Yaşadıklarımı biran da olsa unutmak umuduyla gözlerimi kapattım. Gözyaşlarım ardı ardına akıyordu. Yüzünü bugüne kadar hiç görmediğim babam, yıllar sonra çıkıp gelmişti. Ben yıllarca hep babamı düşlemiştim. Her yeni güne babam belki bugün gelir umuduyla uyanmıştım. Fakat bu umut her gün yerini koskocaman bir hayal kırıklığına bırakmıştı. Ta ki bugüne kadar... Yıllarca hayalini kurduğum adam sonunda gelmişti. Tam karşımda duruyordu. Babam gelmişti gelmesine ama şimdi o eski benden hiçbir iz yoktu. Önceden olsa yılların hıncını alırcasına koşup sarılırdım babama. Fakat şuan sadece ağlıyordum. Bu gözyaşlarım ne sevinç ne de hüzün gözyaşlarıydı. Hayatımda olması gereken en önemli kişi, babam kızını yıllar sonra hatırlayabilmişti. İşte gözyaşlarım bu yüzden akıyordu ardı ardına.
''Sen hangi yüzle geldin? Çık git evimizden çık git.'' diye bağırdım. Bu kelimeleri defalarca tekrarlamış olmalıydım ki boğazımdaki o müthiş acıyı hissetmiştim. Bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı babam ama onun konuşmasına izin vermeyerek devam ettim.
''Söyleyeceklerinin tek bir kelimesini dahi dinlemek istemiyorum. Sana ihtiyacım olduğu zamanlarda yoktun. Arkadaşlarım babalarına sarılırken, ben hep bir köşede hayaline sarıldım senin. Kızların ilk aşkları babaları olurmuş. Sen benim ilk ayrılığım oldun. Bu zamana kadar yoktun. Şimdi de olma. Alıştım ben sensiz bir hayata. Sana artık ihtiyacım yok. Söyleyeceklerinin tek bir kelimesi dahi umurumda değil. Yüzünü dahi görmek istemiyorum. Benim babam yok anladın mı? Benim babam öldü. Yıllar önce hem de. ''