri var mı?"
Esra hiç beklemeden "hayır." Dedi ve şişeyi çevirdi.
Bengü soruyordu Ahmet cevaplıyordu.
"D mi? C mi?"
"C."
"Hande'ye bir dakika boyunca öp. Eğer öpmezsen Shut atarsın."
Ahmet Shut bardaklarına uzanırken Hande elini tuttu ve kendine çevirip onu öpmeye başladı. Ahmet ilk başta şaşırsa da en sonunda karşılık vermeye başladı ve Bengü süreyi başlattı. Bir dakika sonunda birbirlerinden nefes nefese ayrıldılar. Hande nasıl bir kızdı çözememiştim. Ahmet istememesine rağmen hiç utanmadan ya da çekinmeden hepimizin ortasında öpmüştü. Ben eğer karşımdaki istemiyorsa asla öpmezdim.
Şişeyi çevirdiler. Esra soruyordu ben cevaplıyordum. Ankara'da olsak korkmadan cesaretlik derdim ama yaptırdıkları hiç bana uygun değildi.
"D mi? C mi?"
"D." Esra beklediği cevabı almış gibi gülümsedi ve
"Hiç biriyle öpmüştün mü ya da birlikte oldun mu?" Esra'ya inanamamıştım. Bu kadar erkeğin arasında nasıl bu kadar rahat konuşabilirdi? Utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Eğer Shut atarsam yanlış anlaşılırdı. Bunu göze alamazdım bu yüzden utana sıkıla
"Hayır." Dedim. Oyun bir süre daha devam ettikten sonra bitirmeye karar verdik. Ben hala o sorunun etkisinden çıkamamıştım bu yüzden hala kırmızı olma ihtimalim yüksekti.
Herkese bakarak
"Ben bir lavaboya gideyim. Birazdan gelirim." Dedim. Kaan
"İstersen gelebilirim?" Dedi.
"Hayır. Kendim gidebilirim sağ ol." Deyip gülümsedim ve ilerlemeye başladım. Restoran sahilin sonunda olduğumuz için biraz ilerideydi ve genelde tenha idi. Tam köşeyi döndüğümde biri kolumdan tutup beni duvar ile kendi arasına aldı. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve derin bir nefes aldım. Burnuma gelen tanıdık keskin bir koku yüzünden kaşlarımı çattım ve gözlerimi açtım. Karşımda eğlenen bir ifade ile bana bakan Ahmet'i görünce sinirlerim daha da arttı.
"Ne gülüyorsun be!" Bu benim bir taktiğimdi. Korkumu genelde bağırarak gizlerdim.
"Tamam sakin ol birşey demedim ama seni korkmuş görmek açıkcası çok eğlenceliydi."
"Nerenden uyduruyorsun bunları bilmiyorum ama korktuğum falan yok!"
"Tamam bunu inkar ettin ama utandığını inkar edemezsin resmen domatesle yarışıyordun." Deyip ondan hiç duymadığım ve duyacağımı düşünmediğim bir kahkaha attı. Ben bir insana gülmenin ne kadar yakıştığını düşünürken farkında olmadan ben de gülmeye başladım. Sonra kendimize geldiğimizde kısa bir sessizlik oldu.
"Çekilsen de ben de artık lavaboya gitsem?" Deyip onu ittirmeye çalıştım ama sadece çalıştım. Hiç yerinden oynamadı hatta daha fazla yaklaştı. Nerdeyse tek beden haline gelecektik.
"Çekilmem için iyi bir sebep sunman lazım." Deyip yandan sırıttı.
"Kasıklarına tekme yemek istemiyorsan ya da tokat yemeye meraklı değilsen çekilmeni öneririm." Bir süre yüzüme baktı. Ciddi olduğumu anlayınca geri çekildi ve birşey söylemeden gitti. Bir daha o ortama girmemek için Esra'ya eve gideceğime ve gelmelerine gerek olmadığına dair bir mesaj attım çok geçmeden mesaj geldi.
"Anlatacağına söz verirsen gidebilirsin."
"Tamam. Anlaştık." Yazıp eve doğru yürümeye başladım. Eve geldiğimde yine kimse yoktu. Yukarı çıkıp kıyafetlerimi çıkartıp yatağıma girdim. Bu çocuğu anlamak zordu. Bir anlaması zor bakışlarından atıyordu, bir kahkaha atıyordu, bir umursamıyordu, bir dalga geçiyordu. Gerçekten karışık bir çocuktu. Bu düşüncelerle uykuya dalmışım. Sabah alarmın sesiyle kafamı iyice yastığa gömdüm. Bunun bir işe yaramayacağını fark edince gözlerim kapalı bir şekilde elimle komidini yokladım ve saati bulduğumda duvara fırlattım. Tekrar uykuya geri dönmeye çalıştım ama çoktan uykum kaçmıştı. Yataktan yavaşça kalkıp oturur konuma geldim ve ayaklarımı yataktan sallandırıp biraz bekledim. Tam olarak uyandığımı anladığımda ayağı kalktım ve odamda ki banyoma girip işlerimi hallettim. İşlerim bittiğinde formamı giydim hafif makyaj yapıp birşeyler yemeden evden çıktım. Okula geldiğimde bizimkiler yoktu. Yemek yemediğim için erken gelmiştim. Çantamı sırama bırakıp kantine indim ve kendime sert bir kahve söyledim. Arkalara doğru bir masaya oturdum ve karton bardağı tutup elimi ısıttım. O sırada çekilen sandalye sesleriyle başımı kaldırdım. Mesut, Yağız ve Ahmet oturduğum masaya gelmişti.
"Günaydın!" Dedi Yağız ve Mesut
"Günaydın." Diye cevap verdim.
"Napıyorsun burda tek başına?" Diye sordu Mesut.
"Bugün biraz erken çıktım sanırım kendime gelmek için kahve söylemiştim."
"Hmm"
"Kızlar nerde?"
"Biz bugün onları almaya gitmedik gelirler herhalde birazdan." Dedi Yağız.
"Tamam." Dedim ve sessizce kahvemi içmeye devam ettim. Uzatılan çikolata ile Kafamı kaldırdım. Ahmet elinde çikolata ile bana bakıyordu. Ben de 'hayırdır' dermiş gibi ona bakıyordum. Anlamış olacak ki
"Kahve ile iyi gider diye düşündüm."
"Teşekkür ederim ama gerek yoktu."
"İstedim ve aldım ye işte!" Deyince sinirlendim ve
"Öküz!" Diye mırıldandım.
"Efendim? Ne dedin?" Diye sordu. Ben de hiç korkmadan
"Öküz dedim." Cevabını verdim. Tam cevap verecek iken Esra'nın şakıyan sesini duydum.
"Günaydın!!"
"Günaydın." Verdiğim kısık sesli cevaptan dolayı Esra ve Bengü bana döndü.
"Neyin var?" Diye sordu Esra. Bazen beni bu kadar iyi tanımaları hoşuma gitmiyordu.
"Uykumu alamadım ondandır." Diye yalan söyledim.
"Öyle olsun ama inanmadık haberin olsun." Dedi Bengü. Uzun, sıkıcı ve sıradan bir okul gününün ardından eve ilerlemeye başladık. Kızlarla ayrıldıktan sonra kilitle anahtarı sokup kapıyı açtım. İçeride büyük bir telaş vardı. Annemler evde olduğunda ya eve önemli bir misafir gelir ya da dışarıda akşam toplantı yemeğine giderler. Görüntü çok komikti annem etrafta koşuşturup 'ne yapacağım ben? Ne giyeceğim?' gibi bir sürü soru sorarken babam 'hangi kravat daha uygun olur?' Diye annemin peşinden koşuyordu. Tam ne olduğunu soracak iken mutfaktan çıkan Şerife teyze ile önemli misafirlerin buraya geleceğini anladım. Şerife teyze bizim yemeklerimizi yapan kadındı ama önemli misafirler olmadığı sürece eve gelmezdi. Ben bunları düşünürken annemin yarı bağıran yarı telaşlı sesiyle irkildim.
"Kızım ne duruyorsun git ve düzgün birşeyler giy."
"Tamam anne ben odamdayım." Deyip vereceği cevabı beklemeden yukarıya çıktım.
Dolabımı açıp karşısına geçtim ve bir süre sonra en sonunda beyaz büstiyer ve siyah dizimin bir karış üstünde dar eteğimi giymeye karar verdim onları yatağa atıp siyah rugan ayakkabılarımı çıkarttım ve maşayı prize taktım. Maşa ısınırken dişlerimi fırçalayıp kıyafetlerimi giydim. Makyaj aynasının karşısına geçip saçlarımı yapmaya başladım. Saçlarım bittiğinde ellerimle biraz dağıttıktan sonra doğal bir görünüm verdim. Sonra fondöten sürüp Eyeliner çektim. Rimel ve bir ruj sürüp biraz parfüm sıktım. Boy aynasının karşısına geçtim ve kendimi süzdüm. Güzel olmuştum. Ayakkabılarımı giydikten sonra aşağıya indim. Babamla konuştuğumda gelen Kişilerin yeni ortakları olduğunu öğrendim. 15-20 dakika sonra Çalan kapı ile hepimiz ayağı kalktık. Şerife teyze kapıyı açıp onları içeri davet etmişti ama ben hala gelenleri görememiştim. En sonunda gördüğüm kişi ile şok oldum. Karşımda...

Multimedyada Hande, Kaan ve Azra'nın sahilde giydikleri var. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve voteları bekliyoruz.

Senin İçinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin